Google Play Store
App Store

İsmailağa Cemaati ile iktidarın hedefindeki Nesin Vakfı’nda 40 çocuk eğitim görüyor. Ruhi Su’nun sazının ve Aziz Nesin’in koleksiyonlarının sergilendiği vakıftaki çocuklar, “Çok şanslıyız. Bir müzede yaşıyor gibiyiz” diyor

‘Aziz Nesin yaşarken böyle baskı görmedik’
Aziz Nesin, vakfın kapısına ‘çocuk cenneti’ yazdırmıştı. (Fotoğraflar: BirGün, Nesin Vakfı)

İsmail ARI

İsmailağa Cemaati’nin hedef gösterdiği, İzmir’deki zeytinlikleri kundaklanan ve kaymakamlık kararı ile banka hesaplarındaki yaklaşık 2 milyon TL’sine el konan Nesin Vakfı’nın İstanbul Çatalca’daki merkezinde bir gün geçirdik. Yazar Aziz Nesin tarafından kurulan vakıf bu sene 50’nci yaşını kutlamaya hazırlanıyor.

Aziz Nesin’in binbir zorluklarla kurduğu vakfın Çatalca’daki merkezinde şimdi yaklaşık 40 çocuk ve genç kalıyor. Nesin’in çadır kurarak aylarca inşaat sürecini yönettiği vakıf şimdi adeta bir müzeye dönüşmüş durumda. Vakıfta ünlü ressamların tabloları, Ruhi Su’nun sazı ile Aziz Nesin’in biriktirdikleri ve koleksiyonları da sergileniyor. Nesin’in Madımak Katliamı’nda giydiği tişört ile uzun bir süre kullandığı aracı da vakıfta sergileniyor.

Vakıftaki çocuklar tarım, bahçe işleri, marangozluk gibi birçok alanda zanaat öğrenirken aynı zamanda piyano ve gitar gibi müzik eğitimleri de alıyor. Vakıfta yaklaşık 70 bin kitaplık bir kütüphane de yer alıyor. Vakfın öğrencileri, “Burada olduğumuz için çok şanslıyız. Adeta bir müzede yaşayan kocaman bir aileyiz” diyor, vakıfta yemek yapmaktan seramik yapımına kadar birçok şey öğrendiklerini de aktarıyor.

Vakfın yönetiminde ise 1990’lı yılların başında, 12 yaşındayken Şırnak’tan Nesin Vakfı’na gelen ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nde resim bölümünü bitiren Süleyman Cihangiroğlu var. Aziz Nesin’in “Vakfı, vakıf çocukları yönetsin” vasiyeti doğrultusunda 2010 yılından beri Nesin Vakfı’nı yöneten ve çocukların Süleyman abisi olan Süleyman Cihangiroğlu sorularımızı yanıtladı.

‘HALKA BORÇLUYUM’ DEDİ

Aziz Nesin, Nesin Vakfı nasıl kurdu? Vakıf kurmaya nasıl karar verdi?

Nesin Vakfı’nın kuruluşu anlamak için Aziz Nesin’i anlamak gerek aslında. Aziz Nesin hayatı boyunca kendini bu halka borçlu hissetmiş. Nesin, çok fakir bir ailenin çocuğu ve çok büyük yokluklar çekiyor. 1915’te, yokluk yıllarında doğuyor. Parasız okullarda okuyor. Ve hep ‘beni kim okutuyor?’ diye düşünüyor. Annesi 26 yaşında veremden ölüyor, babasının parası yok. Beni okutan kim ki diye düşünüyor, devletle karşılaşıyor. Sonra vergi diye bir şeyle karşılıyor. ‘İnsanlardan vergi alınıyor, bunlarla hastaneler, okullar yapılıyor. Beni halk okutuyor aslında. Demek ki ben bu halka borçluyum’’ diyor. İnsan bir borç aldığında ödemek zorunda. Bu hayatınız boyunca ödeyemeyeceğiniz bir borç ama ödemeye çalışmalı insan der Nesin.

