Yıllardır Almanya’da doğan Türk asıllı çocuklar hem buranın, hem de oranın gündemini meşgul ediyor. Nuri milli takım söz konusu olduğunda bir türlü “şahin”leşemiyor, Özil Panzerleri mesut ediyor. Mehmet Scholl denince hâlâ birilerinin gözleri doluyor. Peki yeşil sahalardaki bu serüveni başlatan öncünün öyküsünü biliyor musunuz... Bilmiyorsanız, şaşıracaksınız.

1935’te Aydın’da doğan Coşkun Taş, kısa sürede şehrinin takımı için top koşturmaya başlamıştı. Daha çocuk yaşta abileriyle birlikte oynamaya başlayan delikanlı, liseyi bitirmesini müteakip İstanbul’un yolunu tutmuştu. Hemşehrisi Kemal Ünlü’nün de yardımlarıyla Beşiktaş’a aylık 275 lira karşılığında imza atan delikanlı, bir sakatlığı müteakip sol açığa yerleşiyordu. Bir taraftan formayı bırakmıyor, öbür yandan üniversitede boy gösteriyordu.

Milli takıma hemen göz kırpan yetenek, kendi ifadesiyle 1952, resmî kayıtlara göre 1954’te ay-yıldızlı formayı terletiyordu. Evet, Ozan Darıcı’nın t24 sitesi için yaptığı röportajda ilk kez Yunanistan karşısında sahne aldığını belirten Taş, bu mücadelenin resmî kayıtlarda yer almadığının da altını çiziyordu.

1954 Dünya Kupası vizesi alan kadronun en genciydi. Türkiye’nin İsviçre’deki turnuva serüveni kısa sürerken, o son Almanya maçında sahne almıştı. Kader ağlarını örüyordu.

1959’a kadar siyah-beyazlı camianın bir parçası olan futbolcu, hayatının kararını veriyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da çalışırken gözünü kaybeden babasından sonra bu ülkede şansını denemek isteyen ikinci aile bireyi olmak istiyordu. Gerçekten de babası, orada dört yılını geçirmiş; gözünü kaybettikten sonra oğlunun doğduğu Aydın’a yerleşmişti.

“Benim inisiyatifimdi. Kicker’deki bir gazeteci sayesinde Köln’le yazıştım. Başkan Franz Kremer’den bir mektup aldım. Haziran 1959’da kendi başıma gemiyle önce Venedik’e gittim. Oradan da Köln’e trenle vardım. Akşam istasyona geldiğimde, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bir telefon kulübesine gittim. Rehberden bulduğum Köln’ün numarasını aradım. Karşıma başkan çıktı. Azıcık bildiğim Almancamla ‘Türk Taş’ dedim. Anlamadı. ‘Gar’ dedim. Karısı beni aldı. İdmanlarda göze girdim. Kalabilirdim” diye anlatmıştı Taş, 11 Freunde’ye Almanya serüvenin ilk günlerini.

Kicker’in Türkiye temsilcisi Halit Kıvanç’ın da bu transferde parmağı vardı. Zira her şeyi başlatan mektubu o yazmıştı.
Babasından yadigar azıcık Almancası, işine yaramıştı. Kısa sürede eski bir arabası oldu, bir de ek işi. Henüz Almanya’da o tarihlerde futbol profesyonel olmadığından, buna mecburdu.

1960’ın şampiyonluk maçına kadar devamlı sahne aldı. Frankfurt Waldstadion’da kaybeden onbirin içinde yoktu. İddialara göre başkan finalde sadece Almanların oynamasını istemişti. Sol dışta amatörlerden gelen Karl-Heinz Thielen, savunmada ise iki hafta evvel ameliyat olan Georg Stollenwerk sahada yerini almıştı. Sahada yokları oynayan Stollenwerk, sonradan arkadaşına hakkını teslim edecek ve ‘sen oynamalıydın’ diyecekti.

Aylar sonra antrenörü Oswald Pfau’dan acı gerçeği öğrenen Almanya’daki ilk Türk futbolcu, ziyadesiyle yıkılmıştı. İdmanlara gitmek bile istemiyordu. Giderek işine konsantre oluyor, futboldan uzaklaşıyordu. İkinci yılının sonunda kulüpten ayrılmaya karar veren Taş, Köln’de kalmak istiyordu. Kendisine en fazla bir yıl süre biçerken, ikinci kümedeki Bonner’e transfer olan oyuncu, kendisine kısa sürede bambaşka bir dünya kuruyordu: “Ben buraya eğitimli gelmiştim. Giderek politik olarak angaje olmaya başladım. Çok okuyordum. Almancam iyileştikçe futbolculardan uzaklaşmaya başladım. Oyuncular sürekli kadınlardan, arabalardan, paradan, içkiden konuşuyordu. Benim dünyam bu değildi.”

1962’de Köln’deki Ford fabrikasından teklif aldığında, dünyalar bir manada onun olmuştu. Köln Spor Akademisi’nden de ilk mezun olan Türk oydu. 1970’lerdeki Borussia Mönchengladbach fırtınasının esbab-ı mucibesi Hennes Weisweiler’den ders almış, Panzerlere 1974 Dünya Kupası’nı getiren unutulmaz hoca Helmut Schön tarafından sınanmıştı.

30 yılı aşkın sürece aynı işte çalışan Taş, 4 Haziran 1959’da Köln’e ilk adımı attığında, şehirde konsolosluk görevlileri dahil 18 kişi yaşıyordu. 1960’larla birlikte ekmek uğruna Almanya’nın yolunu tutan onbinlerden daha önce bu ülkeye yerleşmişti. Sonradan sekiz bin Türk’ün çalışacağı Ford’da da yükselmeyi başarmıştı. Azmi her zaman ödüllendirilmişti.
Coşkun Taş bugün 80. yaşını kutluyor. Kölnlü olmaktan gurur duyadursun, biz onu yıllar önce Almanlar sayesinde keşfetmiştik.

Gözden uzak olan gönülden uzak olur da çuvaldızı kendimize batırmadığımız sürece bir arpa boyu yol alamıyoruz sanki. Günlük meselelerde boğuluyor, incirin çekirdeğini doldurmayacak polemiklerle haftalar geçiriyoruz; sizce de öyle değil mi...