MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor. Konuşmasında Rusya-Türkiye ilişkilerine değinen Bahçeli, "Rusya Dışişleri Bakanı ve Kremlin Sözcüsü'nün Türkiye'nin Suriye'deki taahhütlerine uymadığını söylemesi çarpıtmadır" dedi. Partisinin seçim çalışmalarına başladığını da aktaran Bahçeli, Cumhur İttifakı'nın pek çok konuda yasal düzenleme kararı olduğunu bildirdi.

Bahçeli'den Rusya'ya: Türkiye'nin Suriye'deki taahhütlerine uymadığını söylemesi çarpıtmadır

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 27'nci dönem 5'inci yasama yılının başlamasının ardından partisinin ilk grup toplantısında konuşuyor. Konuşmasında Rusya-Türkiye ilişkilerine değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, "Rusya Dışişleri Bakanı ve Kremlin Sözcüsü'nün Türkiye'nin Suriye'deki taahhütlerine uymadığını söylemesi çarpıtmadır" diye konuştu.

"Rusya'nın terörle mücadele sözleri bizler için inandırıcı değildir" şeklinde konuşan Bahçeli, "Sözde M4 karayolunun güvenliği için Suriye-Rusya ortaklığı tarafından kara operasyonu gündeme gelmiştir. Böylesi bir operasyon İdlib'dekilerin Türkiye'ye kaçması demektir ki buna olur vermemiz hayal ötesi beklentidir" ifadelerini kullandı.

MHP'nin 2023 seçimlerine hazırlıklarının başladığını aktaran Bahçeli, "Sahadaki temas ve çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Siyasi faaliyetlerimizi ülkemizin her köşesine sirayet edecek şekilde yaygınlaştırdık" diye konuştu. Bahçeli ayrıca, “Cumhur İttifakı olarak Türkiye'ye sağlayacağımız ve kazandıracağımız pek çok yasal düzenleme, insanımızı huzur, refah ve esenliğe kavuşturacak pek çok sayıda adım ve kararımız olacaktır. Eylül ayı ile birlikte sahadaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık” dedi.

'ÜLKÜ OCAKLARINDAN BİLİM İNSANI ÇIKAR'

Konuşmasında ABD'ye "Ülkü Ocakları" konusunda tepki gösteren Bahçeli, "FETÖ irtibatlı Demokrat Partili bir senatör, Temsilciler Meclisi'nde gündeme Ülkü Ocakları'nı getirmiştir. 2022 yılı ABD Ulusal Savunma Yetki Yasası'nın onaylanan metninde, Ülkü Ocakları'nın bir terör örgütü olup olmadığı hakkında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından rapor hazırlanmasını öngören bir madde de yer almıştır. Ülkücülerin varlığından bu kadar mı korkuyorlar. Bu kadar mı kabus görüyorlar? Dünyaya bir daha gelsem yine ülkücü olurdum. Ülkü ocaklarından şehit, gazi, bilim insanı çıkar" diye konuştu.

Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Yeni yasama yılının aziz milletimize, milletvekillerine ve parti gruplarına hayırlı olmasını diliyorum. Sorunların ve zihni kurcalayan soruların varlığına işaret ettiğinin de farkındayız. Bizim her soruya verecek cevabımız, çözüm önerilerimiz vardır. Her zaman milletimizin emrine amadedir. Taşıdığımız sorumlulukların fevkinde hareket etmeye kararlıyız. Taviz çukuruna devrilmeden, yolumuza ve tarihi yolculuğumuza şevkle devam edeceğiz. İradesi sıra dağlar gibi duranlardanız. MHP, Türk milletinin sesidir. Türkiye'nin beka siperidir. MHP, Cumhur İttifakı Türkiye'nin muazzam sinerjisidir.

‘SAHADAKİ ÇALIŞMALARIMIZI YOĞUNLAŞTIRDIK’

TBMM'nin yeni yasama yılında Cumhur İttifakı olarak Türkiye'ye sağlayacağımız ve kazandıracağımız pek çok yasal düzenleme, insanımızı huzur, refah ve esenliğe kavuşturacak pek çok sayıda adım ve kararımız olacaktır. Eylül ayı ile birlikte sahadaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Siyasi faaliyetlerimizi ülkemizin her köşesine temas edecek şekilde planladık. Afyonkarahisar'da başlayan istişare toplantılarımız 9 ayrı bölgeye yayılmış ve çok başarılı sonuçlar ortaya çıkmıştır.

