AYM, 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı yasağının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal etmediğine karar verdi. Ancak, AYM Başkanı Zühtü Aslan da dahil olmak üzere altı üye karara karşı oy verdi.

AYM, 1 Mayıs'ta Taksim yasağını oy çokluğu ile hak ihlali olarak görmedi!
Fotoğraf: AA

HABER MERKEZİ

Anayasa Mahkemesi (AYM), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 2016 1 Mayıs’ında Taksim’de anma ve kutlama yapılmasının yasaklanmasına dair başvurusunda, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkının ihlal edilmediğine karar verdi. 14 üyenin bulunduğu AYM’de karar 6’ya karşı 8 üyenin oy çokluğuyla verildi. Karşı oy gerekçelerinde Taksim Meydanı’nın yasaklanma gerekçelerinin yeterince açıklanmadığı ve devletin gösteri ve yürüyüş yapılması için gerekli tedbirleri alma sorumluluğu olduğu belirtildi.

DİSK’in, 2016 yılında 1 Mayıs günü 1977’de yaşamını yitirenleri anmak için Taksim Anıtı’na çelenk bırakmak ve Kazancı Yokuşu’nda saygı duruşunda bulunmak için İstanbul Valiliği’ne yaptığı başvuru, 2015 yılından itbaren başta Suruç olmak üzere birçok kentte halka yönelik yapılan saldırılar gerekçe gösterilerek reddedildi.

Bunun üzerine DİSK, İstanbul 13. İdare Mahkemesi’ne kararın iptali ve yürütmenin durdurulması için başvuruda bulundu. Ancak İdare Mahkemesi olumsuz yanıt verdi. DİSK, bu kez de kararı temyiz etmek için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Bölge İdare Mahkemesi de 13 Eylül 2017’de mevcut kararı tekrar etti.

Son alınan karar üzerine DİSK, 1 Kasım 2017’de AYM’ye başvurdu. Başvuruda, Anayasa'da güzergah belirlenmesine ilişkin 34. maddede yer alan belirleme yetkisinin 3 Ekim 2001'deki düzenleme ile metinden çıkarıldığını ve AİHM'in 27 Kasım 2012'de Taksim'in engellemesinin sözleşmenin 11. maddesini ihlal ettiğini, 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nda kutlama yapılmasına izin verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği ifade edildi.

DİSK ayrıca yasak nedeniyle üyelerine yönelik sorumluluklarını yerine getiremediğini ve idarenin sendika yöneticilerini hukuk dışı taleplerde bulunan ve suç işlemeye teşvik eden kişiler olarak gördüğünü, bu nedenle lekelenmeme ve manevi kişilik haklarının ihlal edildiğini belirtti.

"TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ HAKKINA MÜDAHALE EDİLDİĞİ KABUL EDİLMELİ"

Yüksek Mahkeme, DİSK’in başvurusunu; “Mekan seçme hakkına müdahale edildiği için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir. Gösteri ve yürüyüşün kural olarak düzenleyici tarafından belirlenmesi gerekir” diyerek kabul etti.

Başvuruya ilişkin değerlendirmede söz konusu yasak kararının en son çare olarak kullanılması gerektiğinin altı çizildi.

AYM, 2016 yılına ilişkin yaptığı değerlendirmede “Başvuruya konu toplantının yapıldığı tarihlerde terör örgütleri, kalabalık kamusal alanlarda bombalı intihar saldırıları yaparak -İstanbul ve Taksim Meydanı da dâhil olmak üzere- ülke içinde geniş kitlelerin tahrip edilmesini ve yıkıcı etkilerin daha fazla alanda tesir göstermesini amaçlamıştır. Ayrıca bu amaçla yapılan terör saldırıları neticesinde çok sayıda güvenlik görevlisi ve sivil hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi de yaralanmıştır. 2016 yılı 1 Mayıs sonrasında da terör saldırılarının devam ettiği gözetildiğinde idarenin Taksim Meydanı'nda geniş katılımlı toplantı yapılmasına ilişkin güvenlik gerekçelerinin somut ve haklı olmadığı söylenemez” ifadelerine yer verdi.

