Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca, Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın bireysel başvurusunun reddine ilişkin kararın gerekçesi yazıldı. AYM üyesi Engin Yıldırım, Kavala ve Barkey arasındaki görüşmeye ilişkin baz istasyonu verilerinin kanıt olarak sunulmasını eleştirerek Kafka’nın dava romanına da atıfta bulundu.

AYM'nin Kavala kararında, Kafka’nın romanına atıf yapıldı

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 1239 gündür tutuklu yargılanan iş insanı Osman Kavala'nın bireysel başvurusunda oyçokluğu ile verdiği ret kararının gerekçesi yayımlandı. AYM Başkanı Zühtü Arslan, Kavala’nın Barkey ile görüşmesinin içeriğinin bilinmediğine dikkat çekerek, Barkey ile görüşen herkesin tutuklanabileceğini vurguladı. AYM üyesi Engin Yıldırım muhalefet şerhinde Kafka’nın Dava romanına atıf yaparak, “Josef K. Kendisini aniden bir hukuk sarmalının ve labirentinin içinde bulmuştu; Josef K. Bir hukuk devletinde yaşıyordu” ifadelerine yer verdi.

AYM üyeleri tutukluluk süresinin soruşturma aşaması için kanun yönünden öngörülen azmi süreyi aştığı iddiasıyla yapılan başvuruyu 10’a karşı 5 oy ile reddetti. AYM Başkanı Zühtü Arslan ve üyeler Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Muhammed Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez karşı muhalefet etti. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi güvenliği ve hürriyeti hakkının ihlal edildiği iddiası ise 8’e karşı 7 oy ile reddedilirken, AYM Başkanı Zühtü Arslan, Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Ricabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Muhammed Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez karara karşı oy kullandı.

ANKA’nın aktardığına göre, oy çokluğu ile alınan kararın gerekçesinde ise Kavala’nın casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklandığı belirtilerek, şöyle denildi:

“Ayrıca soruşturma dosyasındaki bilgilerden başvurucunun yurt dışında bulunan birçok kişi, kurum ve kuruluşla bağlantısının olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda isnat edilen suçun niteliği ve başvurucunun yurt dışında bağlantısı dikkate alındığında serbest bırakıldığı taktirde başka bir ülkeye kaçma ve burada yaşamını sürdürme imkanı imkanının diğer kişilere göre daha fazla olduğu söylenebilir. Yine tutuklamaya konu casusluk suçunun niteliği ve bu suçla ilişkili kişilerin imkan ve kabiliyetleri delillere etki etme ihtimalini artıran bir faktör olarak kabul edilebilir.”

‘TUTUKLAMA ÖLÇÜLÜ’

Kavala’ya yöneltilen casusluk suçunun milli güvenliği tehdit ettiğine dikkat çekilen kararda, “Somut olayın koşularında tutuklamaya konu suçun niteliği ve önemi ile suç için kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır” değerlendirmesinde bulunuldu.

CIA danışmanı Henri J. Barkey ile Kavala’nın yaptığı görüşmelerin de casusluk olarak değerlendirildiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesine de atıf yapılan kararda, Adalet Bakanlığı’nın da tutuklamayı makul bulduğu hatırlatılarak, tutukluluğa ilişkin gerekçeler meşruluğu gösterecek özen ve içerikte bulundu. Kararda, Kavala’ya yöneltilen casusluk suçunun niteliği bakamından ortaya yeni delil ve belgeler de ortaya çıkabileceği kaydedilerek, “Soruşturma konusu olaylara ilişkin olarak başvurucu ile diğer şüpheli arasındaki bağlantıya dair olguların tespiti amacıyla yurda giriş ve yurttan çıkış kayıtlarının tespiti, telefon sinyal bilgilerinin belirlenmesi ve eşleştirilmesi, başvurucunu ilgili olduğu kurum ve kuruluşlarla ilgili araştırmalar yapılması gibi karmaşık işlemlerin yapıldığı bu süre içinde yeni ulaşılan her bir yeni bulgunun başka bir takım araştırma ve incelemeler yapma ihtiyacını ortaya çıkarması da söz konusu olabilmektedir” denildi.

'BARKEY İLE GÖRÜŞEN HERKES TUTUKLANABİLİR'

AYM Başkanı Zühtü Arslan ise karara yazdığı muhalefet şerhinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala hakkında verdiği kararda, Kavala’nın Barkey ile görüşmelerinin 15 Temmuz darbe girişim sırasında anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsünde bulunduğuna ilişkin “yeterli bir delil olmadığı” yorumuna atıf yaptı.

Arslan, Kavala ve Barkey arasındaki görüşmelere ilişkin içerik yönünden hiçbir bilgi ve “dahası iddia dahi bulunmadığına” dikkat çekerek, “(Barkey’le ile telefon görüşmesi yapıldığı yönündeki kayıtlar, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme suçu bakımından kuvvetli belirti kabul edildiği taktirde, yıllar içinde bu kişiyle bir şekilde telefonla görüşmüş olan herkesin casusluk suçu bakımından kuvvetli şüphe altında olduğu ve dolayısıyla da tutuklanabileceği gibi hukuken hiçbir şekilde izah edilemeyecek bir durum ortaya çıkacaktır” dedi.

Arslan Kavala’nın Barkey ile görüşerek casusluk suçunu işlediğine yönelik iddiaları “varsayıma dayanan, soyut değerlendirmeler” diye yorumladı. Arslan Kavala’nın tutuklanmasını gerektirecek kuvvetli delilerin olmadığını ifade ederek, “Başvurucu devletin gizli kalması gereken hangi bilgilerini temin etmiştir?’ Bu sorunun cevabı ne tutuklama kararında ne de iddianamede bulunmamaktadır” diye açıkladı.

