Avukatlar: Savunma tehlikedeyse, herkes tehlikede

ZEYNEP KURAY

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), bu yıl baskı altında tutulan ve tutsak olan Mısırlı avukatlara ithaf edilen 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü dolayısıyla İstanbul Barosu önünde eylem düzenledi. Mısır ve Türkiye ‘de tutuklu olan avukatlarının derhal serbest bırakılmasını isteyen hukukçular, “Savunma tehlikedeyse, herkes tehlikede” uyarısında bulundu.

24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü dolayısıyla İstanbul Barosu önünde eylem düzenleyen ÇHD ve ÖHP üyesi avukatlar, Mısır ve Türkiye’de tutsak olan meslektaşlarının derhal serbest bırakılmasını istedi. HDP Batman Milletvekili hukukçu Ayşe Acar’ın ve çok sayıda demokratik kitle örgütünün katımıyla gerçekleşen eylemde, baskı ve tehditler karşısında savunmanın susmayacağının altı çizildi. Türkiye ‘de tutuklu olan 22 avukatın resmini ve İngilizce ve Türkçe “ Mısırlı avukatlar yalnız değildir”, “Savunma tehlikedeyse herkes tehlikede, savunmaya özgürlük ” yazılı pankartları taşıyan avukatlar hep bir ağızdan, “ Devrimci avukatlar onurumuzdur”, “ Bijî berxwedana zîndanan”, “ Savunmaya özgürlük”, “ Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz” sloganlarını attı.

"TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ OLSAYDI AVUKATLAR TUTSAK OLMAZDI"

Eylemde ilk konuşma HDP Batman Milletvekilli hukukçu Ayşe Acar tarafından yapıldı. Bugün dünyanın dört bir yanında savunma mesleğini icra eden avukatların tehlike altında olduğuna dikkat çeken Acar, “Bu yıl Mısır’daki avukatlara ithaf edilen bugünün, görülüyor ki bir sonraki yılki adresi Türkiye ve Kürdistan’daki avukatlar olacak” dedi. Özellikle 2 yıldır muhaliflere karşı yürütülen baskı politikalarının yanında savunma hakkına yönelik de yoğun bir saldırının olduğunu söyleyen Acar, sadece müvekkillerinin hakkı ve özgürlükleri için mücadele eden avukatların türlü bahanelerle cezaevlerinde tutulduğu böyle bir ortama birilerinin çıkıp hala Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söylemesine tepki gösterdi.

"BİRGÜN HERKESİN SAVUNMAYA İHTİYACI OLACAK"

Bir hukuk devletinde avukatların gözaltına alınıp, tutuklanmadığını vurgulayan Acar, “Bugün 10’larca avukat sadece savunma görevini yerine getirdiği için tutuklu; sadece ve sadece müvekkillerinin yanında durdurdukları için ve onların haklarını savundukları için tutuklular” diye konuştu. Bir gün herkesin savunmaya ihtiyacı olacağının altını çizen Acar, bu görevi de bugün dışlarda baskı altında tutulan ve zindanlara atılan avukatların gerçekleştireceğini kaydetti. Savunmanın yargının en temel ayaklarından biri olduğunu anımsatarak sözlerini sürdüren Acar, savcı ve hakimlere sağlanan korumanın avukatlar için de geçerli olması gerektiğini söyledi. AKP’nin türlü bahanelerle kendi iktidarını sağlamlaştırmak için avukatlık mesleğine saldırmasını kabul etmediklerini vurgulayan Acar, HDP olarak, bütün muhalif avukatların; hukuk ve adalet için mücadele eden dünyada ki tüm avukatların yanında olduklarını dile getirdi.

