Ne Bahçeli’nin TTB çağrısı ne de Soylu’nun AYM eleştirisi Erdoğan cephesinden açık bir destek gördü. Bahçeli’ye karşı AKP içinde negatif düşünceler giderek güçleniyor. Bahçeli’nin AKP’yi hizada tutma çabasının ise gerilen ipleri koparıp koparmayacağı en azından seçim işleri netleşene kadar belirsiz.

Bahçeli ve Soylu ile zorunlu ittifak

Yaşar Aydın

Son iki haftayı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin TTB’ye, Bakan Süleyman Soylu’nun da basınla başlayıp AYM’ye kadar uzanan saldırılarıyla geçirdik. Benzer görüntüler geçen aylarda da yaşanmıştı ama bu kez bir fark var; Erdoğan ve AKP ilk kez koroya katılmadı.

GÜNDEMİ ‘DÜŞMANLA’ BELİRLE

Bahçeli çok uzun süredir AKP’yi kendi çizgisinde tutmak için siyaseten sert çıkışlar yapıyor. Ama durup dururken de bu tür açıklama yaptığını söylemek mümkün değil. Bahçeli harekete geçme zamanlamasında iki temel göstergeye bakıyor. Birincisi Erdoğan ve AKP’nin, Cumhur İttifakı’nın siyasi çizgisine aykırı bir tutum sergilemesi. İkincisi ise yurttaşın memleketin gerçek gündemi olan yoksulluk, işsizlik ya da salgın gibi konulara ilgi göstermesi.

Bahçeli’nin TTB çıkışı da daha önce yaptığı idam ve benzer açıklamalarla bu anlamıyla paralellik gösteriyor. Hedef saptırma en sevdiği iş.

Süleyman Soylu’nun basına ve AYM’ye vermeye çalıştığı ayar -sözcükler farklı olsa da- öz itibariyle Bahçeli’nin niyetiyle aynı kategoride değerlendirilmelidir. Soylu, bakanlığına dair onca şikâyetten bir tekini bile çözme gayreti göstermeden sağa sola sataşmaya devam ediyor.

NEREDE AYRIŞIYORLAR?

Bahçeli ve Soylu, düşman tanımından bunu ifade etme biçimine kadar neredeyse aynı tornadan çıkmış gibiler. Ama ikiliyi aynı sepette değerlendirmek mümkün değil. Hele Soylu’yu kestirmeden “AKP’nin içindeki Bahçeli’nin adamı” şeklinde değerlendirmek çok yanlış olacaktır.

Her şeyden önce Bahçeli buna karşı çıkar. Birincisi MHP liderinin AKP içerisinde bir isme ihtiyacı yok. Direkt Erdoğan’la işi çözmeyi tercih eder. İkincisi ise Bahçeli’nin Soylu’ya böyle bir anlam yüklediğine dair bir örnek de yok. Soylu’nun istifa sürecinde devreye girişini İçişleri Bakanlığı’na yüklediği anlamla birlikte değerlendirmek gerekiyor. Yoksa bu durum tek başına Soylu ile ilgili değil.

GERİLİM VE ŞİDDET ŞART

Bahçeli ve Soylu’yu aynı noktada birleştiren bir başka konu da iktidarda kalmak için ihtiyaç duydukları gerilim ve kutuplaşma dili, hatta eylemi. Bu, bir çeşit siyasi gıdaları olmuş durumda. Başka türlü gündeme gelmeleri, varlıklarından kamuoyunun haberdar olması mümkün değil. Bunu, sadece eleştirdikleri, kapatmak istedikleri, hatta yok etmek istedikleri muhalefete varlıklarını göstermek için yapmıyorlar; esas olarak AKP ve Erdoğan’a mesaj vermek için yapıyorlar. İkilinin memlekete dair olmasa da kaderleri iyice ortaklaştı.

ERDOĞAN NEDEN SESSİZ?

Bahçeli konuşur bir gün sonra Erdoğan ya da AKP destek açıklaması yapar, hatta eli biraz daha yükseltirdi. Bu kez öyle olmadı. Ne Bahçeli’nin TTB çağrısı ne de Soylu’nun AYM eleştirisi Erdoğan cephesinden açık bir destek gördü. Bu konuşmalar yapılmamış gibi davranıldı. O kadar ki dört beş ay öncesinde TMMOB, TTB ve baroları etkisizleştirmek için mücadele veren onlar değilmiş gibi dışarıdan izlemeyi tercih ettiler.

Ankara’da AKP’nin bu tavrının nedenini öğrenmeye çalıştığımızda Bahçeli’ye dair negatif düşüncelerin giderek güçlendiğini gördük. AKP’nin önemli birkaç ismi Bahçeli’den ve MHP’nin taleplerinden oldukça yorulmuşa benziyor. Aralarında vedalaşmak gerektiğini savunanların sayısı giderek artıyor. Daha dengeli durmaya çalışanlar ise en azından -son olayda yapıldığı gibi- arkasına takılmamak gerektiğini savunuyor. İlk görüşün etkisi şimdilik Saray’a ulaşmamışa benziyor. Bununla birlikte Saray, Bahçeli’nin çıkışlarının AKP’ye zarar verdiği telkinlerini daha çok dikkate alıyor. Bahçeli AKP’yi hizada tutmak için ipleri iyice gerdi. Kopar mı yoksa AKP’yi sürükler mi sorusunun yanıtını almak için biraz daha zaman var. En azından seçim işleri netleşene kadar.