Baharın sert dokunuşları altında, . yürüyorduk savaşı lanetlemek için sokaklarda. Mehmet Ali Alabora "Amerika Süperse Biz Kurşunsuzuz" diyordu ve kalabalık eşlik ediyordu ona. Sloganların tümü hayata, barışa, insana dairdi. Öfkenin hedefi insan...

Baharın sert dokunuşları altında, . yürüyorduk savaşı lanetlemek için sokaklarda. Mehmet Ali Alabora "Amerika Süperse Biz Kurşunsuzuz" diyordu ve kalabalık eşlik ediyordu ona. Sloganların tümü hayata, barışa, insana dairdi. Öfkenin hedefi insan türünün kötücülleriydi. Sahneden yankılanan siren sesleriyle kısa süreli vahşet doldu kulaklarımıza, bedenimiz dondu. Süperlik, bomba, silah, kurşun, bir de insan kılığındaki piyonlar demekti. Onların yapay donanımlarına karşı hayatın kendisi yürüyordu dünyanın cadde ve sokaklarında, aynı anda. Çocuklar, gençler ve zamansızlar farklı lisanlarda var güçleriyle "barış" istiyorlardı.

Savaşa gönderilen gençlerin anneleri "çocuklarımızı eve geri getirin" derken, gökyüzü "ABD euine dön" diyen milyonların onayını ulaştırıyordu onlara. Yüz yüze dövüşmekten korkar bu cinsi bozuklar. Gelişmiş kurşuni bombalarını, havadan bırakıp insanların ve çocukların üzerlerine, alevlerin arasından yükselen ölümün kokusunu duymamak için aynı hızla dönerler geldikleri inlerine. "Kurşunsuz" bir hayatı savunanların sergilediği isyan dalgası bozacaktır savaş bezirganlarının oyununu er veya geç. O muhteşem günde, barışın gücü egemen olacak yeryüzüne ve süper silahlardan çıkan süper kurşunlar vız gelecek, hayata vız...

Eve dönüşte, baharın müjdesiyle tomurcuklanan ağaçları izledim uzun uzun. Kaç mevsim, kaç bahar yaşadık, dallara göz ucuyla bakarak! Çoğu kez görmeyerek. Bahara inat içim sıkıldı. Çaresiz olduğum zamanların kaygısı sindi birden. Bahar gülüşlü Reha geldi gözümün önüne. Düşmeyen ateşi yaktı tenimi, kuru soğuğa inat. Unutmayan bir yürekle seven, sevdalılarını gönlünün baş köşesinde ağırlayan, yıllar sonra kavuştuğu aşkına eskimeyen coşkusuyla sarı-labilen, adam gibi adamlardandır Reha Mağden. Yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi düşünen, kelime cambazı, sıkı bir dost, hoşgörü mimarı, neyse o, bu sıfatlar ve daha fazlası yetmiyor onu tanımlamaya. Gönül gözüne aktarılan sevgilerle tazelenecek bedeni, biliyorum. Hasta yatağında bir başka sevdalısı olan '...vs' Dergisi'nin Mart -Nisan sayısını büyük bir titizlikle inceliyor çektiği acılara aldırmadan. Derginin kapak konusunda, "Yoksulluğa karşı kardeşlik Latin Amerika'yı ısıtıyor. Ya biz?" sorusuna ilişkin yanıtlar yer alıyor. "Lambada titreyen aieu üşüyor" cümlesine takılıyorum, gözlerim delinip, bırakıyor yere düşeni.

Pazartesi günleri onun köşesinden "Günaydın" derdim BirGün'e, çok özlüyorum çok. Dostlarını, sevdasını, öfkesini, o muhteşem üslubuyla paylaştığı "Merhaba" ile başlayan yazısını bekliyorum, inatla. Yüreği kadar büyük mutluluk demetleri, küçük mucizeler, sağlık dolu kahkahalar, sevdikleriyle sohbetin en hakikisini yudumladığı, anason kokusu eşliğinde Burgaz Ada'nın baharı dolsun içine, canım dostum.

ÖNCE KENDİSİ OLMALI İNSAN
Baharın olanca coşkusuna sırt çeviren ruhum, günün akşamında bir başka dostumun kırgın feveranlarıyla şişti. İncelikten yoksun, hoşgörü mahzunu insanlar bir kez daha battı gözümün ferine. Kendisi olamayan, nasıl bir başkasının yerine koyabilirdi henüz keşfedemediği kimliğini? Sevmeyi bilemeyen, nasıl sevebilirdi kendisini ve diğerlerini? Özgüveni olmayan nasıl güvenebilirdi bir başkasına? Olumsuzluklarla bütünleşen bir beyin nasıl inanır "hoşgörü ve seuginin" tılsımına? Bu soruların yanıtından çıkan sonuçla; "değişmeye direneni, yok/arz edeceksin" dedim dostuma.

Dünya zamanını reddetsek de insanların değişebileceğine inandığımız o çocuk yıllarımız geride kaldı. Otlar bile solup samana dönüşür. Sonra yem olur, gübre olur. Durduğu yerde "en" takılı sıfatlarla kendilerini tanımlayan süper hiçlere, en güzel yanıtı Turgut Uyar'ın verdiğini anımsattım. Dibe vurmuş ruhuma umudun ince kanatları değdiğinde, kederlerin baharla yıkanmasını, hüznün bir başka sonbahara ertelenmesini diledim. Sonra, o muhteşem dizeler döküldü dudaklarımdan, buruk bir gülümseme yayıldı dostumun yüzüne.

DENGE
Sizin alınız al inandım.
Sizin morunuz mor inandım.
Tanrınız büyük amenna.
Şiiriniz adamakıllı şiir.
Dumanı da caba.
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum.
Kalabalık ha olmuş ha olmamış.
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum.
Ama sokaklar şö'yleymiş.
Ağaçlar bö'yleymiş.
Ama sizin adınız ne?
Benim dengemi bozmayınız.
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de.
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı,
Yangelmişim diz boyu sulara,
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum.
Hiçbirinizle dövüşemem.
Benim bir gizli bildiğim uar.
Sizin alınız al inandım.
Morunuz mor inandım.
Ben tam kendime göre,
Ben tam dünyaya göre.
Ama sizin adınız ne?
Benim dengemi bozmayınız