MISIRLI AVUKATLARLA DAYANIŞMA

Avukatlar adına açıklamayı ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil okudu. 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nün anlamına değinen Yeşil, hukukçu örgütleri tarafından, 1977 yılında, İspanyol faşistlerince Madrid’de katledilen 4 avukat ve bir sendikacının anısına 24 Ocak Tehlikedeki avukatlar günü olarak ilan edildiğini belirtti. Yeşil, 2017 yılında Avrupa'da Demokrasi ve İnsan Hakları için Hukukçular Birliği/ELDH, üyeleri ile birlikte 20 ülkede faaliyetlerini Mısır'da tehlike altında olan avukatlara odaklandığını anlattı. Mısır’ın kendi tarihindeki en ciddi insan hakları krizinin içinden geçtiğine dikkat çeken Yeşil, “Bugün Mısır'da, insan hakları aktivistleri, avukatlar ve gazetecilerin tamamı telefonlarının kayıt altına alındığı bir ortamda ve otoritenin baskı ve tehditleri altında yaşamlarını sürdürmek zorundadır. Hükümet ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakları çeşitli şekillerde sınırlandırmıştır. Yetkililer, muhalifler karşısında ağır uygulamalara koyulmuş, on binlerce kişi keyfi olarak tutuklanmış ve tutukluluk süresince işkenceye maruz bırakılmıştır” diye konuştu. Mısır'da bulunan ve tehlike altında olan avukat ve insan hakları savunucularının önemli örneğini teşkil eden bazı isimleri sayan Yeşil, avukatların talepleri söyle sıraladı:

“1. Tutuklu olan tüm avukat ve insan hakları savunucuları koşulsuz olarak ve derhal serbest bırakılmalıdır.

2. Bu avukat ve insan hakları savunucuları aleyhine ileri sürülen ve tek motivasyonu onların barışçıl insan hakları faaliyetlerine son vermek olduğu anlaşılan tüm suçlamalar bir an önce düşürülmelidir. Ayrıca gerek yargı düzeyinde, gerekse daha genel kapsamı ile Mısır'da insan hakları savunucularını hedef alan baskı ve gözdağı hareketlerine derhal son verilmelidir.

3. Mısırlı avukat ve insan hakları savunucularının fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü garanti altına almaya yönelik tüm garantiler sağlanmalıdır.

4. Havana Kuralları gereğince; avukatların;

• Hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle gerek karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmeleri;

• Yurt içinde ve yurt dışında serbestçe seyahat etme ve müvekkilleriyle görüşebilmeleri;

• Kabul görmüş meslek ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka bir yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamaları sağlanmalıdır.

• Ayrıca Havana Sözleşmesi kapsamında, madde 18'de ifade edildiği üzere; Avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla özdeşleştirilemezler.

5. Yine Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi gereğince;

• İlgili bildirgenin 1. maddesi bağlamında; herkesin bireysel olarak veya başkalarıyla birlikte ulusal ve uluslararası düzeyde insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunmasını ve gerçekleştirilmesini geliştirme hakkı olduğu kabul edilmelidir.

• İlgili bildirgenin 5(a) maddesi bağlamında İnsan haklarını ve temel özgürlükleri geliştirmek ve korumak amacıyla herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, ulusal ve uluslararası düzeyde; barışçıl biçimde bir araya gelmek veya toplantı yapmak hakkı tanınmalıdır.

• Aynı bildirgenin 6(a) maddesi uyarınca; herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, yasamaya, yargıya ve yönetime ilişkin ulusal sistemler içinde, hakların ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesine olanak verecek tarzda bunlara ulaşma dâhil tüm insan hakları ve temel öz-gürlüklere ilişkin bilgileri elde etmek, araştırmak, almak kabul etmek ve muhafaza etmek hakkı bulunduğu tanınmalıdır.

• Yine aynı bildirgenin 12/2 maddesi uyarınca; Devlet, bu bildirgede amaçlanan hakların meşru kullanımı çerçevesinde şiddet, tehdit, mi-silleme eylemi, fiili veya hukuksal ayrımcılık, baskı veya diğer keyfi hareketlere karşı, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte hareket eden tüm kişilerin yetkili otoritelerce korunması için gerekli tüm önlemlerin alınmasını dikkatle izlemekle yükümlüdür.”