Hayatı boyunca bu borcu ödemek için çabalıyor. 1960’ların sonunda iyi para kazandığını düşünüyor. O kadar büyük yokluklarla yaşamaya alışmış ki o para ona fazla geliyor. ‘‘Ben bu parayı ne yapacağım?’’ diyor ve Nesin Vakfı’nı kurmaya karar veriyor. Bu vakfın temel amacı Anadolu’nun her yerindeki ekonomik durumu kötü olan ve okumak isteyen çocukları okutmak. Gelecekler, burada yaşayacaklar ve ihtiyaçları buradan karşılanacak. Çocuklar kendi ayaklarının üzerinde durana kadar...

73’te kâğıt üzerinde kuruluyor vakıf, 74 yılında başında durarak o zamanlar tarla olan arazinin üzerinde vakfın ilk yapılarını inşa ediyor. O dönem çekilen fotoğraflarda Aziz Nesin’i çiçek dikerken, ağaç dikerken falan görürüz. Aslında her şeyiyle çocuklara hazırlıyor hayatının projesi olan bu vakfı.

Süleyman CihangiroğluSüleyman Cihangiroğlu

‘YAZMAN LAZIM AZİZ’

Vakfı Çatalca’da kurma fikri nereden çıkıyor? Nesin buraya nasıl karar veriyor?

Vakıf, İstanbul’da olsun istiyor. Yaptığı seyahatlerde, askerlik döneminde Çatalca çok hoşuna gidiyor ve sonunda burayı, biraz da dolandırılarak alıyor. Bu bomboş araziye, bir otobüs dolusu ve onlarca araçla birlikte ülkenin edebiyatçılarını, aydınlarını, yazarlarını ve çizerlerini getiriyor. Fazıl Hüsnü gibi, Ruhi Su gibi isimleri buraya getiriyor. O otobüs maazallah bir kaza yapsa ülke bir 100 yıl daha geriye gidecek yani. Vakfın bomboş arazisine getirdiği aydınlara, hayalini anlatıyor. ‘Bina burada olacak, hayvanlar için barınaklar şöyle olacak, spor alanları böyle olacak’ diye anlatıyor ve sonra temelini atıyor.

Temelini atınca para bitiyor ve iyi para kazanmadığını anlıyor. Çimento alınacak, demir alınacak ama para yok. Bu sefer ‘daha çok yazmam gerek’ diyor. Gece gündüz yamaya çalışıyor. Notları var… ‘Hürriyet’e bir roman sattım, parasını aldım ama romanı daha yazmadım. Yaz Aziz yaz, yazman lazım’ diye telkinleri var kendine.

ŞIRNAK’TAN GELDİM

Sizin de vakıfta büyüdüğünüzü, yetiştiğinizi biliyoruz. Yolunuz Aziz Nesin ve Nesin Vakfı’yla nasıl kesişti?

Ben 1990 yılında abimin Aziz Nesin’e yazdığı bir mektupla vakfa kabul edildim. Aziz Nesin, abimin kendisi için yazdığı mektuba ‘sen artık yaşını başını almışsın. Görüyorum ki başarılısın da bize iki kardeşini gönder’ diye cevap veriyor. Onun üzerine Şırnak’tan, Türkiye’nin en uç noktasından buraya 30 saati bulan bir otobüs yolculuğuyla geldim. 12 yaşındaydım ve okumak gibi bir derdim vardı. Çok mutlu oldum buraya gelirken. Aziz Nesin’i hiç görmemiştim. 2 metre 80 santim boyunda bir adam hayal ediyorum, kısacık bir adamla karşılaştım. O günden beri Nesin Vakfı ailesinin bir bireyi olarak yaşıyorum. 2001 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi resim bölümünü bitirdim. Burası bir vakıftan çok, çok çocuklu bir aile. Ben de şimdi bu vakfın Süleyman abisiyim.

