Atomlar ve molekülleri bir arada tutan kimyasal bağlardır. İyonik, kovalent ve zayıf bağlar gibi.. Kovalent bağlar , proteinlerin yapı taşı olan

Atomlar ve molekülleri bir arada tutan kimyasal bağlardır. İyonik, kovalent ve zayıf bağlar gibi.. Kovalent bağlar , proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerdeki atomları bir arada tutarlar. Zayıf bağlar ise amino asit zincirini sabit tutar. Daha açık ifade ile zayıf bağlar olmasa, amino asitlerin bir araya gelmesiyle oluşan proteinlerin üç boyutlu fonksiyonel biçimlerini almaları olanaksız. Ve proteinlerin olmadığı bir ortamda ise yaşamdan söz edilemez.
Yer küredeki, ısı aralığı kovalent ve zayıf bağların ihtiyaç duyduğu ısı aralığıdır. Aynı ısı aralığına ihtiyaç duyan bu bağların yapı ve özellikleriyse bir birinden tamamen farklı. Bu birbirinden tamamen farklı yapılardaki bağlar faklı ısı aralıklarına ihtiyaç duysa idiler ne  olurdu?  Canlılardaki protein oluşumu olanaksız hale gelirdi. Zira proteinlerin oluşumu bu iki kimyasal bağın da aynı anda ve birlikte kurulmasına bağlı.
Görüleceği üzere yaşam için gereken her türlü fiziksel ve kimyasal bağlar, birlikte ve etkili olarak ancak bir ısı aralığı içinde işleyebilir. Bu daracık ısı aralığı ise bu gün için insanlığın bilebildiği kadarıyla sadece dünyada mevcut. Şimdilik yaşamda öyle….
Kimya ders notlarından bu kadarlık alıntı bile dünyanın nasıl ince bir denge  üzerinde olduğunu gösteriyor. Böylesi bir dengeyi bozmak, sözü edilen daracık ısı aralığı ile oynamak dünyayı görünür bir felakete sürüklüyor. İklim değişikliği ve küresel ısınma şimdiden gelecekteki felaketin ip uçlarını vermekte. İşte bu nedenle 7- 18 Aralık 2009 tarihinde Kopenhag’da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı bir kez daha önem kazanmakta. Küresel kapitalizmin, emperyalistlerin krizden çıkış adına ve  yakın geçmişte hızla yükselen karbondioksit emisyonlarına ilişkin önlem almak yerine “bildiğimi okurum” anlayışı değişebilir mi? Nobel barış ödüllü (!) Obama’nın, Çin’in ve diğerlerinin takınacağı tutum dünyanın dengesini korumaya dönük değil de kendi dengelerini korumak biçiminde tecelli edeceği beklenen bir durumdur. Aksi süpriz olacak.
Sosyal - Sİyasal BaĞlar 
Aslında Dünya sadece iklimsel açıdan ısınmıyor son dönemlerde giderek siyasal ve sosyal açıdan da ısınmakta. Ortadoğu’da ki ABD’nin  Irak işgali ve İsrail’in saldırgan tutumuyla İran’a yönelik tehditler bu bölgeyi istim üzerinde tutarken Afganistan-Pakistan hattındaki gelişmeler ısınmanın Asya’ya doğru kaymakta olduğunun işaretleri gibi..
Avrupa Birliği projesinin sonunda Avrupa’yı giderek sosyal devlet olgusundan uzaklaştırması da Avrupa’yı ısıtacak gibi..
Giderek artan enerji tüketimi ve fosil enerji kaynaklarının tükenme eğilimine girmesi yeni bir ısınma nedeni.
Güney Amerika’da kendini gösteren devrimci devinim de bu bölgede emperyalist güçler ile antikapitalist, antiemperyalist güçler arasında sürtünmeyi önümüzdeki süreçte muhakkak arttıracak ve bölge giderek ısınacak.
Kapitalizmin krizlerinin giderek sık aralıklarla kendini göstermesi ve krizde geçen sürelerin  uzaması dünya genelinde insanları sol-sosyalist seçeneğe yönlendirmekte.
Sosyal ve siyasal alanda bütün bu gelişmeler, pazardaki daralma, kapitalistler arasında ısı farkı oluşturmakta ve aralarındaki bağlar giderek kopmakta olduğu gelecek günlerde görülecek gibi. Bu koşullarda sosyalistlere düşen görev ise dünya ölçeğinde bağlarını kuvvetlendirmektir. Onlar için bu gün en uygun ısı aralığı mevcut.
Dünyadaki bu gelişmeler ve kendi içerisinde - bunda uluslararası  aktörlerin payı bulunsa da - yaşadığı sorunlar Türkiye’yi de giderek ısıtmakta. “Demokratik açılım” yada “Kürt açılımı” adı altında AKP’nin reformcu girişimleri, ulusalcı, milliyetçi unsurlarca engellenmeye çalışılmakta. Mevcut girişimin ne hukuksal, ne anayasal, ne de sosyal alt yapısını oluşturmadan yapılan bu tür girişimler genellikle kadük kalmaya mahkûmdur.
Diğer yandan bu gün için sözü edilen reformlar kalıcı çözüm içermediğinden ısı farkının açılmasına engel olamayacak ve bağlar kopacak.
Bu süreçte kabul edilebilir olan, (ezen ve ezilen ulusça üzerinde mutabakat sağlayabilen) bu tip reformlar adı üstünde geçiş süreci çeşnileridir ancak.
Böylesi dönemlerde, toplumsal yapıyı, eşitlik, özgürlük ve dayanışma temelinde inşa etmek doğrultusunda çaba göstermek,
Yerelliklerin güçlendirilmesi adına yerelleşme tuzağına düşmemek,
Kürt ulusal hareketi içerisindeki enternasyonalist anlayışlarla uygun ısı aralığını oluşturup bağları güçlendirmek,
Dolayısıyla mücadele düzlemini bir arada yaşamı savunan bir düzlem olarak görmek sınıf bağlarını güçlendirmek ve kalıcı çözüm için yapılacak en uygun işler olsa gerek.