Kilis’ten Halep’e uzanan “cihat koridoru”nun merkezinde yer alan Azez “düşerse” peşinen söyleyelim neo-Osmanlıcılar altında kalır. Suriye Kürtlerinin silahlı gücü YPG’nin ana bileşeni olduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin Afrin’in doğusundan Fırat’ın batısına ilerlemesini bahane eden “yeni Osmanlıcıların” sınırın diğer yakasındaki Azez’e bomba yağdırmasının nedeni de bu korku! Bu öylesine bir korku ki uluslararası hukukun ihlal edilerek egemen bir ülkenin topraklarına bomba yağdırılmasına yol açacak büyüklükte. Ancak Suriye bataklığa saplanan AKP’nin hallaç pamuğu gibi atılan “kırmızı çizgileri”ni bahane ederek komşu bir ülkedeki karşıt grupların çatışmasını fırsata çevirmek istemesi bölgesel bir savaşın ateşini yakmak üzere.

Azez özelinde koparılan fırtına boşuna değil! Herhangi bir Suriye haritası açılıp bakıldığında rahatlıkla anlaşılacağı üzere Azez’in düşmesi Halep koridorunun düşmesi demek. Kilis’ten başlayıp Öncüpınar/ Bab es-Selam sınır kapısından geçerek Azez’e oradan da Nubul ve Zehra üzerinden Halep’e uzanan 214 nolu “cihat otobanı”nın tam ortasında yer alıyor. Kilis üzerinden Halep’teki cihatçılara lojistik desteğin sağlandığı güzergah burası. Azez’in kontrolü Kilis’ten Ankara-Riyad-Katar destekli cihatçıların üstlendiği Halep’e giden ikmal yollarının denetim altına alınması demek. Cihatçıların beslendiği ana damarlardan. Uzun bir süredir El Nusra, Ahrar’uş Şam ve ÖSO gibi “ılımlı” muhalifler olarak pazarlanmak istenen ancak IŞİD kadar tehlikeli grupların denetimindeydi.

•••

Azez aynı zamanda Rojava Özerk Bölgesi’ni oluşturan üç Kanton’un birleşmesi açısından da stratejik konumda. Kürtler Cizire ve Kobane Kantonları için doğudan IŞİD’i Cerablus’tan çıkarıp batıda Azez’den Afrin Kantonu’na bir koridor açabilir. İşte bu Ankara’nın uykularını kaçıran senaryo. Ankara’nın hayal ettiği “tampon bölge” batıda Azez’den başlayıp doğuda Fırat’ın kenarındaki Cerablus’a uzanıyor. Suriye ordusu Hizbullah ve Rusya’nın desteğiyle bu bağlantıyı geçen günlerde kesti. Nusra ile Ahrar’ın dört yıldır kuşatma altında tuttuğu Nubbul ile Zehra kasabalarını kurtarıp Halep-Kilis bağlantısını kopardı. Bu hamlenin ardından, YPG liderliğindeki Demokratik Suriye Güçleri Azez’e ilerledi. Hemen ardından Minak havalimanını alındı. Azez’in güneyindeki Minak havalimanı bir yıl süren kuşatmanın ardından üç yıl önce Ahraruş Şam’ın eline geçmişti.



Başbakan Davutoğlu ısrarla Azez’in düşmesine izin vermeyeceklerini söylüyor. Benzer açıklamaları AKP’li diğer yetkililer de defalarca tekrarladı. Düşecek dedikleri şey ise Azez’in El Nusra ve Ahrar’uş Şam gibi cihatçı örgütlerden temizlenmesi, seküler güçlerin ya da rejimin eline geçmesi. Davutoğlu “Azez ve civarında IŞİD var mı? Yok. Peki, Halep’in kuzeyinde IŞİD var mı? Yok. Orada ne arıyorlar?” diyerek saldırıları meşrulaştırma arayışında. Hemen söyleyelim evet o bölgelerde IŞİD yok ama IŞİD kadar tehlikeli El Nusra, Ahara’uş Şam, İslami Cephe, Hareketi Azm, Mucahidin Ordusu, Tevhid Tugayları ve türevleri gibi cihatçılar var. Ilımlı olarak pazarlanmak istenseler de her biri IŞİD kadar tehlikeli.

•••

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Azez’e ilerlemek isteyen Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) yönelik saldırısı ‘Türkiye’nin kendi savaşı’ olarak yorumlanamaz. Türkiye’nin DSG’ni vurması cihatçı örgütlere açıkça alan açma hamlesidir. Açık bir Kürt düşmanlığı ve mezhepçi dürtülerle şekillenen bir dış politikayla karşı karşıyayız. Sonuçlarının ne olacağını kestirmek şimdiden mümkün değil ancak, dış basında da sıklıkla vurgulandığı üzere “cehennemin kapıları”nı açmak üzere. Rusya, İran, Suriye rejimi saldırılara sert tepki verdi. Tepkilerin dozajı gün geçtikçe artıyor, Kremlin açıkça bunun yeni bir “soğuk savaş” olduğunu duyurdu.

Suriye savaşı Azez-Halep’teki gelişmelerin sonuçları ışığında şekillenecek. Kopan fırtına da bunun yansıması. Türkiye’nin angajman kuralları gerekçesiyle Azez’i vurması her bakımdan vahim, olası sonuçları açısından tedirgin edici bir gelişme. Bundan da vahimi bu saldırılar komşu bir ülkenin egemenliğine “tecavüz”dür. NATO ile Rusya arasında Ukrayna’nın ardından Suriye cephesinde şiddetlenen “yeni soğuk savaş” olarak adlandırılan sürtüşmede çıtayı bir hayli yükseltti bu saldırılar. AKP gerek kara harekatı planı gerekse de son bombardıman ile “yeni” soğuk savaşın Suriye cephesini hareketlendirerek ABD ve Batı dünyasını kendi “değersiz yalnızlığı”na ortak etme niyetinde. Bu kumar tutar mı zor gibi.

Kapalı kapılar ardındaki kirli hesapların Suriye pazarına uyması zor. Onlarca değişken unsurun rol oynadığı Suriye’de AKP’nin bu hamlesinin ülkeyi uçuruma sürükleme ihtimali ise yüksek. Son derecede riskli bir macera. Neo Osmanlıcılar “Türkiye gelişmeleri tribünden izleyecek bir ülke değil” diyor ve sahaya inmek istiyor ama, bu saha cehenneme açılan bir kapı gibi. Çok kaygan bir zemindeyiz, her şey bıçak sırtında. İktidarın yanlış mezhepçi dış politikası ülkeyi küresel bir savaşı tetikleyecek ülke konumuna getirdi. Durum iç açıcı değil. Azez “neo Osmanlıcılar”ın sonunu hızlandırabilir!