AYM, idarenin güvenlik gerekçelerini haklı bularak, “Bununla birlikte anılan hak tamamen ortadan kaldırılmamış, alternatif bir mekân önererek ve Taksim Meydanı'nda belirli sayıda kişinin anma etkinliği yapmasına izin vererek dar kapsamlı bir sınırlama yoluna gitmiştir. Bu kapsamda kamu düzeni ve güvenliği ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı arasında adil bir denge kurulduğu ve her iki hakkın da gerektiği ölçüde korunduğu bir yolun benimsendiği anlaşılmıştır” diyerek “Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir” hükmü verdi.

Ancak söz konusu karara 14 üyeli AYM’de Başkan Zühtü Aslan başta olmak üzere toplam 6 üye karşı oy kullandı.

Karşı oy gerekçelerinde ise İstanbul Valiliği’nin güvenlik gerekçelerinin yeterli açıklanmadığı ve idarenin toplantı ve gösteri yürüyüşü korunmasına yönelik çaba içerisinde bulunması gerektiğine vurgu yapıldı.

“NE VALİLİK NE DE İDARİ YARGI ORGANLARI SOMUT, AÇIK VE YAKIN BİR TEHLİKENİN VARLIĞINI ORTAYA KOYABİLDİ”

AYM Başkanı Zühtü Arslan'ın karşı oy gerekçelerinden öne çıkan başlıklar şu şekilde:

• "Devletin toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanları ve hakkın kullanıldığı yerde yaşayan diğer bireyleri şiddet eylemlerine karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle kamu düzenini bozacak nitelikte bir tehlike veya tehdidin bulunması ve bunun daha hafif tedbirlerle bertaraf edilememesi durumunda son çare olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı sınırlanabilir.

• Bununla birlikte devlete düşen görev her türlü güvenlik tedbirini alarak anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılması için uygun bir ortamı sağlamaktır. Bu sebeple toplantı ve gösteri yürüyüşü talebinde bulunanlara karşı yetkililer bu hakkı sınırlandırırken öncelikle “kamu yararını ve toplanmaya ilişkin riskleri tespit etmek durumundadırlar.

• Bu tespitle uyumlu olarak idarenin toplantı ve gösteri yürüyüşünü sınırlama gerekçesi, soyut ve muhayyel değil, somut, gerçek, açık ve yakın bir tehlikenin varlığı olmalıdır. Zira kamu düzeninin bozulacağına dair soyut ve kategorik değerlendirmeler, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanılamaz hale getirebilecektir. Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü için seçilen yerin daha önce belirlenen alanlar içinde olmaması ve kamu güvenliğinin sağlanması şeklindeki soyut gerekçelerle toplantı yapılmasının engellenmesi, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun görülemez.

• Somut başvuruya konu olayda tam da böyle bir durum söz konusudur. Ne valilik ne de idari yargı organları başvurucunun 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmasının yaratacağı somut, açık ve yakın bir tehlikenin varlığını ortaya koyabilmişlerdir. İdare ve mahkemeler, (a) toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yerlerin ilgili kanunda gösterildiği ve Taksim’in bu yerler arasında olmadığı ve (b) kamu düzeni ve güvenliğiyle ilgili değerlendirmeler gerekçesiyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale etmişlerdir. Ancak idari ve yargısal kararlardan kamu düzeni ve güvenliğine ilişkin değerlendirmelerin ne olduğu, bunların hangi somut olaylara ve bilgilere dayandığı anlaşılamamaktadır.

• Anayasa’nın 5. maddesi uyarınca kişinin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak devletin görevlerinden biridir. Bu nedenle devlete düşen, soyut ve kategorik ifadelerle yasaklama yoluna gitmekten ziyade gerekli tüm tedbirleri almak suretiyle işçilerin ve işçi örgütlerinin Taksim Meydanı’nda toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanmalarını sağlamaktır..

“2009-2012 YILLARINDA KAMU DÜZENİNİ BOZACAK NİTELİKTE ŞİDDET OLAYLARI YAŞANMAMIŞTIR”

• Nitekim uzun yıllar toplantı ve gösteri yürüyüşlerine kapatılan Taksim Meydanı’nda, 1 Mayıs gününün “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edildiği 2009 yılından itibaren 2010, 2011 ve 2012 yıllarında toplantı yapılmasına müdahale edilmemiştir. Çoğunluk kararında da belirtildiği üzere alınan tedbirler sayesinde söz konusu yıllarda gerçekleştirilen toplantılarda kamu düzenini bozacak nitelikte şiddet olayları yaşanmamıştır.