2009 yılında bu bölgede büyük bir sel felaketi yaşandı. Vakfımızın da 2-3 milyon TL’yi bulan bir zararı oldu. Mezunlarımız ve destekçilerimizle toparladık vakfı. Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin de ‘‘Ben çok yoruldum artık, babamın da bir hayali vardı. ‘Vakfı, vakıf çocukları yönetsin istiyorum’ derdi. Ben görevimi vakıf mezunlarından Süleyman’a devrediyorum’’ dedi. Benim hayır deme şansım yoktu, bizim için tarihsel bir görev. 2009’dan bu yana vakfın yöneticiliğini yapıyorum.

BÖYLE BASKI GÖRMEDİK

Son iki üç yıldır büyük bir baskı altındasınız. Bir yandan İsmailağa Cemaati hedef gösteriyor, bir yandan zeytinliğiniz yakılıyor. Son olarak vakfın parasına el konuldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz tüm bunları?

Aziz Dede’nin bize öğrettiği en temel şeylerden biri de hoşgörüydü. Aziz Nesin buradaki tek bir çocuğun siyasi veya dini düşüncesi için bir cümle kurmadı. ‘Buraya aldığım çalışanlarda da buna çok özen göstermeye çalışıyorum’ derdi.

İsmailağa Cemaati, yanımızdaki araziye yerleştikten sonra ilk zamanlar kalabalık vaziyette toplandılar, ses sitemleri kurup bizi rahatsız ettiler. Gecenin 11’inde ses sitemi kurup, bir şeyler yapıyorlardı. Gittik konuştuk, ‘kusura bakmayın dediler…’ Sonra, çevrede ‘Nesin Vakfı’na karşı savaşıyoruz. Onlara karşı orada duruyoruz. Bize destek olun’ dediklerini duyduk. Bir senedir, bir buçuk senedir buradalar. Bu olacak iş değil, kabul edilebilir değil. Aziz Nesin yaşarken bile böyle baskılarla karşılaşmadık.

Jandarmanın gözü önünde bize saldırma cüretinde bulundular. Dava açtık ama savcılık tarafından reddedildi. Ne yapabiliriz ki? Bizim elimizdeki tek şey hukuk.

İzmir’de zeytinliğimiz yakıldı. Sanıklar, ‘Oradan geçiyorduk domuzları kaçırmak için torpil attık’ dedi ve böyle geçiştirildi mesele. Olan zeytin ağaçlarımıza oldu.

aziz-nesin-yasarken-boyle-baski-gormedik-1118740-1.

SALTANAT KURABİLECEKKEN ÇOCUKLAR İÇİN VAKIF KURDU

Çocuklar sizin geldiğiniz gibi ailelerin onayıyla mı geliyor? Siz vakfa kabul edeceğiniz çocukları nasıl seçiyorsunuz?

Sınava dayalı bir başarı kıstasımız yok. Temel kıstasımız çocuğun okumak isteyip okuyamayacak durumda olması. Ailesinin ekonomik durumunun olmaması. Biz çocukları teker teker ziyaret ediyoruz. Çocukları ve aileleri yerinde incelemek, konuşmak, görüşmek için Van’ın dağ köyüne de Edirne’nin diğer ucuna da gidiyoruz. Çocuğu yerinde görmek çok önemli. Çocuğun yüksek çıkarını gözetiyoruz. Çocuk buraya gelmektense evinde kalmayı tercih ediyorsa burs verip yine destek oluyoruz. Yılın her zamanı başvuru alıyoruz. Bazen çocukların aileleri başvuru yapıyor, bazen de öğretmenler ‘Köyümüzde çok başarılı bir çocuk var’ diye bizimle iletişime geçiyor.

Aziz Nesin yaşamını vakıfta mı sürdürdü?

Aziz Dede yaşamın burada sürdürdü. 1993’teki Sivas olaylarına kadar Aziz Nesin minibüsle gelip gitti buraya. Kendine saltanat kurabilecek bir adam böyle bir mütevazilikle yaşadı. Bir bakarsınız Aziz Nesin otobüsten iniyor ve elinde torbalar var bir şeyler getirmiş vakfa. Sivas olaylarından sonra da kendisine devlet koruması verilmişti.