MHP yaparsa en iyisini yapar. Davamızın haklarını layıkıyla savunacağız. Vatan ve millet sevdasının bayraktarı olacağız. Başarmanın sınırı, mücadelenin sonu yoktur.

İnandığımız sürece, ilkelerimize, davamıza bağlı kaldığımız sürece ne bir engel tanıyacağız ne de iftira ve ihanetlere boyun eğeceğiz. Bilinmesini isterim ki hiçbir çılgın varlığımıza zincir vuramayacaktır. Fitne ile örülmüş tuzaklara düşmeyeceğiz. Doğru duracağız, dürüst davranacağız, dengeli olacağız. Nerede bir mazlum varsa elinden tutacağız. Nerede bir garip varsa yanında olacağız, nerede bir hain çıkmışsa tam karşı cephesinde yerimizi alacağız. Bizler Türkiye sevdalısıyız, MHP'yiz. Ortak inanç ve şuurla kenetlenmiş iman neferleriyiz.

ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİ

Başta Rusya olmak üzere aynı coğrafyayı, aynı kıtayı paylaştığımız müessir ülkelerle de ters düştüğümüz konu başlıkları, anlaşma ve uzlaşmada zorluk çektiğimiz sorun alanları vakidir. Hükümet, maharet ve makuliyetle, takip ettiği çok yönlü ve aktif diplomasiyle farklı dönemlerde farklı çıkarları çatışan taraflarla aynı masaya oturabilme, Türkiye’nin haklarını savunabilme dinamizmine sahiptir. Bu bir denge siyaseti değil, dirayetli siyaset numunesidir. Soçi Zirvesi, mevcut statükoyu canlı tutmuştur.

29 Eylül'de Soçi'de Putin ile 3 saat toplantı yapan Cumhurbaşkanımız Suriye'yi görüşme fırsatı bulmuştur. Rusya ile iş birliği alanlarının uçak motorları, savaş uçakları gibi alanları kapsayacak şekilde genişletmek iki ülkenin de çıkarlarına uygundur. Suriye'de nihai ve sürdürülebilir bir çözüm bulma vakti Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi gelmiştir.

Rusya Dışişleri Bakanı ve Kremlin Sözcüsü'nün Türkiye'nin Suriye'deki taahhütlerine uymadığını söylemesi çarpıtmadır. Soçi Zirvesi İdlib'in çok ötesine geçerek bütüncül bir perspektife bürünmüş, karşılıklı anlayış ön plana çıkmıştır. Suriye konusu kağıda dökülmüş, defalarca mutabakat sağlanmış bir durumdur.

Birincisi İdlib, ikincisi 5 Mart 2021 mutabakatı ve üçüncüsü PKK/YPG ile Rusya ilişkisidir. PKK'ya, PYD'ye Moskova'da ofis açmasına müsaade eden Rusya'nın İdlib'de terörle mücadele söylemi bize göre inandırıcı değildir. Sözde M4 karayolunun güvenliğini sağlamak üzere Rusya ve Suriye ortaklığı ile bir operasyon bile gündeme gelmiştir. Bu operasyon sonrası oradaki insanların Türkiye'ye kaçması demektir. Buna rıza göstermemiz hayal ötesidir.

'ABD'NİN YAPTIRIM TEHDİDİNE ALIŞTIK'

ABD yönetimi ise Rusya'da silah ve askeri malzeme alan ülkelere yaptırımları devreye sokmaktadır. ABD yaptırım kartını masaya çıkardı diye devletimizin egemen vasfından vazgeçeceğimizi bekleyenler, aldığımız füze ve hava sistemini depolarda çürümeye terk edilmesini tavsiye edenler ya işbirlikçi ya da iradesizlerdir. Türkiye olarak neyi, ne zaman, nasıl alacağımızın ihtiyaç duyulan hesabını yalnızca Türk milletine vereceğimizi bilmesinde yarar vardır. Yaptırım var diye Türkiye Cumhuriyeti'nin şeref ve haysiyetini kimseye çiğnetmeyiz. Kimseye bu fırsatı vermeyiz.

ABD silah almayın diye ülkemize yaptırım gözdağı verirken, Suriye'nin kuzeydoğusunda ne işler çevirdiğini itiraf edecek dürüstlüğe sahip midir? PKK/YPG'ye bedelsiz silah veriyor da , bizim aldığımız silahlar mı gözüne batıyor. Hainlere mübah olan Türkiye'ye gelince ne hakla haram sayılıyor." ABD yaptırım kartını masaya çıkardı diye devletimizin egemen vasfından vazgeçeceğimizi bekleyenler, bunu dileyenler, aldığımız füze ve hava savunma sistemini depolarda çürümeye terk edilmesini tavsiye edenler işbirlikçilerdir. Türkiye olarak neyi, ne zaman, nasıl alacağımızı ihtiyaç duyulan hesabını yalnızca büyük Türk milletine vereceğimizi herkesin bilmesinin yararı vardır.

