Babalara ve annelere satılan hediyeler, baba ve Anne figürümüzün de kalıbını ortaya çıkarıveriyor

Babalar günü - seçeneği bol, malzemesi aynı hayatlar

UMUT YİĞİT - umutyigit@gmail.com

Ancak ‘baba olunca anlayabileceği’ hissiyatları bilmeden yazan bir evlat sıfatıyla yazıldı bu yazı. Hiçbir Baba’nın rızası alınmadan Babalar Günü ilan edilmiş bir günün içindeyiz. Yaklaşık 15 gündür damacana su pompasından hallice pompalanan reklamları içeren Babalar Gününe özel kampanya afişleri bugünden sonra nihayet yerini başka muhteşem, fırsat içerikli afişlere bırakacak.

Evimizin direği olarak konumlandırılmış, omuzlarına mutlak suretle taşıması zorunlu kılınmış bir sorumluluklar silsilesi yüklenmiş, kahramanlığı ve fedakârlığı artık teşekküre yahut takdire gerek olmayacak kadar rutine bağlatılmış babalara Haziran’ın 3. haftasından bir pazar gününü ayıran bu sistem belli ki, A markasının gömlek kravat setiyle, B markasının cüzdan kemer setiyle, C markasının yaza doğru serinlik vaadi yüklü sandaletiyle süresiz sözleşme imzalamış. Bu sözleşmenin feshi de artık çok mümkün görünmüyor ki zaten A,B,C markaları gibi babalarımızın mutluluğunu bizlerden önce düşünen muhterem markalar birbirleriyle de güreşe tutuşmuş haldedir. Bu sayede de babaya verilmesi gereklilik arz eden, günün anlam ve önemini destekleyen ürün seçeneklerinin sayısı tırmanış halindedir.

İşte bunlar hep kapitalizmin oyunları diyesim hiç yok, merak etmeyiniz. Beğenmeyip burun büksek de eninde sonunda bu sistemin raconlarından olan tüketim bağımlılığının içinde bir şekilde var olmak durumundayız. En azından doğanın bizzat kendi üretimi olan temel gıda maddesi suyu satın almak konusunda yapabilecek çok bir şeyim olmadığını farkındayım. Fakat bazı haller var ki bu görkemli seçeneklerin altın tepsiyle sunulduğu sistemimizde, yaşadığımız sorunların köküne usulca kibriti çakmaktan kendini alamıyor. Neredeyse tatlı tatlı, ince ince sevgimizin kanıtının bir nesneden ibaret olduğunu kabul ettiren reklam tasarımları önce toplumsal yapımızı çözümlüyor, sonra bizden aldığı kıvılcımı, alevler içinde yana yana yine bize satıyor. Bu satış işlemini de her gün katlaya katlaya hızlandırıyor. Bu doğrultuda evlatlar aracılığıyla babalara ve annelere satılan hediyeler, baba figürümüzün de, anne figürümüzün de kalıbını çıkarıveriyor. Birkaç hafta öncesine kadar mutfak robotu kampanyasından geçilmeyen AVM’ler de bugün artık annesever kampanya afişlerini indirmiş, kalpli, çiçekli tasarımlarını rafa kaldırmış ve bu renkli cümbüşünün yerini gömlek, cüzdan, kravat kampanyalarına bırakmışsa ve bu her sene tekrar edecek kadar rutine bağlamış bir hal ise aklımıza kalın bir perde çekilmiş demektir.

Bu cazipliği tartışılmaz kampanyalar, aslında aile yapısını önümüze koyarken, arındırılmış tasarımlarıyla babayı işe giden, evin dışındaki durumlarla meşgul olan insan biçimi olarak betimliyor. Sigara tabakaları, dürbünler, gözlükler Babalar Günü’nde evlatların kesesini düşünürcesine indirime (!) girer, Anneler Günü ürünü satan mağazalar buna karşılık kumbara, kafesli kuş biblosu yahut mutfak aletleriyle piyasayı belirler.

Tüketim toplumu ya da kapitalizmin oyunları diye başlayan, hak vermeyince marjinal olarak kabul gören sözlerin hakkını kenara atmamalı. Ama bir de kampanyalı ayakkabı, ceket ve gömleğin verdiği mesaj var ortada. Babayı evin dışında giyilmesi gereken şık kıyafetler ile donatır sokağa salmak üzere tasarlar birileri. Herhangi bir cinsel eylem girişimini anlatmasıyla bir mükafat olarak sırtı sıvazlanan erkek çocukları da bir gün baba olup bu hediyelerden kendilerine çocuklarının aldığı günleri hayal eder. Zaten 5 yaşından itibaren düğünlerde takım elbiseden başka şey giymemişlerdir. Lise ve üniversite dönemleri boyunca protein tozları yutup, ağırlık kaldırmakla meşgul olurlar bir de. Tüm bunlar büsbütün normal bir halde yaşanırken, diğer yanda bir anne figürü çıkıverir karşımıza. Klasik olarak anne olmanın gerekliliği aile bireylerine hizmet etmek, doğurulan çocuğa emzirip, büyütmek ve onun sorumluluğuna teslim edilen üretim alanı olan mutfağı düzenlemektir. Bu sorumlulukları kimin uydurduğunu sormadan Anneler Günü dedikleri gün geldiğinde bir lütuf kıvamında full otomatik 9 çeşit kesim bıçaklı mutfak robotunu kendisine hayatını kolaylaştırabilmek için neler yapabileceğimizi ilan edercesine hediye ederken buluruz kendimizi. Almasından daha çok hediye vermek mutlu edebilir insanı, fakat bu mutlu olma hali insan onuruna yaraşırcasına ölümsüz ve özgün bir şeyleri dahil etse içine olsa olmaz mı?. Bunca zamandır inşa edilmiş, sorgulanması halinde ömür tüketecek kadar vakit alacak bunca safsata varken hayatımızda, insanı insan yapanın ne olduğunu düşünmek için vakit harcamak en önemli iş olsa gerek…