Pazar akşamı 2020’nin o meşum sesi telefondan geldi: “Ahmet Acar kalp krizi sonucu ölmüş.

Rektörümüz… Ölmüş…

Helga’nın da, benim de gözlerimizde buğu; bizim evden birinin göçüp gittiği hissiyle bir düğüm boğazımızda… Müthiş bir eksilme duygusu!

Hemingway’in dev eseri Çanlar Kimin İçin Çalıyor’un isim babası İngiliz şair ve din adamı John Donne’un şiiri dilimin ucunda:

Hiç kimse bir ada değildir, / Bütün de değildir tek başına. / Her insan kıtanın bir parçasıdır. /... / Bir kimsenin ölümü de beni azaltır, zira ben / İnsanlığın bir üyesiyim ve işte bu yüzden, / Hiç sorma çanların kimin için çaldığını; / Onlar senin için çalıyor!

ODTÜ hep bir ada gibiydi. Türkiye’nin en fırtınalı yıllarında, kimilerinin batsın diye çabaladığı, kötülüğün hedefinde, ama batırılamayan… Sisin, pusun içinde, fırtınanın ortasında, bir deniz feneri gibi parlayıp yol gösteren bir ada. O adayı ada yapan herkesin bir şeyler katarak var ettiği bir ruh: ODTÜ ruhu!

O ruha çok şey katanlardan biriydi Ahmet Hoca. Ondan kısa bir süre sonra aramızdan ayrılan bir başka ODTÜ çınarı Prof. Nuri Saryal’ın cenazesine bizzat katılmıştı. Koronanın herkesi bu tür törenlerden uzak tuttuğu koşullarda… Ondan hiç kimsenin, hiçbir zaman alamayacağı bir unvanla, ODTÜ REKTÖRÜ olarak, bir ODTÜ hocasını son yolculuğunda yalnız bırakmamıştı.

Bazı ölümlerin ardından şu cümleyi kurarım: “Kıskanç bir insan değilim ama arkasında biriktirdiği sevgi selini kıskandım.

Korona olmasaydı, hiç kuşkunuz olmasın, en görkemli sevgi sellerinden biri akardı cenaze töreninde bugün. Şimdi her birimizin içinde akıttığı sel.

Azaldık ya onun ölümüyle… Azalanlar gözümün önünde geçit töreni yapıyor bu satırları yazarken.

Nezaket azaldı işte… Zarafet, asalet, alçak gönüllülük, sükûnet, centilmenlik, hümanizm, demokrat duruş, her bir insana saygı, ilkelilik, kararlılık, gösterişsiz cesaret, problem çözücü liderlik, sabır, dürüstlük, çoğulculuk azaldı…

Bu liste daha da uzar. Kaç insan vardır ki bunca niteliği kendisinde toplasın?

Ben sosyalizmin iyiliğin örgütlü hali olduğunu bilir, ideolojiler üstü bir “iyi insan” olma haline de inanırım. Kime sorarsanız sorun, hangi görüşte olursa olsun, hiç tereddütsüz “iyi insan” derdi Ahmet Hoca için.

Ve o kadar çok şey koymuştu ki “iyi insan”lığının üstüne…

Öğrencisine, öğretim üyesine, gerektiğinde tek başına bedel ödemeyi göze alarak sahip çıkan, mezunları da üniversitenin önemli bir bileşeni olarak görüp her zaman Mezunlar Derneği’yle birlikte olan bir yöneticilik…

Pek çok rektörün “Barış Bildirisi”ne imza atanları üniversitelerinden atmak için yarıştığı bir dönemde, tüm baskılara karşın ODTÜ’de soruşturma açmayı reddeden bir demokrat cesaret…

Toplumsal cinsiyet” sözcüğünün yasaklandığı memlekette, kendi üniversitesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, kadın cinayetlerine karşı yürüyen bir insanlık, çağdaşlık…

2012’de dönemin başbakanı üniversiteye gelip öğrencilerin protestosu gaza boğulunca, başka rektörler ODTÜ karşıtı bildiriler imzalarken, üniversitesini ve öğrencilerini savunan tavizsiz dik duruş…

Rektör aşağı” diye slogan atanların arasına, yalnızca kendisi olarak inip, “Çağırdınız geldim, buyurun” diyebilen, bu tavırlarıyla da çok sayıda rektörün protesto edildiği mezuniyet törenlerinde, arkasından saygı, sevgi ve gururla yürünen bir rektör…

Öğrencilerin forumuna onlardan biri gibi katılıp, söz alarak konuşan bir alçakgönüllülük…

Ölümüyle bizim buralarda azalan o kadar çok şey olacak ki… Ancak, unutulmayacak olması, geride bütün o azalanları yerine koymak için çabalayan binlerce insan bırakması demek.

Hayatlarımıza dokunduğu için ne kadar teşekkür etsek az!