Günümüzde sahaflık denilince akla ilk gelenlerden Emin Nedret İçli’ye göre Babıâli'deki ilk kitapçı Arakel Tozluyan Efendi'dir.

Arakel Tozluyan Efendi 1875 yılında Babıâli'de dükkânını açar ve çalışmalarını uzun zaman sürdürür. İşin başında yaptığı çok büyük bir hizmet, 1884 yılında Matbaa-i Ebuziya'da Arakel Kütüphanesi kataloğunu bastırmış olmasıdır. Emin Nedret’in saptamasına göre bu, ilk ticari kitapçı kataloğudur.

“Giriş” bölümünde kendi değişiyle “sahib-i defter” Arakel Efendi; kataloğu çıkarmanın nedenini şöyle açıklamaktadır:

“Vatan çocuklarının Padişahımız Efendimiz sâyesinde edindikleri okuma merakını tatmin için istedikleri kitapları kolaylıkla arayabilecekleri bir katalog yoktur.”

Bu sözlerden sonra şunları da eklemeyi unutmaz:

“İş bu katalog öyle sanıldığı gibi pek de kolaylıkla vücuda getirilmiş bir şey olmayıp, basılıp ortaya çıkıncaya kadar hacmine oranla epeyice masrafa neden olmakla meccanen verilmeyip fakat yalnızca bir bölüm masrafımızı kapatabilmek için göreceli olarak ehven bir fiyatla satışa sunulmuştur.”

Yani katalog bedava değildir.

Babıâli kitapçılığının modern kitapçılık anlamında ve sahaflıktan ayrılan bütün ilk girişimciler Ermenilerdir. Daha çok tömbekici, tütüncü dükkânlarında, kahvehanelerde, bir miktar Sahaflar'daki dükkânlarda satılmakta olan matbaa baskısı kitaplar ancak bu ilk dönem Ermeni kitapçılar sayesinde modern anlamda bir ticari meta olarak karşımıza çıkar, vitrine çıkar, alınır satılır hale gelirler.

Arakel Efendi 1876'da Babıâli 46 numarada dükkânını açacak ve özellikle Ahmet Rasim, Halit Ziya gibi Osmanlı dönemi Türk edebiyatçılarının önemli yapıtlarını yayımlayacaktır. Muallim Naci ile birlikte Talim-i Kıraat ve Mekteb-i Edep adıyla okul kitapları hazırlayacak ve bunlar belki 100 kadar baskı yapacaktır.

Arakel Efendi ayrıca 1886 yılında, önce “Arakel Kütüphanesi” adı altında her dört formalık kitaplardan 16 tane. 1891-1894 yılları arasında da cep romanları yayımlayacaktır. (Meydan Larousse)

Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır “Hatıralar”ında (Kültür Bakanlığı) babasının Cezmi romanının son bölümünün Kikapçı Arakel’e 60 liraya satıldığını belirtmektedir.

Ali Birinci’ye göre ise “Toros” isminde biri, Arakel’den önce Babıâli’de, sonradan Reşid Efendi Hanı olan ve o zamanlar İkdam Matbaası bulunan hanın kapısı karşısında, bir zamanlar ünlü hakkâk Antranik’in bulunduğu dükkânda bir kitapçı dükkânı açacak, ancak işler yürümeyince kitapları çuvallara doldurup kilo hesabıyla satarak bırakıp gidecektir.” (Kebikeç)

Toros Efendi’ye rağmen Babıâli’nin ilk kitapçısı olarak Arakel Efendi gösterilmektedir.

Hakkında pek az bilgi bulunabilen Arakel Kayserilidir.

Kitapçılıkta sadakatle koruduğu düsturları vardır. Kitaplarının fiyatlarını kesinlikle kırmaz, her şeye rağmen yüksek fiyatla satmak ister. Sonunda bu yüzden borçlanacak ve borcunu ödeyemez duruma gelince iflâs edecektir. Dükkânını da en çok borçlu olduğu Andon Nahnikyan’a terk ederek sefil ve perişan bir durumda dünyadan göçüp gidecektir.

Erol Üyepazarcı da Halit Ziya’nın Arakel Efendi’den “Kırk Yıl” isimli anılarında “zamanın en yetenekli ve en cesur yayıncısı” olarak söz ettiğinin altını çizmektedir.

Arakel Efendi’nin bir özelliği yazarlarına karşı cimri davranmamasıdır. Örneğin Ahmet İhsan, Arakel Efendi için çevirdiği Jules Verne’in kitaplarından aldığı çeviri paralarıyla ilk matbaasını kurmak olanağını bulacaktır.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Edebiyat Hatıraları” (İş Bankası Kültür Yayınları) isimli yapıtında da Arakel Efendi ile ilgili ilginç bir anısı vardır.

Yakın arkadaşları Hüseyin Cahit’in roman yazdığını baştan beri biliyorlardır. Önemli parçaları kendilerine kim bilir kaç kez okumuştur.

Arkadaşlarından Arif Bey, Ahmet Mithat Efendi’yi tanıdığını söylemekte, özel yaşamı üzerine hikâyeler anlatmaktadır.

Hüseyin Cahit’e göreyse “Bu en büyük romancının en çok tat alarak okuduğu yazılar, lokantaların yemek listeleridir.”

Bir ilk gençlik romanı “Nadide” ise “böyle dişe dokunur bir şey olmamakla birlikte onu Ahmet Mithat Efendi’ye sunarak bir beğence yazısına ulaşmak, en yüce dileğidir.” Arif Bey, Mithat Efendi’ye sunmak” üzere “Nadide” romanını alır.

Ahmet Mithat romana bir önsöz yazacak, Hüseyin Cahit de yapıtını Arakel Efendi’ye götürecektir.

Oysa Arakel Efendi ne “Nadide”yi ne de Ahmet Mithat’ın övgü dolu önsözünü okuyacak, romanı basmayacağını söyleyecektir.

Hüseyin Cahit bunun üzerine “Bir fatih edasıyla girdiğim dükkândan nefret ve galeyan ile ayrıldım” diyecektir.

Arakel Efendi 1912 yılında ölünce oğlu Leon Efendi bir müddet işi sürdürecek, fakat 1914 yılında kitabevi kapanacaktır.