Bizim ufaklıktan epeydir ses çıkmaz oldu ha? Artık büyüdü de uslu uslu duruyor öyle mi? Siz öyle sanın. Yine beni çıldırttı geçen gün. Demez mi: “Babana bile güvenme…”  İyilikbilmezlikte(nankörlük) üstüne yok hani; böyle denir mi benim gibi bir adama. Soruyorum: “Niye?”  “Hani anlatmıştın ya,” diyor, “çocuk yüksek bir yere çıkmış korkuyor; baba, ‘atla çocuğum, ben seni düşürür müyüm hiç!’ diyor. Çocuk önce az çekiniyor gene ama eh bunu diyen babası, sonra atlıyor… Baba tutuyor, çocuk atlıyor, baba tutuyor, çocuk atlıyor…derken babası bir anda kenara çekiliveriyor, çocuk yere çakılıyor. Ve baba, ufaklığa doğru eğiliyor: ‘Babana bile güvenme!’ diyor…”  “Bunun yorumunda artık çivisi çıkmış dünyada onu korumaklı bir yaklaşım sezmiyor musun?”  “Ne yani, yerde ağzı burnu kan içinde yatan çocuğa, bu nasıl ders böyle?”  “Haklısın da, dinle…”  Dinler mi artık beni, atılıveriyor: “Tamam tamam değiştiriyorum o zaman” diyor: “Babana bile güven!” “Bu daha sert oldu” diyorum. “Hem bu konu nerden çıktı, nedir gene?”  “Sen de öyle elin ayağın her şeyin gibi gördüğün bilgisayarına güvenme. Yıllardır yazıyorsun BirGün’de ama geçen hafta yazın çıkmadı…”  “Haa, ne bağlantı ama… Ne ki haklısın, aletler bozulur.”  “Ya da kırılır!” diyor alaysı… “Evet,” diyorum, “düşürdüm ve kırdım…”  “Ve hazırladığın yazı bilgisayarınla birlikte tarih oldu” diyor. “Bir hafta gecikmeli de olsa bakabilirim bir kez daha tarihe, dönebilirim o günlere…” diyor ve sürdürüyorum:  “Geçen hafta ABD yanınca Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 67 yılıydı. Daha önce de köşemde değindim ama ne çok yazarsan yaz, yineleme olmaz; bu çekirdeksel(nükleer) saldırıyı, kırımı(katliam) bir kez daha anımsatmak olur…”  “Olacak da ne olacak ABD durmuyor ki…” diyor.  “İşte, geçmişten günümüze, buna değiniyordu yazım… Atom bombalarının atılışından sonra bile, bu kırımlar olmamış gibi, ABD yıkım güçleri daha yüksek yüzlerce bomba üretti. Ne Dünya Barış Konseyine aldırdı, ne de  silahların yasaklanması önerilerine kulak astı. ABD hep yeni denemelere girişti. 1955 yılında Hiroşima’daki kongrede bu silahların yasaklanması istendi. Dilekçeyi 30 milyondan fazla kişi imzaladı. Ama ABD, devam… ve nötron bombası üretimine geçti. Bu bombaya ‘temiz bomba’ adını verdiler…”  “Bombanın temizi mi? Bu nasıl şey?” diye soruyor ufaklık. “Şöyle temiz iş; bu bomba yalnızca insanları, canlıları öldürüyor, ama eşyalara, binalara dokunmuyor... Şiirden, İsmail Uyaroğlu’ndan alıntı yapayım sana: Bomba dediğin kibar olmalı/ Yakıp yıkmamalı öyle her yanı/ Hala kurtulamamışsa eğer barbarlıktan/ Nötrona bakıp utanmalı/ Bombaların pabucu dama atıldı/ Uygar bir bomba bulundu Nötron/ Yok, etmiyor hiçbir şeyi bu kibar bomba/ Sadece İnsanlar hariç…/ Heykelleri korumayı bilebilecek kadar düşünceli/ Ve tabloları yok edemeyecek kadar da duyarlı/ Yalnız ufak bir kusuru/ Var bu bombanın/ Oyuncağını bırakıyor çocuğu götürüyor…/ O kadar da olacak, hoşgörün/ Oyuncak kalıyor çocuk gidiyor/ Neye yarar yoksa/ Bunca teknik gelişme/ Bir Çocuğu/ Öldüremedikten sonra…/ İnsancıl bomba Diyorlar nötrona ama/ Mülkcül bomba adı/ Daha çok yakışıyor aslında ona/ Mülkiyet hakkına olan/ Şu saygısına baksana/ Eşyanın kılına dokunmuyor mübarek/ İnsanı öldürüyor da…