25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele gününe iki gün kala İçişleri Bakanı Süleyman Soylu erkeklere hitaben bir konuşma yaptı “Kendinize gelin yahu. Fiziksel olarak güçlü olabilirsiniz. Böyle bir ayıp olur mu?” diyerek şiddet gösteren erkekleri ayıpladı.

Failleri ayıplayarak kadına yönelik erkek şiddetini azaltmaya çalışan bakanın meseleye ilişkin bu yorumu ‘ayıptır söylemesi’ oldukça trajikomik.

Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve eşitsizliğin yapısal bir sorun olmasına bağlı olarak kadına yönelik şiddet en temel sorunlarından. Erkek tahakkümü, cinsiyetçilik yalnızca özel alanda değil kamusal alanda ve devletin kurumlarında hüküm sürmekteyken, ayrımcılık çok yönlü şiddet şeklinde vuku bulmaktayken suç olan eylemleri, erkek şiddetini ayıp olarak nitelendirmek ne yana düşüyor? Sayın Bakan'a göre ‘yakışıksızca olan bu davranışlar’ sonucu 2020 yılının ilk dokuz ayında en az 397 kadın erkekler tarafından öldürüldü ve en az 197 kadın şüpheli şekilde hayattan koparıldı. Adeta savaş rakamları ile karşı karşıya olduğumuz erkek şiddet sarmalından çıkmak için acil önlemler alınmalıyken daha üç gün evvel HDP’nin Türkiye’de kadına dönük şiddetin son bulması için gerekli tedbirlerin bir an önce alınması amacıyla Meclis Genel Kuruluna sunduğu genel görüşme talebi AKP'li ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Ayıbın büyüğü!

Sayın Bakan, ilgili kamu kurumlarına defalarca başvuru yaptıkları, koruyun beni dedikleri halde erkek şiddeti sonucu öldürülen kadınlardan biri olan Isparta’da üniversite öğrencisi Güleda’yı unuttunuz mu? Güleda’nın katili Zafer Pehlivan’ın daha önce kadına şiddetten gözaltına alındığı ardından ifadesinin alındıktan sonra serbest bırakıldığını biliyor musunuz? Peki ya polislerin katil Pehlivan’ı “Şehri terk et” diyerek otogara bıraktığından haberiniz var mı?Güleda, şiddete göz yumanlar sonucu hayatını kaybetti, bunu ayıp olarak mı nitelendirelim? Yirmi üç kez şikâyette bulunmasına rağmen eski eşi tarafından satırla öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın yaşam hakkının elinden alınmasında suçlu kim ya da kimler? Yoksa bu da mı sadece ayıp?

Zeynep Şenpınar öldürülmeden iki hafta önce erkek arkadaşı hakkında şikâyetçi olmuş, bir gün sonra ise şikâyetini geri çektiği için takipsizlik kararı verilmiş. Zeynep neden bugün aramızda değil? Sorumlulara bir sözünüz yok mu?
Ayıp diyerek meçhul erkeklere parmak sallayıp adeta savaş rakamlarını bulan erkek şiddetini görünmez kılamazsınız. Şiddet hak ihlalidir, faillerin işlediği suçlar ayıp değil, bir cinse yönelik katliamdır. ‘Ayıp bir daha yapma’ gibi özneyi işaret etmeyen, faillerin eylemlerini hafifleten, temelsiz söylemler ile bir yere varılamadığı aşikâr.

Her 25 Kasım’da olduğu gibi çarşamba günü de kadınlar sokaklara çıktı ve sözünü söyledi. Ayıplayarak kadına yönelik erkek şiddetini azaltmaya çalışanlara, karakola giden kadınları şiddet uygulayan ile barıştırıp eve gönderenlere, koruma talep eden kadınları korumayanlara, pandemide artan erkek şiddetine karşı üç maymunu oynayanlara, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun 6284 sayılı yasayı “esnek” uygulama kararı ile faillere “kısmi koruma” kalkanı sağlayanlara, veri toplamayanlara, her ay artan erkek şiddeti için ‘şiddet azaldı’ diyerek üstünü örtmeye çalışanlara, şüpheli kadın ölümlerini etkili soruşturmayanlara, İstanbul Sözleşmesi’ni bir kez okumayıp yalan yanlış cümlelerle karalayanlara, failleri iyi hal gerekçesiyle cezasız bırakan yargıya, erkek şiddeti ile mücadele eden kadınları hedefe alanlara, kadına yönelik şiddetin faili iktidar üyesi veya polis, asker gibi kolluk gücü olunca yasal süreci olması gerektiği gibi işletmeyenlere, kadınların örgütlü mücadelesini görünmez kılmaya çalışanlara karşı suç işliyorsunuz, muhtemel faillere cesaret veriyorsunuz dedik ve erkek egemen zihniyeti toplumun tüm tabakalarında yeniden üretenlere sözlerimizi söylemeye devam edeceğiz.