Ayvalık Film Festivali’nde yakınlarda yitirdiğimiz dostumuz, değerli eleştirmen Cüneyt Cebenoyan anısına düzenlenen ‘Çocuklar İçin Sinema’ bölümünde de iki Danimarka yapımı adlı animasyon filmi yer aldı. Diyebilirim ki, verimli, keyifli bir festivaldi; geçen yıl ülkemizin yeni ve nitelikli bir festivale kavuştuğunu söylerken yanılmadığımı gösteriyordu.

Ayvalık’ta sinema başkadır

Vecdi Sayar

İkinci yılında Ayvalık Film Festivali’ni, gerek program, gerekse kentle kurduğu ilişki açısından daha gelişmiş buldum. ‘Başka Sinema’nın da sponsoru olan Kariyo & Ababay Vakfı’nın (KAV) ana destekçisi olduğu festivalde, 6 gün içinde 34 ülkeden 59 film gösterildi. Açılış günü yaşanan talihsizliklerden – fırtına nedeniyle açılış töreni ve “Acı ve Zafer” filmi gösteriminin açık hava tiyatrosundan kapalı salona alınması ve tören sonrası partiye katılan konukların Yunan müzisyenlerin dinletisine kulak vermek yerine, aralarında konuşmayı tercih etmesinden – sonra, her şey yoluna girdi.

Neredeyse tüm gösterimlerde salonlar tıka basa doldu. Geçen yıla oranla yüzde 30 bir artışla, yaklaşık 7.000 kişiye ulaşmıştı seyirci sayısı. Festivale davet edilen 250’ye yakın konuk arasında İzmir, İstanbul, Diyarbakır ve Gaziantep’ten 30 öğrenci yer alıyordu. Gençler, etkinlikleri izlemenin yanı sıra, festivalde aktif görevler üstlendiler, festivalin canla başla çalışan ekibine destek oldular. Cunda meydanında gerçekleşen kapanışta, Ayvalıklı bir ailenin gerçek öyküsünü anlatan “Bizim İçin Şampiyon” filminin gösterilmesi anlamlıydı. Farah Zeynep Abdullah, Ekin Koç ve yönetmen Ahmet Katıksız’ın katıldığı gecede şans festivalin yüzüne gülmüş, hava güzelleşmişti.

Ayvalık Festivali’nin tek ödülü olan ve geçen yıl Nuri Bilge Ceylan’ın aldığı KAV Yılın Yönetmeni ödülü bu kez Emin Alper’e verildi. Danışma Kurulu’nun belirlediği birkaç film arasından Yönetim Kurulu’nca belirlenen KAV Yılın Yönetmeni Ödülü’nün, geçen yılın en iyi filmi olan ‘Kız Kardeşler’le ulusal ve uluslararası pek çok ödül kazanan Emin Alper’e gitmesi doğru bir karardı.

Ödüllü yapımlar, yeni keşifler

Festival yönetmeni Azize Tan ve sinema yazarı Fatih Özgüven tarafından hazırlanan program, altı bölümden oluşuyordu. Program kapsamında, uluslararası festivallerde önemli ödüller kazanmış yapımlar (‘Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’, ‘Üzgünüz Size Ulaşamadık’, ‘Uzun Kız’, ‘Görünmez Yaşam’, ‘Küçük Joe’, ‘Sonsuzluk Üzerine’, ‘Oray’, ‘Bal Ülkesi’...) ‘Ne İçeride Ne Dışarıda’ başlığı altında toplanmıştı. Kanımca, ‘Eş Anlamlılar’, ‘Burası Cennet Olmalı’, ‘Genç Ahmed’, ‘Parazit’ gibi filmler bu başlık altında anlamlıydı. Bazıları ise, ‘koy sepete’ olmuştu sanki... Ayvalık’ta izleme şansını bulduğum, Gürcü asıllı İsveçli yönetmen Levan Akin’in ‘Ve Sonra Dansettik’i, Quentin Dupieux’un ‘Deri Ceket’i ve Cannes’da Eleştirmenler Haftası’nın Büyük Ödülü’nü kazanan animasyon ‘Bedenimi Kaybettim’ festivalin en etkileyici filmleri arasındaydı.

