Bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendirelim
Fotoğraf: Myles Tan

Prof. Dr. Esin DAVUTOĞLU ŞENOL

Öyle garip bir zaman ve coğrafi uzamdayız ki, pandemi gibi bir afeti, afetin hasarlarını ve hatta diğer tüm yaşamsal soruları önemsiz kılıyor. Benim böyle bir yazıya niyetlenme nedenim, başlığa da taşıdığım ve sağlıkta önemli paydaşlarımız olan eczacı dostlarımın sıklıkla muhatap kaldıkları bu soruyu bana yöneltmeleri, benim bu soruya cevaben hazırladığım bir sunum için yaptığım çalışmaydı. Kanıt ki o kanıt ancak sistematik yöntemsel çalışmaların en tarafsız şekilde yürütülmesi ve hatta birikmiş sonuçların toplanması ile elde edilebilecekti ama bu soru bağlamında elde bir kanıt ve kanıt oluşturacak yeterli çalışma da yoktu. Aslında ne soru adildi ne de cevap tatmin ediciydi diye özetlenebilecek bir durum. Ben yine de hekimliğin zanlılar, şiddet ya da hukuk aracılığıyla tutsak alındığı bir kafes arkasından yaşamsal olmayan ama çok yaygın olan bu soruyu cevaplamaya koyulayım.

İMMÜN YAŞLANMA

Son yıllarda, mükemmel olmayan bir tür olmamıza karşın “mükemmel olmak “ algımızın veya daha doğrusu arzumuzun bize ettiği bir oyun var, mümkünse hiç hastalanmamak ve hem ruhsal hem fiziksel olarak sürekli kendimizi iyi hissetmek. Oysa pandemi bizim bu yerkürede biyolojik olarak ne kadar kırılgan bir tür olduğumuzu tabir yerindeyse kafamıza vurarak anlatmış olmalı. Ama bizim muradımız, yaşamlarımızı bir skor olarak uzatmak. Bunu da mümkünse hiç yaşlanmadan, hiç hastalanmadan başarmak. Ancak insan ortalama ömrünü uzatmanın en önlenemeyecek sonucu “immun yaşlanma” veya daha doğrusu “immuno senescence” dediğimiz süreç.

Bu şu demek ; bağışıklık sistemimiz bir anlamda, devreye bir çeşit sigorta sistemini sokarak, daha yaşamsal olan damar sağlığını ve sinir sistemi bütünlüğünü daha az hasarla korumak adına enfeksiyon duyarlılığını artırıyor. Yani siz 65 yaşın üzerinde ne kadar iyi ve genç görünürseniz görünün, enfeksiyon duyarlılığınız artıyor. Bu doğal ve aslında lehimize bir süreç. Çünkü aslında enfeksiyonları önlemek (aşı,sanitasyon), yönetmek (antibiyotik, antiviral,antifungal) daha mümkün. Ayrıca, bazı genetik doğumsal hastalıklar veya sonradan kazanılan diyabet, kanser, AIDS gibi hastalıklar veya kanser, romatizmal hastalık veya iltihaplı barsak hastalıkları için uygulanan tedaviler, bağışıklık sistemimizi baskılayarak enfeksiyon duyarlılığımızı artırıyor.

Enfeksiyon duyarlılığımızın arttığını da sık ve ciddi enfeksiyonlar geçirdiğimizde düşünüyoruz. Ciddi enfeksiyonun ne olduğunu aslında pandemi ile deneyimlemiş olduk. Ve bu süreçte bağışıklık sistemimizi güçlendirmek muradımız daha da derinleşti. Covid-19 pandemisinin dördüncü çeyreğinde ağır hastalara tedavi için verdiğimiz kortizon ve yoğun destek dışında elimizde fazla bir şey yokken vitamin ve destek ürünlerine ilginin daha da arttığı anlaşılıyor. Bir analiz, ABD’de pandemi sırasında, bağışıklık sistemini güçlendirmesi umulan destek ürünleri olarak pazarlanan, 50 binden fazla ürünün bulunduğu pazarın 6 milyar dolarlık bir payı olduğunu ve 2019 yılına göre 2 kat arttığını gösteriyor.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZ

Bağışıklık sistemimiz bilinen en güçlü, sofistike, milyonlarca uyarıyı karşılayarak sağlıklılığımızı sürdüren ve hâlâ tümüyle hatta çoğu çözülememiş sistemimiz. Yeni doğan döneminde yaklaşık olarak günde 2-6 bin daha sonra ölçülemeyecek kadar çok sayıda antijen ile karşılaşıyoruz ve bağışıklık sistemimiz günlük işleyişi içinde gerekeni yapıyor. Ama bağışıklık sistemimiz olağan çalıştığında bile bir insanın yaşamı boyunca en sık karşılaşacağı hastalık enfeksiyonlar. Çünkü bulaşıcılar, çünkü her yerdeler ve çünkü ortak ve üretken yaşamanın doğal ve kaçınılmaz misafirleri.

