Aydın’da jeotermal enerji projelerine her geçen gün yenisi ekleniyor. TMMOB da "Büyük Menderes Havzasında JES Gerçeği Raporu" yayımlayarak bölgede JES’lerin verdiği zararı ortaya koydu.

Aydın’ın JES çilesi bitmiyor

AYCAN KARADAĞ

Türkiye'de birçok tarım ürününün üretiminde ilk sıralarda yer alan Aydın’ın verimli toprakları jeotermal enerji santrallarının (JES) işgali altında kalırken, her gün bir yenisi daha ekleniyor.

Şimdi de Nazilli’de Kiper Elektrik tarafından 3,85 hektarlık 6 ayrı yerde her biri 2 bin 500 metre derinliğinde jeotermal sondaj kaynak arama yapılması için hareket geçildi. Proje alanı tarım arazisi içerisinde kalıyor ve bölgede birçok zeytin ağacı mevcut. Sondaj alanlarının yakınında ise dere yatakları bulunuyor. Ayrıca proje alanına 3 kilometre yakınlığında Mastaura Antik Kenti yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde antik kentte, Roma’daki kolezyumun benzeri ve büyük bölümü toprak altında kalan arena tespit edilmişti. Proje alanına en yakın yerleşim ise 20 metre mesafede kalıyor.

"TEHDİT OLUŞTURMAKTADIR"

Öte yandan TMMOB teknik heyeti tarafından,"Büyük Menderes Havzasında JES Gerçeği Raporu" hazırlanarak, bölgede JES’lerin verdiği zarar ortaya koyuldu. Raporda JES’lerin üçte ikisine yakın bir bölümünün Aydın’da kurulduğu belirtilerek, “JES’lerin, arama kuyuları ve nakil hatlarının çoğunluğunun, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13. ve 14. maddesine aykırı şekilde, yasal düzenlemelerle koruma altına alınmış büyük ova koruma alanlarına, koruma alanları dışında ise mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri yapılması; yanlış ve hukuka aykırı işlemlerdir” denildi.

aydin-in-jes-cilesi-bitmiyor-849985-1.

Mevcut jeotermal santral, kuyu ve iletim hatlarının çevresel etkileriyle ilgili raporda, “Yüksek derişimler, hem kullanılan yüzey ve yeraltı suları, hem de toprak için tehdit oluşturmaktadır. Uygulanan vahşi deşarj yöntemleri ile jeotermal akışkanların bilimsel gerekliliklere ve ilgili mevzuata aykırı biçimde Büyük Menderes nehrine deşarj edilmesi sonucu zararlı ve yüksek oranda kimyasallarla nehrin kirletilmesi halk sağlığı yanı sıra, başta incir, zeytin, üzüm ve pamuk olmak üzere tarımsal üretimin sağlıklı sürdürülebilirliği açısından çok ciddi tehdit oluşturmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

ÇEVRESEL ETKİLERİ DEĞERLENDİRİLEREK ALINMALIDIR

Raporda ÇED süreçleriyle ilgili ise, “Büyük Menderes havzasındaki tüm diğer jeotermal enerji tesislerinin, diğer çevresel etkileri bulunan projelerin ve bölgedeki mevcut kirliliğin birlikte göz önünde bulundurulması; çevreye ve insan sağlığına olacak zararların kümülâtif biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yalnızca bilimsel bir gerçek değil aynı zamanda Yüksek Mahkeme kararları ile de ortaya konmuş bir zorunluluktur. Bu bağlamda; ÇED süreçleri etkin işletilmeli, “ÇED Gerekli Değildir” kararları, başvuran projeyi tekil olarak değil, bölgedeki tüm benzer projelerle birlikte oluşturacağı bütünleşik çevresel etkileri değerlendirilerek alınmalıdır. ‘ÇED Gerekli Değildir’ ya da ‘ÇED Olumlu’ işlemlerine karşı Yargının verdiği iptal kararları kesinlikle ve ivedilikle uygulanmalıdır” diye belirtildi.

Jeotermal atıkların insan ve canlı sağlığına etkileriyle ilgili ise raporda, “JES firmaları lehine yasaların uygulanmaması anlamına gelen bu tür uygulamalardan vazgeçilmeli, hava, toprak ve su kirliliğinin periyodik ölçümü ve denetim faaliyetleri etkin bir şekilde yapılmalı, gerekirse yerel yönetimlere, bağımsız denetim kuruluşları veya üniversitelere izin verilmeli, kısa aralıklarla sonuçlar kamuoyuna açıklanmalıdır. Jeotermal atıkların insan ve tüm canlıların sağlığına etkileri ivedilikle incelenmeli, son yıllarda arttığı gündeme getirilen kanser vakaları araştırılmalı ve kamuoyu bilgilendirilmelidir. İzinlendirme sürecinde ÇED Raporuna ek olarak mutlaka ‘Sağlık Etki Değerlendirmesi’ raporu da istenmelidir” ifadelerine yer verildi.