Ak faşizmin, bir koalisyona bile tahammül edemeyen, Türkiye’yi kan gölüne çevirip erken seçim kumarını oynamaya götüren nedenlerinin arasında, tabii ki, bagajında taşıdığı bir dizi Anayasal ve yasal hukuksuzluk, yolsuzluk ve usulsüzlük var.

2002’den bu yana her geçen iktidar yılında kendilerini o kadar “güçlü, dokunulmaz” hissettiler ki, her adımlarında Anayasa’ya, yasalara uygun mu sorusunu sormaya gerek bile görmediler, değilse de yasa çıkarır uydururuz, kimse bizden hesap soramaz, kimseye hesap vermek durumunda değiliz noktasına kadar vardırdılar işi.

AĞIR BAGAJ…

Bu cahil cüreti, onlara ağır bir bagaj bıraktı. Suç iddialarıyla dolu bir bagaj. İçinde yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet iddiaları olan ve yargı önüne çıkmayı gerektiren bir bagaj…17-25 Aralık soruşturmaları, yaptıklarının bir kısmını içeren iddianamelerden oluşuyordu. FG Cemaati darbesi diye buruşturup kenara attılar, yargıyı, emniyeti dağıtıp üstünü kapadılar. Ve geçti sandılar. Ama öyle değil…

7 Haziran seçimleri, bir anda tek başlarına iktidar olamayacakları bir sonuç çıkarınca, şimdi kapatılan dosyaların, üstü neredeyse betonlanan tüm haksızlıkların, usulsüzlüklerin hesabının sorulabileceği bir kavşağa geldiler. Buna yine imkân vermek istemiyor başta Kaçak Saray’daki ve ve yakın çevresi… O nedenle, mızıkçı çocuklar gibi, bu seçimi saymam yeniden seçim, diye oyun kuruyor…Her şey, bagajdaki cesetlerin hesabından kaçmak için…

TMSF…

Bagajda, hesabı sorulacak dosyalardan birini de TMSF, yani Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu oluşturuyor. Bu Fon, güya bağımsız. Halkın bankalardaki tasarruflarını kollayıp gözetiyor. Banka acze düşerse, halk adına bankaya el koyuyor, yasasında tanımlandığı şekliyle, şu yetkilere sahip; “…tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması ve fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi…”

Fon, 2000 krizi sırasında bankacılık sistemini suda yüzdürmek, gerekli operasyonları yapmak üzere kurulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun alt organı gibiydi. BDDK’nın çürüğe çıkardığı bankaları alıyor, kesiyor, biçiyor, ekliyor yeniden piyasaya sürüyor, satıyor. İştiraklerini ayrıca satıyor… Yani, krize giren banka ve bağlı iştiraklerin “el değiştirmesi”ne aracılık ediyor. El değiştirme deyip geçmeyelim, milyonlarca dolarlık servetlerin, varlıkların bir varlıklı sınıftan bir diğerine geçişine aracılıktan söz ediyoruz.

SABAH-ATV…

Böyle kritik bir kurumu, AKP, “bağımsız” bırakır mıydı? Tabi ki bırakmadı. Geride kalan 13 yılda TMSF’nin elinden 20 dolayında banka ve onların ilişkili olduğu 200’e yakın şirket geçti ve bunlar 3 milyar dolar dolayında bir bedelle satıldıar.

Ama bu rakam sizi yanıltmasın. Aslında yapılan satışların önemli bir kısmı “hatırlı kişilere” değerinin altında; o nedenle de bir tür hibe gibi…Peki kimlere? İşte burada tek tek örnekleri hatırlatmak gerek. Özellikle de medya iştiraki olan bankaları anımsamak gerek.

TMSF’nin üstü kapatılmış en cüretkar icraatı, daha doğrusu RTE’nin buyruğu ile yerine getirdiği icraatı, Sabah-ATV grubunu, başında damadının olduğu Çalık Grubu’na satması. Hatırlarsınız, grubun İzmir kökenli kurucu patronu Dinç Bilgin, 2000 öncesi yağma Hasan böreğinden Etibank’ı özelleştirmeden torpille almış, o dönem birçok uyanık geçinenin yaptığı gibi, bankanın içini de boşaltmıştı. 2001 krizinde bankayı devralan TMSF, Sabah-ATV üstünde de söz sahibi olmuştu. 2007’de satışı söz konusu olduğunda ise, RTE, ihaleye kimse sokmadan bu ikinci büyük medya grubunu yandaşı Çalık’a “zimmetlemişti”. Hem de Katar ortak katkısı ve devlet bankalarından alınan kredilerle…Bu, TMSF’nin sırtındaki en büyük kambur.

DİĞER YAĞMALAR…

Bir başka banka boşaltıcısı Uzan’ların medya grubundan da Ak faşizme bugünkü Star gazetesi kaldı. Başka ? Yine bankası Pamukbank, acze düştüğü için medya şirketlerini kaptıran Çukurova Grubu’ndan da birçok gazete ve tv, TMSF’nin tezgâhı üstünden yeni sahiplerini buldu.

Kimdi yeni sahipler? Show Tv, yandaş Ciner’e, Akşam gazetesi ve 360 tv Ethem Sancak’a… İyi de, bu medyalar kâr getirmezdi, RTE aşığı Ethem Sancak’a...Ne yapmak gerekirdi ? Kâr getiren Çukurova iştiraki otomotiv firmasını da BMC’yi vermek gerekirdi. O da yapıldı ve ihalesine kimse sokulmadan BMC, muhammen bedelin altında , 751 milyon dolara ES’e devredildi.

TMSF’nin son numaraları , Cemaat’in Bank Asya’sına el koymak ve yine Çukurova’dan kalma Digitürk’ü satmak…
Bank Asya’nın TMSF tezgahına düşürülmesi, bir başka Ak faşizm gözü dönmüşlüğüdür ve öyle masa altından filan değil, tekme masa üstünden göstere göstere sallanmış, bilek –şimdilik- bükülmüştür.

DIGITURK….

TMSF’nin son numarası olan Digiturk satışı ise , tam da iktidar avuçlarının içinden kayıp giderken kotarılmak üzeredir. Katar merkezli Al Jazeera’nın iştiraki BeIN Media Group’a, yine ihalesiz , bu platformun satıldığı duyurulmuştur. 3,5 milyon abonesi ile Türkiye’nin en etkin platformu olan Digiturk, 2013’ten beri Fon tarafından yönetiliyordu. Hayli talip çıktı çıkmasına da yerli–yabancı gruplar birer birer Digiturk’ün kapısından uzaklaştırıldı.

Televizyon kanallarının yer kapabilmek için senelik milyon doları bulan ödemelere razı olduğu, Süper Lig maçlarının naklen yayın hakkını elinde tutan Digiturk’e dünyadaki yatırım fonları tabi ki ilgiliydi. Ama ihaleye bile sokulmadılar.

Ak faşizm, TMSF üstünden , 2015’te seçim virajı geçilmeden satış yapılmasını istemedi. Şimdi ise olası bir koalisyona kalmasın diye, apar topar muteber bir ele teslim ediliyor.

Keser gibi, sap gibi bu hesap da eninde sonunda döner…