Cê mıno delalo şîn meverde

Cê mıno delalo
şîn meverde warê mı
Nê çê çênê, kê çênê, çena mına delalê
Çik meverde zeriya mı
Beni bırakmadı şarkı, bir şarkı. Bırakmıyor, yalnız bırakmıyor. Bırakmasın da zaten. O bana derdini döküyor, ben ona derdimi döküyorum bir haftadır. Bir haftadır bu böyle. Herhangi bir saatinde günün, sokakta, caddede, bir kafede ya da bir ofiste, her ne ise yaptığım o sırada, bırakıp orada, başladığım bir şeyi tamamlamadan bırakıp öylece, eve gidiyorum telaşla. Girer girmez tuşa basıyorum. Ne çok dert birikmiş?
Be oğul, benim güzel oğlum
Ateş düşürme ocağıma
Be kızım, benim güzel kızım
Kor düşürme yüreğime
Bir göç hikâyesinin, Kürt halkının bir hazin hikâyesinin, Kürt halkının bir onur hikâyesinin açtığı, müzikle döşediği bir hacme ben de bütün dertlerimi, bütün acılarımı, hayatımın hazin hikâyesini, hayatımın ihtişamlı hikâyesini, iyi bir iz bırakmasını umduğum bu hikâyeyi yerleştiriyorum. Alıyor da, bir göç hikâyesi hemen hemen bütün ömrünü doğduğu kentte, İstanbul’da geçirmiş benim hikâyemi kapsıyor. Kucaklıyor, kabul ediyor.
Zora zora zora, zora
Ma vetime yi herdanê xora
Zora zora surgın kerdime
Ta suka Qonya
Bêziwan heni lal o kherr bime
Bêkes bêwayır bêciran bime
Bê sır o bêsıtar teyna mendime
Se vındime
CD çalar ‘repeat’ programına ayarlı, kaç yüzüncü kez çalıyor. Ve soruyorum kendime: Müzik mi bu kadar şefkatli olan, bir halkın mücadelesi mi? Hangisi? Ki beni böyle, bütün hasletlerim, erdemlerim ve hatalarımla kabul ediyor. Beni hiç yalnız bırakmıyor. Bir haftadır. Oysa arada neler oluyor, neler giriyor araya? Ama aynı şarkı.
Zorla, zorla, zorla, zor ile
Kopardılar toprağımızdan
Zorla gönderdiler sürgüne
Ta Konya iline
Sağır, dilsiz
Komşusuz, kimsesiz, çaresiz
Nasıl kalabilirdik
Araya hasret giriyor, araya buluşma, kana kana buluşmalar, araya rakı giriyor, bolca sigara, kudretimi hissettiğim anlar, aczimi hissettiğim anlar, yazılar, kitaplar, hayalkırıkları, kendimce zaferler, kendimce başarılar, hepsine eşlik ediyor aynı şarkı, aynı kavga. Nasıl da takıldım, takılmışım. Bütün derdimi, tasamı ve umudumu nasıl da bir halkın çilesine katmışım. Sanki onlar başarırsa, bende de kalmayacak dert, tasa. Bunu umuyorum sanki.
Vera tiji mıneta sodıri
Keremeta kıla adıri
Xusayısê Çemi Munzuri
Ayme xo viri
cirananê nıkay de haştime
Ra o rêçha xo vindi nêkeyme
Na herdê bımbareki sero Şit ra nato eştime
Böyle bir şarkı ile, böyle bir hikâye ile bireysel keder ve mutluluklarımı ilintilendirmemin, şimdi bir aşk şarkısı değil de, ‘Çenne’yi dinlememin nedenleri üzerine düşünüyorum. Ne sürgüne gittim ne herhangi bir ülkede sağır, dilsiz kaldım. Dillerini severek konuştuğum ülkelerde ya da kendi ülkemde olmayı tercih ettim hep. Ama işte kanepede, elimde sigara, kaçıncı kez Bajar, kaçıncı kez ‘Çenne’.
Güneşe karşı sabah duasını
Ateşin kutsallığını
Yaban hayatını, Munzur suyunu
Unutmadık asla
İzlerimizi kaybettirmeden
Tüm insanlıkla barış içinde
Bu kutsal topraklarda Şitten beri varız.
Bu hafta içinde bir kez daha anladım ki, öğreti evet, ideoloji evet, öfke evet, vicdan evet, ama bir kişisel hayat biraz da, hatta epeyce kendinden yola çıkarak yürüyor bir halka doğru, bir halktan umuyor ne umuyorsa işte.