Nesin’in vasiyeti vakıf bahçesine gömülmekti sanırım…

Üzerimde çocuklar oyansın, vakfa gömün beni derdi ve vasiyeti gereği buraya gömüldü. Aslında Nesin’in tutumluluğundan… ‘Yer kaplamayayım’ derdi. Mezarda da yer kaplarsınız ya… Ayrıca yeri de bilinmesin istedi. O zaman çocuktum ben, bizi geziye gider gibi bir yere götürdüler. O üzüntüyle gezmek ne derece mümkünse… O sırada bahçede 8-10 tane mezar yeri kazıldı. Sonra Nesin onlardan birine gömülmüş ve sonra da araziyi traktörle sürdüler. Her yer aynı olsun, yeri belli olmasın diye. Geldiğimizde tüm arazi sürülmüştü. Tam onun istediği gibi oldu yani.

Aziz Nesin’in Madımak’ta giydiği tişört de vakıfta sergileniyor.Aziz Nesin’in Madımak’ta giydiği tişört de vakıfta sergileniyor.

ÇOCUKLAR HER İŞİ ÖĞRENİYOR

Şimdiye kadar kaç çocuğun yolu Nesin Vakfı’ndan geçti? Şimdi kaç çocuk var burada?

Şimdi 40 dolayında çocuğumuz var ve bizde sirkülasyon çok hızlı değildir. Bize çocuklar çok küçük yaşta gelir, 0-11 yaş grubunda ve ekonomik bağımsızlığını kazanana kadar kalır. En küçük iki yaşında çocuk geldi mesela. O çocuğun ekonomik bağımsızlığını kazanması nerden baksanız 20 yıl sürecek. 20 yıl boyunca o çocuk buranın bir bireyi olarak yaşayacak, üniversiteye gidecek ve mezun olacak. Tıpkı bir ailedeki gibi yani. Çok özel koşullarda yaşıyor çocuklar. Her çocuğun neredeyse kendi odası var, yatakhane falan değil yani. Bu özenle burayı kurdu Aziz Nesin.

Şimdi de Nesin Vakfı torunları falan olan büyük bir aile. Aziz Nesin çocuklar istediği işi yapsın istedi hep. Ben Güzel Sanatlar mezunuyum ama çok iyi bir marangozum da aynı zamanda. Çok iyi mobilya yaparım, yemek yaparım, inşaat bilirim, elektrikten anlarım, tarım bilirim. Burada öğrendim hepsini.

Buradan birçok mezun olduğunda iyi yemekte yapar, çok güzel boya da yapar. Aklınıza gelecek her şeye dair bir fikir sahibidir yani. Çocuklar genelde çevredeki devlet okullarına gidip gelir. İyi başarı sergilerlerse ve özel okullardan burs bulursak çocukları özel okullara da gönderiyoruz.

MÜZEDE SERGİLENEN SAPANIN HİKAYESİ

Müzede sergilenen sapan gördük. Nedir bu sapanın hikayesi?

Evet, müze kısmında bir sapan sergileniyor. O sapanı Aziz Dede bizim elimizden alıp oraya koydu. Çocukken alışmışız kuş vuracağız diye. Aziz Dede ‘Ben burada yaşatmaya çalışıyorum siz öldürüyorsunuz. Bu olacak iş mi dedi?’ Sapanı alıp müze kısmına koydu. ‘Siz gördükçe utanırsınız diye buraya koyuyorum’ dedi. Ben ziyaretçilerimizi gezdirirken de gösteriyorum ve biz böyle bir duyguyla büyüdük. Bir fareyi bile bertaraf etmek için zehir kullanmıyoruz. Yılan yakaladığımızda uzaklaştırıyoruz. Hepsinin bir dengesi olduğuna inanıyoruz. Biz böyle yaklaşırken birisi gelip zeytinliğimizi yakıyoruz. Biz böyle bir şeyin için fazla naif kalıyoruz.