ABD yönetimi bizi yeni yaptırımlarla bizi tehdit ediyormuş, varsın etsinler, nasıl olsa alıştık, yaptırım var diye Türkiye Cumhuriyeti’nin haysiyetini hiç kimseye çiğnettirmeyiz. Yağlı kuyruk gördüler mi ağızlarının suyu akan içimizdeki emperyalist kalıntıların Türkiye’de hükmü geçemez. ABD silah almayın diye ülkemize yaptırım gözdağı verirken aynı anda Suriye’nin kuzeydoğusunda ne işler çevirdiğini itiraf edecek dürüstlüğe sahip midir? PKK’ya, YPG’ye suikast silahlarını bedelsiz vermeyi kendisine hak görüyor da milli güvenliğimizi korumak amacıyla temin ettiğimiz silahlar mı gözüne batıyor? Teröristlerle ittifak içinde olan bu ülkenin şaşkın ve şuursuz yöneticileri Türkiye’yi ne sanıyorlar? Afganistan’ı bu hale getiren kimdir? Dünya üzerinde 800 noktada 350 bine yakın askeri konuşlandırarak yapmadığını bırakmayan ülke, Türkiye’ye ne anlatıyor?

'TÜRKİYE'DE KÜRT SORUNU YOKTUR'

Sözde Kürt sorununu tartışmak demek milletin tartışılması demektir, bu da devletin tartışılması demektir. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimi sorun gören CHP, İP vardır, satılmış aydınlar vardır. Türk milleti birdir, büyük bir ailedir. HDP meşru değildir. TBMM ihanetin çözüm kaynağı olamaz. Bu kutlu çatı altında emparyalizmin dayatmasıyla sanal sorunların hesabı yapılamaz. Türkiye 37 yıldır milli varlığımızı hedef alan bölücülük sorunuyla mücadele halindedir. Terörle mücadeleye ağır bedeller ödenmiştir.

'FAHİŞ FİYATLARDAN SIZLANANLARA HAK VERİYORUM'

Fahiş fiyatlardan sızlananlara hak veriyorum. Fırsatçıların üzerine gidiliyor. Destekliyoruz, sonuna kadar gidilmesini istiyoruz fakat vatandaşlarımızın günlük iaşe çabasını istismar edip pireyi deve yapanlara da terörün acıklı maliyetini hatırlatmak görevimizdir. Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır. Bir eli yağda, diğeri balda, yediği önünde, yemediği ardında, bir giydiğine bir daha dönüp bakmayan, ama sırayı siyaset alınca sahte vicdan ve merhamet edebiyatı yapan bir avuç kaymak tabakadan, imtiyazlı azınlıktan, merdane gibi dönen devrimci bozuntularından öğreneceğimiz de hiçbir şey yoktur.

Kürt sorunu var diyenler, aynanın karşısına geçip vahim sorunun gerçek hüviyetini ve yansıyan halini görebileceklerdir. Türkiye’nin terör ve bölücülük sorunu vardır. Ve bu sorunlara neşter vurulmuş, cerrahi müdahalenin sonuna gelinmiştir. Renklerle tanımlanan listelerde isimleri bulunan terör elebaşları, nokta operasyonlarla imha edilmektedir. Bu devletten kaçamayacaklar, bu milletin cezasından kurtulamayacaklar. Bölücü ve ayrılıkçı emellerin toplumsal siyasi kimlik talebi olarak kabul edilmesi, siyasi statü taleplerine zemin hazırlayacaktır. Sorunun kaynağı ve esası; bireysel hak, temel hürriyetler ve demokratikleşme özlem ve talepleri değildir. Yapılmak istenilen, bireysel kültürel haklar değil, oluşturulmak istenen bir azınlığın kolektif olarak kullanacağı siyasi azınlık haklarıdır. Türkiye düşmanlarının CHP vasıtasıyla dillendirdiği, İP’in destek verdiği, HDP’nin organize edip kışkırttığı yapay sorunun en baştan itibaren böyle bir temelde ve etnik sorun olarak kabulü, sürecin PKK’nın talepleri doğrultusunda şekillenmesini kaçınılmaz hale getirecektir."