Avukat Demirdöğen’e cezaya hukukçulardan tepki: Kimsenin otoriteye teslim olma hakkı yok

İstanbul Barosu Disiplin Kurulu’nun, 2016 yılında “Laik Eğitim” bildirisi dağıtırken darp edilerek gözaltına alınan ve ardından "cumhurbaşkanına hakaret" suçundan hapis cezasına çarptırılan SOL Parti MYK Üyesi Avukat Deniz Demirdöğen’e “avukatlık mesleğinin itibarını zedeleyici davranışta bulunduğu” iddiasıyla verdiği“ uyarma” cezasına yönelik hukukçulardan tepki geldi. 
Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “2016 yılında “Laikliği Kazanacağız” çağrısıyla bildiri dağıttığı için gözaltına alınan ve hakkında ‘’cumhurbaşkanına hakaret’’ suçundan mahkumiyet kararı verilerek hükmün açıklanması geri bırakılan meslektaşımız Av. Deniz Demirdöğen hakkında İstanbul Barosu tarafından disiplin soruşturması açılmış;  5 yıllık denetim süresi sona ermesine rağmen “uyarma” cezası verilmiştir. Temel hak ve özgürlüklerden yana olması gereken İstanbul Barosu laikliği ve ifade özgürlüğünü yok saymıştır.

"CEZA KABUL EDİLEBİLİR DEĞİLDİR" 

Laikliğe sahip çıktığı için cezalandırılmak istenilen meslektaşımız hakkında yerel mahkemenin haksız ve hukuka aykırı kararına ilişkin itiraz neticesi beklenmeden,  HAGB kararı dikkate alınmadan,  üstelik TCK 299 ile ilgili hak ihlali kararları mevcutken İstanbul Barosu yönetimi tarafından disiplin soruşturması izni verilmesi,  denetim süresi sona ermesine rağmen mahkemenin mahkûmiyet kararına dayanılarak meslektaşımıza Disiplin Kurulu’nca ceza verilmesi kabul edilebilir değildir.

İstanbul Barosu yönetimi ve Disiplin Kurulu’nun hukuk normlarına aykırı davranması bir yana, disiplin cezasının  “avukatlık mesleğinin itibarını zedeleyici davranış” gerekçesine dayanması kararın garabetinden de öte mevcut Baro yönetiminin avukatlık mesleğine, temel hak ve özgürlüklere dair tutumunun göstergesidir.

"BARO YÖNETİMİNİN ANLAYIŞI ORTAYA ÇIKTI" 

Ülkemizde hukukun üstünlüğünün yerine üstünlerin hukukunun tesis edildiği, AYM kararlarının yok sayıldığı, yargının Saray tarafından kuşatılarak majestelerinin yargısı haline getirildiği,  temel hak ve özgürlüklerini kullandıkları için binlerce insanın tutuklandığı ve mahkûm edildiği ve bu şekilde bütün bir toplumun sindirilmeye çalışıldığı,  tüm gücün ve yetkinin tek kişide toplandığı, laikliğin tasfiye edildiği otoriter ve baskıcı rejim koşullarında, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmekle yükümlü ve halkın hak arama özgürlüğünün temsilcisi olan avukatlık mesleğinin örgütü konumundaki Baro’nun verdiği karar, meslektaşımıza yönelik haksızlığın yanı sıra mevcut Baro yönetiminin demokrasiye, hak ve özgürlüklere ve mesleğe yönelik anlayışını ortaya koymaktadır.

"LAKLİĞE, ÖZGÜRLÜKLERE VE HUKUKA SAHİP ÇIKALIM" 

12 Eylül Cuntasına karşı dahi korkusuzca halkın hak ve özgürlüklerini savunan, mesleğin itibarına sahip çıkan İstanbul Barosu, 146 yıllık tarihinde on binlerce üyesi ile en kritik zamanlarda bu ülkenin demokrasi mücadelesinin en önemli parçalarından ve umutlarından birisi olmuştur. İstanbul Barosu yönetimi ve kurullarının bu birikimi ve gücü ortadan kaldırmaya, otoriteye teslim olmaya hakları yoktur.

İstanbul Barosu’nu yöneten anlayışta, hak ve özgürlere dair yaklaşımda ve demokrasi anlayışında zaman içerisinde temel insan hakları normlarından uzaklaşılmıştır. Laikliğe sahip çıkma anlayışları genel kurul salonlarının ötesine geçememiştir. Tüm hukukçuları, haksız ve hukuka aykırı ‘Uyarma’ cezası karşısında meslektaşımızın yanında olmaya, laikliğe temel hak ve özgürlüklere ve hukuka sahip çıkmaya çağırıyoruz”