Göçmen meselesinin Saray yönetimi ile emperyalistler arasında pazarlık konusu haline getirildiğine dikkat çeken SOL Parti, ayrımcılığa karşı emekçilerin birliği ve kardeşliğini savunma çağrısı yaptı.

SOL Parti'den göçmenler açıklaması: Ayrımcılığa karşı emekçilerin birliğini ve kardeşliğini savunalım

HABER MERKEZİ

Göçmen ve sığınmacı sorununa ilişkin açıklama yayımlayan SOL Parti, meselenin emperyalist politikalar ve Saray rejiminin yanlış dış politikalarından kaynaklandığının altını çizdi. Mültecilerin ABD ve Batı ile pazarlığın bir parçası haline getirildiğine dikkat çeken SOL Parti açıklamasında göçmenler üzerinden emekçilerin birbirine düşürülmesine karşı emekçilerin birliği ve kardeşliğini savunma çağrısı yapıldı.

SOL Parti’nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Göçmenler ve sığınmacılar üzerindeki tartışma Afganistan’dan başlayan yeni göç dalgasıyla birlikte yoğunlaştı. Gerçek nedenleri ve çözümlerinden uzak yürütülen bu tartışma göçmenleri bir nefret objesine dönüştüren bir yörüngeye doğru hızla ilerliyor. Hatta göçmenler üzerinden bir insan pazarı kurularak “parayı ben vereyim sende kalsın” mantığına varan bir pespayelik noktasına kadar gelindi.
Göç sorunu kapitalizmin yarattığı bölge ve ülkeler arasındaki derin eşitsizliğin bir sonucu olarak yaşanıyor. Ülkemizdeki somut olarak görülen bu sorunun kaynağında ise Ortadoğu’da ABD’nin sürdürdüğü yıkım politikaları yatıyor.

ABD emperyalizmi askeri müdahale ve iç savaşlarla Ortadoğu’daki devlet ve toplum bütünlüğünü ortadan kaldırdı. Kışkırtılan iç savaşla fiilen parçalanmış Suriye ve yirmi yıldır ABD işgali altındaki Afganistan bunun son örnekleri oldu.

Sorunun asıl kaynağında ise AKP ve onun izlediği yanlış dış politika var. Suriye’de cihatçı güçlerle ortaklık içinde yıkım politikasının parçası olan AKP, sonunda Suriye’nin içindeki insani dramı ülkemiz içinde de taşınması zor bir yüke dönüştürdü. Şimdi de Afganistan’da ABD taşeronluğunu üstlenerek yeni bir göç dalgasını tetikliyor.

AB’nin yaklaşımı kabul edilemez

AKP’nin göçmenlere ilişkin gerçek bir çözüm politikasından ve insani bir yaklaşımdan uzak olduğu da bir başka gerçektir. AKP’nin göç politikası Suriye’de izlediği cihatçı siyasetin parçası olarak mezhepçi bir karakterde ilerlemiştir. Göçmenler aynı zamanda ABD ve Batı ile pazarlığın bir unsuru haline getirilmiştir. “Açarım kapıları gönderirim” restleriyle sınır kapılarını açma girişiminden, AB ile yapılan göçmen pazarlığına uzanan süreçler de bunu ortaya koyuyor. Öte yandan Batı, Türkiye’yi “para karşılığında” bir tampon bölge haline getirmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinin sığınmacılara yönelik Türkiye’ye “sizde kalması daha iyi, size para verelim” yaklaşımı kabul edilemez.

Öte yandan göçmenler ülkemizde bir ucuz iş gücü kaynağı olarak da görülmektedir. AKP’nin sözcülerinin son günlerde yaptığı açıklamalarda “göçmenler giderse ekonomi batar” türünden açıklamalar da bunu ortaya koymaktadır. Burjuvazi, gayriinsani koşullarda, düşük ücretle ve kayıt dışı çalıştırma hevesinde olduğu göçmenleri kendi kârını maksimize etmenin bir yolu olarak görürken, emek piyasasındaki gerilimleri hararetlendirerek emekçi sınıfları birbirine kırdırmaya çalışmaktadır.

Bugün göç ve mültecilik sorunu tartışılırken sorunun kaynağında yer alan egemen sınıfların tutumu, AKP’nin dış politikası ve emperyalizmin sorumluluğu es geçilmekte, popülist milliyetçilik ve ırkçılık merkezli bir siyasetle çözümsüzlük dayatılmaya devam etmektedir. Öte yandan yurttaşların kaygılarını göz ardı eden, sınır güvenliğinden yoksun, cihatçı geçişlerine müsaade eden bir yaklaşım da çözüm üretmemektedir.

AKP’nin tahribatına karşı mücadele edelim

Bugün en son yapılması gereken, bu sorunun muhatabı olarak göçmenleri işaretleyerek tartışmayı onlar üzerinden sürdürmekdir. Türkiye’ye devam eden göçlere ilişkin asıl hedef tahtasına konulması gerekenler bu soruna kaynaklık edenler ve sürdürülenler olmalıdır. Bilinmeli ki emperyalizmin yıkım politikaları ve AKP’nin mezhepçi ve işbirlikçi dış politikasının yarattığı tahribata karşı mücadele edilmeden ve bu kaynak kurutulmadan gerçek bir çözümden bahsetmek de mümkün olmayacaktır.

SOL Parti, göçmenler üzerinden emekçilerin birbirine düşürülmesine karşı emekçilerin birliği ve kardeşliğini savunmaya devam edecektir. Emekçi yoksul halkı birbirine kırdırmaya yönelik ırkçı kışkırtmalar çözüm değildir; çözüm sermayenin daha çok kâr için emekçileri birbirine kırdırma hedefi güden politikalarına karşı durmaktır.

Fetihçilik kisvesinde yapılan ABD uşaklığına dayalı bu dış politikanın basiretsizliği ortadadır. Saray rejimi, Ortadoğu’da sürdürülen emperyalist yıkıma alet olmaya devam ettiği sürece bu ve benzeri sorunlar bitmeyecek, bilakis katlanarak çoğalacaktır. Sınıflı toplumun kahrediciliğinden doğan öfkenin göçmenlere odaklanması, yabancı düşmanlığına ve hatta ırkçılığa dönüşmesi, ne burjuvazi ne Saray rejimi ne de uşaklık ettikleri batılı emperyalist entegrasyon tarafından umursanır, bu onlar için bir sorun değildir.

SOL Parti, proletaryayı bir bütün olarak savunmaktadır. Irkçılığı ve ayrımcılığı tetikleyerek emekçileri birbirine düşürmeye, kolay yoldan ekonomik kâr elde etmeye ve emperyalizme yardakçılık etmeye yönelik bu kirli politikanın derhal terk edilmesi için mücadelesini sürdürecektir.”