Kavala’nın STK’ler aracılığıyla gizli bilgileri temin ettiği iddiasını ise Arslan, STK’ların da casusluk amacıyla kullanılabileceğini ancak bu konuda somut deliler olması gerektiğini vurgulayarak, “Somut başvuruya konu soruşturma belgelerinde başvurucunun ilişkili olduğu STK’ların hangi gizli bilgileri elde ettikleri, Türkiye’nin aleyhinde olacak şekilde nasıl kullandıkları ve hangi ülkelere verdikleri açıklanmış değildir” diye dikkat çekti. Arslan soyut suçlamalarla STK’ların etkisiz hale getirilebileceğinin de altını çizdi.

HIRSIZLIK ÖRNEĞİ

AYM üyesi Hasan Tahsin Gökcan, Kavala’nın devletin sırrını ele geçirdiğine yönelik somut bir bilgi olmadığını kaydederek, bir örnekle durumu anlattı:

“Hırsızlık mallarını satın aldığı bilinen bir esnafla failin görüştüğü belirlense dahi çalınması söz konusu bir malın varlığı ve çalmaya yönelik icra başlangıcı, örneğin malın bulunduğu işyerinin kapısını açmaya çalıştığı veya pencereden tırmandığı, gösterilmiyorsa hırsızlık suçlaması yapılamaz. Bu anlamda ‘Hangi devlet sırrı nereden elde edildi veya elde edilecekti?’ sorusunun makul bir cevabının olmadığı yerde suçun hareket unsuruna ilişkin delillerin araştırılması gerekli olmadığı gibi mantıken mümkün de değildir.”

Gökcan, Kavala ile Barkey görüşmesinin hiçbir anlamının olmadığını belirterek, Kavala’nın devlet sırrını temin ettiği ya da teslim ettiğine ilişkin belge ve bilgi olmadığını vurguladı. Gökcan, Kavala ile Barkey arasındaki görüşmenin üzerinden geçen 4 yılın ardından tutuklama işleminin gerçekleştiğini hatırlatarak, “Neden tutuklama için 4 yıl beklendi” dedi.

KAFKA’NIN ROMANINA ATIF YAPILDI

AYM üyesi Engin Yıldırım, Kavala ve Barkey arasındaki görüşmeye ilişkin baz istasyonu verilerinin kanıt olarak sunulmasını eleştirerek, “Casusluk suçlamasının bir kanıtı olarak sunulması insan hakları açısından kaygı verici durumların ortaya çıkmasına neden olabilir” yorumunda bulundu. Yıldırım kuvvetli delil olmadan STK’ların casusluk amacıyla kullanıldığı iddiasının da demokratik düzeni olumsuz etkileyeceğini belirtti. Yıldırım, Franz Kafka’nın dava romanına da atıfta bulunarak, “Josef K. Kendisini aniden bir hukuk sarmalının ve labirentinin içinde bulmuştu.: ‘ Josef K. Bir hukuk devletinde yaşıyordu… bütün kanunlar sapa sağlam yürürlükteydi…’. Somut olayımızda başvurucunu neredeyse aynı olguya dayalı suçlamalarla ve kuvvetli şüphe uyandıracak önemli yeni deliller ortaya konulmadan 2 kez tahliye edilip, üç kez tutuklanması da Kafkaesk bir hukuk sarmalına benzemektedir” dedi.

AYM üyeleri Hicabi dursun ve Yusuf Şevki Hakyemez ise karara muhalefet şerhlerinde, Kavala’ya ilişkin verilen tutukluluk kararında yeni deliller olmadığını belirterek, Kavala’nın 2 kez tahliye edildiğini ve 3 kez tutuklandığını kaydetti. Muhalefet şerhinde “Başvuruya konu tutuklama kararında önceki soruşturma dosyasındaki delillerin dışında hiçbir yeni delil gösterilmemiştir” diye kaydedildi.

AYM üyeleri Celal Mümtaz Akıncı ve Muhammed Emin Kuz da karara muhalefet şerhlerinde tutukluluğa ilişkin yeni deliller ortaya konulmamasını eleştirdi.

KAVALA İLE İLGİLİ YARGISAL SÜREÇ

Gezi Parkı’na ilişkin davada, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklu yargılanan Osman Kavala, somut ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etmiş ve tahliyesine karar verilmişti. Aynı gün 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınan Kavala, bir gün sonra sevk edildiği hakimlikçe "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan tutuklanmıştı.

Kavala hakkında ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında sevk edildiği mahkeme tarafından "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme" suçundan tutuklama kararı verilmişti.

"Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan 2 yıllık tutukluluk süresinin dolduğu gerekçesiyle 20 Mart'ta tahliyesine karar verilen Kavala, casusluk suçundan tutuklu bulunduğu için cezaevinden çıkamamıştı.

Daha önce yaptığı başvuru da reddedilmişti

Osman Kavala'nın avukatlarının, "tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hakim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği" iddialarıyla ilgili daha önce yaptığı bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca 22 Mayıs 2019'da reddedilmişti. Genel Kurul, kararı 5'e karşı 10 üyenin oy çokluğuyla almıştı.

Kavala, ikinci kez Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 29 Aralık 2020'de Osman Kavala'nın bireysel başvurusunu 7 üyeye karşı 8 üyenin oy çokluğuyla reddetmişti.