Örneğin, bir oyun parkına götürdüğünüz çocuğunuz milyonlarca mikroorganizma ile karşılaşıyor. Çoğu, hava yolu ile yani yalnızca aynı ortamı paylaşmakla bile bulaşan solunum yolu virüsleri ile nezle veya gribe benzeyen soğuk algınlığı gibi enfeksiyonları bir erişkin yılda 2-4 kez, küçük bir çocuk ise 4-6 kez geçirebilir ve bu olağandır. Bu bakımdan bağışıklıkta “güç” kavramı bir metafor olarak bağışıklıkta zayıflık kavramının karşıtı olduğunu belirtmeliyim.

DENGELİ YANIT

İmmün sistem güçlü bağışıklıktan çok “dengeli bağışıklık yanıtı” üzerine kuruludur. Bu denge, zararsız olanlara tolerans ile zararlı olabileceklere karşı etkili bir yanıt arasındadır. Aslında teknik olarak bağışıklık sisteminin ‘güçlü’ pozisyon alması sonuçta kişinin kendi dokularında oluşabilecek hasara yol açabilmektedir. Bağışıklık sistemini zayıflatan, dengeli olmasını sağlayan koşullar iyi tanımlandığı halde, güçlendiren koşullar tanımlanamamıştır. Ama “güçlü bağışıklık” bir yandan suistimale çok açık bir metafordur. Milyarlarca dolarlık bir piyasanın da anahtar sözcükleridir. Bu anahtar sözcüklerin karşılığı olarak piyasada bulunan ürünler ise öncelikle içerik olarak vaat ettiklerine sahip olmayabilmektedirler. Piyasadaki ürünler arasından seçilen 30 ürününün niteliksel araştırması sonucunda incelenen 30 üründen 17’sinde ürün etiketi ile içerik uyumsuzluğu, 9unda ise içerikte belirtilmeyen eklentiler artıklar bulunmuştur. (Analysis of Select Dietary Supplement Products Marketed to Support or Boostthe Immune System, JAMA Network Open. 2022;5(8):e2226040. doi:10.1001/jamanetworkopen.2022.26040 )

Ayrıca Covid-19 pandemisi sırasında sayıları hızla artan araştırmalar, vitaminlerin ve destek ürünlerinin, hastalık önlemede “el yıkamak”, “maske takmak” “aşı” kadar basit önlemlerden daha etkili olmadığını ve hastalık şiddetini azaltmadığını göstermektedir. Aslında mesele normal ve dengede bir sağlıklı bir durumumuz varsa bunu nasıl koruyup zayıf düşmesine nasıl mani olacağımızdır. Bu yazıda nasıl zayıf düşürmeyeceğimize ilişkin bilinen en önemli önlemleri sıralayarak daha sonraki yazılarımda da araştırılmış olan, sınırda yararlı sonuç veren ya da vermeyen vitamin ve destek ürünlerinden söz edeceğim. Bağışıkılık sistemimizi zayıflatan en önemli faktörlerin birincisi, yetersiz ve dengesiz beslenmedir. İkincisi ise biyolojik ritim ya da kronobiyolojyi bozacak derecedeki uyku yetersizlik ve bozukluğudur.

ZAYIF DÜŞÜREBİLİR

Tütün, alkol kullanımı, zorunluluk nedeniyle tedavi amaçlı kullanılması gereken immün sistemi baskılayan steroid grubu bazı ilaçlar, diyabet, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon gibi dolaşım, solunum,metabolik sistemi etkileyen eşlik eden diğer hastalıkların varlığı bağışıklık sistemini etkileyerek zayıf düşürebilir. İyi ve dengeli beslenmek, fiziksel olarak aktif olmak, kilo korumak, iyi uyku işlevsel bir bağışıklık sisteminin en önemli destekleyicileridir. Fazlasıyla heveslendiğimiz süper güçlere ulaşmak için kullanacağımız vitamin ve destekler, bazen, bazı kişilerde işe yarasa da, kanıt düzeyinde veri olmadığı için güncel durumda, böyle bir mucizenin olmadığını söyleyebiliriz. Hepsinden önemlisi yoğun tıbbi ve bilimsel retorik kullanan reklamların çekiciliğine kapıldığınızda kendinize şu soruları sormanızı önereceğim, başladığım bu ürünü ne kadar süreyle kullanacağım ve işe yaradığını nasıl anlayacağım..