• Sonuç olarak başvurucunun 1 Mayıs günü Taksim’de toplantı yapamayacağına dair soyut değerlendirmelerin ötesinde ikna edici ve haklı gerekçelerin gösterilemediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sınırlandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulduğu söylenemez.

• Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini düşündüğümden aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.

AYM Başkanvekili Hasan Tahsin Özcan ise karşı oy gerekçesini şu şekilde ifade etti:

• Soyut ve gerekçesizce takdir yetkisinin kullanılması veya organizatörlerin ve katılımcıların taleplerinin gerekçesiz olarak reddedilmesi toplantı hakkının ihlaline neden olabilir.

Kenan Yaşar, kamu düzeni ve güvenliğine dair değerlendirmelerin eksikliğine dikkat çekerek şu görüşü belirtti:

• Somut olayda başvurucunun sözü edilen tarihte ve alanda yapmayı planladığı toplantı ve gösteriye, mekânı sebebiyle müdahalede bulunulmuş; ancak idarenin kararında, talebin kamu düzeni ve güvenliği sebebiyle kabul edilmediğinin belirtilmesiyle yetinilmiş, buna ilişkin değerlendirmeler ise açık ve somut olarak ortaya konulamamıştır."

“TAKSİM DIŞINDA BAŞKA BİR MEYDAN İŞÇİLER İÇİN SİMGESEL VE TARİHİ DEĞERE SAHİP DEĞİL”

Engin Yıldırım, karşı oy gerekçesinde Taksim'in işçi sınıfı için önemine değindi.

• Taksim Meydanı başta işçiler ve sendikalar olmak üzere farklı toplum kesimleri için dayanışma ve emek gücüne saygı için girişilen mücadelenin, dayanışmanın ve bunların yoğrulduğu emek kültür ve tarihinin, ortak mağduriyet ve haklılık duygularının, 1 Mayıs İşçi Bayramının, emek enternasyonalizminin ve 1977’deki katliamın sorumlularının ortaya çıkarılmasını amaçlayan adalet arayışının, adalete ulaşılamayışın simgesi haline gelmiştir. Taksim meydanı eşanlı olarak emek hafızasının en somut biçimde fiziksel dışavurumunu ve en soyut olarak emeğin kollektif bilincinin bir yansımasını temsil etmektedir.

• İşçi sınıfının önemli bir kesimi için sınıf kültürünün, hafızasının ve mücadelesinin önemli yapı taşlarından birini ifade eden Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ın kutlanması, başka herhangi bir meydanda veya alanda yapılacak kutlamalarla aynı simgesel ve tarihi değere sahip değildir, zira Taksim Meydanı aynı zamanda bir emek hafızası mekanı olup, emek geleneğinin ve kültürünün geçmişten günümüze gelen ve geleceğe uzanan bir parçasıdır. 1 Mayıs’ın temsil ettiği anlam Taksim Meydanı ile bir bütünlük oluşturmaktadır. Dolayısıyla, başvurucunun, idarenin İstanbul'da belirlediği toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme alanlarından birinde 1 Mayıs kutlaması yapması arzuladığı amaçlara erişebilmesi için yeterli olmayacaktır. Netice itibarıyla, başvurucu toplantı için istedikleri yerin neden önemli olduğunu ortaya koyabilmiştir ve bu konuda meşru ve haklı beklentilere sahiptir.

"İDARENİN GÖREVİ SADECE KAMU DÜZENİNİN SÜRDÜRÜLMESİ DEĞİL"

• İdarenin görevi sadece kamu düzeninin sürdürülmesi değil aynı zamanda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının barışçıl bir şekilde kullanılmasını da sağlamaktır.( Hicabi Dursun)

• Anılan alanda 2009 ile 2012 yılları arasında kamu düzeni açısından herhangi bir sorun çıkmadan yapılan 1 Mayıs etkinliklerinin, hangi somut tehlike ve tehditler sebebiyle ve alınacak tedbirlerin hangi nedenlerle yeterli olmayacağı ortaya konulmadan, kategorik olarak sınırlanması, mezkûr hakkın ihlal edildiği anlamına gelir.(M. Emin Kuz)