Geçen gün, dünyanın dört bir yanından insanlar canlı yayınla “Perseverance” adlı keşif aracının Mars’ın yüzeyine inişini izlediler. Perseverance = Azim yani!

NASA’da alkışlarla karşılanan Mars’a temas, insanlığın on yıllardır azimle sürdürdüğü çalışmaların ve yüzlerce yıllık bilimsel birikimin sonucu.

Ancak, bunlar herkesin söyleyebileceği genel geçer laflar. Bizim mütevazılığımızdan ve dünyanın hasedinden söylenmeyen asıl haber şu: Perseverance diye izlediğimiz şey yüzde 90 bizim eserimiz!

Adı da “Azim” olacaktı ama şer odaklarının entrikaları sonucu engellendi. Bizim uzay çalışmalarımız, bizim bilim insanlarının çabaları, iktidarımızın özellikle son 15 yılda bu konuya ayırdığı muazzam kaynak ve önderliğiyle Mars’a bayrağımızı dikme noktasına gelmiştik. Bu başarı elimizden çalınmış olsa da, azmimiz kamçılandı ve şimdi Ankara’da 2023, olmadı 2053’te, Mars’a ilk insanı indirmek için yapılan çalışmalar hızlandırıldı!

Bu köşede bu satırları okuduğunuza şaşırdınız mı?

Ben de memlekette sahibinin sesi olmuş gazetelerin ve televizyonların kahir ekseriyetinden buna benzer cümleler duymadığım için şaşırdım. Her gün okuyup dinlediğimiz o muazzam başarı haberlerini ya da hiç duymadığımız gerçekleri anımsayın, yukarıdaki cümlelerim onların yanında devede kulak kalır.

Araştırmalara göre, “Türkiye iyiye gidiyor” diyenlerin oranı bu ay yüzde 25,2 imiş. “Kötüye gidiyor” diyenler ise yüzde 60,4. Kulak verin anlı şanlı televizyon kanallarına, çevirin o çok sayfalı boyalı gazetelerin yapraklarını; neler anlattıklarını tanımlamak için bu oranları tersine döndürmek de yetmez! Memleket uçuyor, dünya kıskanıyor, aç açık olan ya da işyeri kapanan yok, halkımız bir lüküs hayat içinde, şen şakrak mutluluktan havalarda!

Rakamlara yeterince takla attıramadığı için sürekli başkanı değiştirilen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bile medya kadar olamıyor. 2020 yılı “Yaşam Memnuniyeti” araştırmasının sonuçları ne kadar yumuşatılırsa yumuşatılsın mutluluktan uçmadığımızı gösteriyor. TÜİK verilerine göre; 2003’te çok mutlu ve mutlu olduğunu söyleyenler yüzde 59,6 iken, bu oran 2020’de yüzde 48,2’ye gerilemiş; mutsuz ve çok mutsuz olanların oranı ise 2003’te yüzde 7,25 iken 2020’de yüzde 14,5’e yükselmiş. O kadar mutsuzluk kadı kızında da olur!

Ancak, istatistikle nasıl yalan söylenir konusunda değme istatistikçiye taş çıkartan medya için bu verilerin anlamı net: Halk çok mutlu!

İşler öyle tıkırında ki, Soma falan olmamış sanki ve Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) bakanlıklar ve kamu kurumlarına hediye olarak tüy dökücü, kırışık önleyici kremler dağıtıyor. Tüy diker gibi!

İnsanların birbirine selam vermekten çekindiği pandemi koşullarında, yüzlerinde güller açarak AKP’nin kongre salonlarını “lebaleb” dolduranlar da iktidardan memnuniyetin tavan yaptığının kanıtı. Canlı yayınlarda izliyoruz işte!

Kafanızın içinde deli sorular olsa da onların yanından geçen bir medya yok!

Ancak, o soruları sormaya, gerçeğin peşinden koşmaya azmetmiş olanlar da var. Misal BirGün. 17 yıl önce patronsuz ve bağımsız bir gazete olarak gerçeklerin peşinde koşmaya başladı. Takılan onca çelmeye karşın hâlâ da koşuyor! Bu azim sizin, Azim bizim!

Pandemi koşullarında gazete tirajları da yüzde 30 düşmüşken, azmimizi daha da yükseltmek zorundayız. Yalnızca “Beşli ekip Mars’ta nefis inşaatlar yapıyor”, “Türkiye’den sonra Mars’a da çağ atlatıyoruz” türünden haberler okumak istemiyorsak, azmimizi pekiştirmeliyiz.

İşte bunun için, BirGün de “Azim bizim!” diyerek, yeni bir abonelik kampanyası başlatıyor. Azim bir tık uzağımızda