‘Babaların Günahı’ başlıklı bölümde yer alan Alper’in ‘Kız Kardeşler’, Adana’da Altın Koza’yı kazanan Cenk Ertürk’ün ‘Nuh Tepesi’, Cihan Sağlam’ın ‘Uzun Zaman Önce’, Ceyda Özgün Özçelik’in ‘Cadı Üçlemesi +13’, Can Evrenol’un ‘Peri, Ağzı Olmayan Kız’, Serhat Karaaslan’ın ‘Görülmüştür’ filmleri bu başlığa yakışan yapımlardı. Ama bana kalırsa, Kıvanç Sezer’in ‘Küçük Şeyler’i, Emre Yeksan’ın ‘Yuva’sı, Aylin Kuryel-Fırat Yücel’in ‘Baştan Başa’ adlı belgeseli, Merlyn Ecer Solakhan- Martin Manz’ın ‘Şehir’i, Barış Atay’ın ‘Aden’i, Pelin Esmer’in ‘Kraliçe Lear’i farklı başlıklar altında sunulabilecek filmlerdi.

Cüneyt Cebenoyan anısına

“60’ların Düşleri Buhar mı Oldu?” başlığı altında, Alain Tanner’den bir klasik, ‘2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus’ ve bir yeni yapım, Danny Boyle’dan ‘Yesterday’ sunulurken, iki müzik yazarı, Naim Dilmener ve Derya Bengi, 60’ların müziği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdiler. Yakınlarda yitirdiğimiz dostumuz, değerli eleştirmen Cüneyt Cebenoyan anısına düzenlenen ‘Çocuklar İçin Sinema’ bölümünde de iki Danimarka yapımı, Kaspar Munk’un ‘Yaban Cadısı’ ve Karla von Bengtson’un ‘Casus Komşu’ adlı animasyon filmi yer alıyordu. Festival yönetiminin, bu bölümün önümüzdeki yıl genişletileceği müjdesini vermesi sevindiriciydi.

Festivalde, ‘Ortak Gelecek’ başlığı altında, Yunan Sinemasının son yıllarından üç yapımın (Marianna Economou’nun ‘Domatesler Wagner’le Tanışınca’adlı belgeseli ve Syllas Tzoumerkas’ın ‘Sargasso Denizi Mucizesi’ güzel sürprizlerdi) yanısıra, Cacoyannis’in ‘Stella’sı sunuldu. Bu bölümdeki filmlerle bağlantılı olarak, “İklim Krizi Ortak Geleceğimizi Nasıl Etkileyecek?” başlıklı panelde Yunan sinemacı ve akademisyenler, ülkemizde çevreci hareketin öncülerinden Ömer Madra ile bir araya geldiler. Keşke, bu temada daha doyurucu bir bölüm oluşturulabilse, Yunan Sineması bölümü de özgür kalabilseydi.

“Yeni Sinefiller, Yeni Mecralar, Yeni Seyirciler” bölümünde gösterilen Tsai Ming-liang’ın ‘Elveda Sinema’sı, Sudanlı yönetmen Suhaib Gasmalbari’nin çok başarılı belgeseli ‘Ağaçlardan Bahsetmek’ ve Ahmet Çadırcı’nın 2000 yılında yaptığı ‘Renkli-Türkçe’, farklı kıtalardan ve farklı dönemlerden sinema dünyasına bakışlar içeren yapımlardı. Aynı bölümde yer alan Fellini’nin ‘Boccacio’70’, Cronenberg’in ‘Varoluş’, Spike Jonze’un ‘John Malkovich Olmak’, David Lynch’in ‘Mulholland Çıkmazı’ filmleri ise, sinefillerin kült filmlerinden bir seçki olarak programda yerlerini almış olmalı. Festivalin “Nasıl Seyrediyorlar?” ve “Nasıl Yapıyorlar?” başlıklı panelleri bu bölüme eşlik eden, akademisyenlerle sinemacıları bir araya getiren etkinliklerdi. Sonuç olarak diyebilirim ki, verimli, keyifli bir festivaldi; geçen yıl ülkemizin yeni ve nitelikli bir festivale kavuştuğunu söylerken yanılmadığımı gösteriyordu.