Çalışma Bakanı Bilgin sendikaların yoksulluk araştırmalarını ‘bilimdışı’ ilan etti. Oysa sendikaların bu çalışmaları bilimsel esaslara dayanıyor. Kendi de geçmişte sendikal danışmanlık yapan Bakan’a bazı bilimsel sorularım olacak.

Bakan Bilgin'e bilimsel sorular: Açlık, yoksulluk ve bilimsellik!
Bakan Bilgin sendikaların araştırmalarını \keyfi\ olarak nitelendirmişti. (Fotoğraf: AA)

Asgari ücret tartışmaları ile birlikte açlık ve yoksulluk sınırı konusundaki tartışmalar da arttı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Prof. Dr. Vedat Bilgin geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sendikalar tarafından yapılan açlık ve yoksulluk sınırı araştırmalarını “bilimdışı” ilan etti.

TBMM’de 2023 yılı bütçe görüşmelerinde konfederasyonların açlık ve yoksulluk sınırı araştırmalarının kamuoyu oluşturmak amacıyla yapıldığını iddia eden Bilgin, “Ben hem yapan arkadaşları tanıyorum hem de yöntemini biliyorum. Sadece Ankara’da 15 tane marketten fiyat alınarak oluşturulan bir şey. Kamuoyu oluşturmak açısından faydalı olabilir ama bundaki keyfiliğin ve bilimdışılığın altını çizmek isterim” diye konuştu. Bu tür veriler için OECD, UNDP, BM ve uluslararası kuruluşların rakamlarına bakılmasını tavsiye eden Bilgin, "Keyfi belirlenmiş rakamlar üzerinden eleştirinin sağlıklı bir tarafı yok" dedi.


AÇLIK SINIRI BİLİMSEL DEĞİLMİŞ!

Bilindiği gibi açlık ve yoksulluk sınırı araştırmaları işçi ve memur konfederasyonları tarafından yapılıyor. Türk-İş 1987’den bu yana 35 yıldır bu araştırmayı yapıyor. DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası da yıllardır açlık ve yoksulluk sınırı hesaplaması yapıyor. Ayrıca diğer sendikal örgütler tarafından yapılan benzer araştırmalar da var. Başta Türk-İş’in araştırması olmak üzere, açlık ve yoksulluk sınırı araştırmaları kamuoyunda önemli bir ilgi gördü. Anlaşılan açlık ve yoksulluk sınırı araştırmalarının gördüğü ilgi hükümet ve işveren çevrelerini rahatsız etmeye başladı. İlginç olan bu araştırmalara şimdiye kadar çalışma bakanlarından açık bir karşı çıkış gelmezken ilk kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin’in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmalarını hedef alması!

Bu oldukça ilginç bir durum. Çünkü Sayın Bilgin, geçmişte sosyal politika alanından çalışmış bir akademisyen. Her ne kadar resmi biyografisinde yer almasa da milletvekilliği öncesinde uzun yıllar Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın danışmanlığı da yaptı. Dolayısıyla Sayın Bilgin’e ilk sorum şudur: Türk-İş Genel Başkan danışmanlığı yaptığınız dönemde Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının “bilimdışı” olduğu iddianızı Türk-İş Genel Başkanı’na, Yönetim Kurulu’na ve tanıdığınızı söylediğiniz araştırmayı yapanlara ilettiniz mi? Bilebildiğim kadarıyla Türk-İş danışmanlığınız sırasında böyle bir karşı çıkışınız olmamış. Peki, neden şimdi Bakan olarak aynı araştırmayı “bilimdışı” ilan ediyorsunuz?

Bir sosyal bilimci olarak siz de yakından bilirsiniz ki, sosyal bilimlerde tek bir doğru yoktur. Farklı metodolojiler ve yaklaşımlar söz konusudur. Bir çalışmayı kullandığı metodoloji, iddiası ve sınırlılıkları içinde değerlendirmek gerekir. Dünya Bankası’nın günlük 2,15 dolarlık (aylık 65 dolarlık) mutlak yoksulluk sınırını esas alırsanız “Türkiye’de asgari ücretli yoksul değil” diyebilirsiniz elbette. Dünya Bankası verilerini bilimsel bir veri olarak ciddiye alırken sendikaların TÜİK ve üniversitelerin verilerine dayanarak yaptığı hesaplamaları “bilimdışı” olarak ilan ederseniz, bu sosyal bilimci ve sosyal siyasetçi tavrı değil muktedir siyasetçi tavrı olur.

Öte yandan Sayın Bilgin; OECD, UNDP, BM ve uluslararası kuruluşların verilerine bakılmasını tavsiye ediyorsunuz. Ben de size asgari ücrete ilişkin BM, ILO ve Avrupa Konseyi ilkelerine bakmanızı tavsiye ediyorum. Bir sosyal bilimci olarak Türkiye’nin asgari ücret tespit sisteminin uluslararası normlara uygun olup olmadığını da açıklayın lütfen. Önce uluslararası normlara uyacaksınız sonra uluslararası veri karşılaştırması yapacaksınız. Sadece işinize yarayan uluslararası verilerle bilimsellik olmaz Sayın Bakan.

SENDİKALARIN ÇALIŞMALARI BİLİMSEL

Gerek Türk-İş gerekse DİSK tarafından hesaplanan açlık ve yoksulluk sınırı araştırmalarının metodolojileri bellidir. Türk-İş’in çalışmasında, dört kişilik bir ailenin beslenme kalıbı temel alınıyor. Bu beslenme kalıbı, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimler Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden sağlanıyor. Günlük kalori ihtiyacının hesabında hem yetişkin kişiler hem de genç ve çocuk nüfus dikkate alınıyor. Buna göre yetişkin erkek için 3 bin 500, yetişkin kadın için 2 bin 300, 15-19 yaş grubundaki erkek çocuk için 3 bin 200 ve 4-6 yaş grubundaki çocuk için bin 600 kalorilik liste temel alınmakta. “Açlık sınırı” dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi amacıyla bir ayda gıda için yapması gereken asgari harcama tutarını tanımlıyor. Gıda harcaması yanında giyim, konut, ulaşım ve diğer ihtiyaçlar için gerekli tutarın da ayrıca hesaplanması gerekmektedir. “Yoksulluk sınırı” zorunlu ihtiyaçlar için yapılması gereken toplam harcama tutarını ifade ediyor.

DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından hesaplanan açlık ve yoksulluk sınırı, Sağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nün hazırladığı Türkiye’ye Özgü Beslenme Kalıbı ile TÜİK harcama gruplarına göre endeks verileri esas alınarak yapılıyor ve TÜİK’in enflasyon sepetindeki ürün fiyatlarının artış olanları dikkate alınıyor.

Türk-İş’in hesaplaması Ankara’da çeşitli marketlerdeki gıda ürünlerinin fiyatları, DİSK hesaplaması ise TÜİK madde fiyat artışları esas alınarak yapılıyor. Bu araştırmaların sınırlılıkları olduğu söylenebilir, varsa teknik yönden eksikleri elbette ortaya konabilir. Ancak metodolojileri belli olan biri 35 yıldır her ay tekrarlanan, diğeri üniversite ve TÜİK verilerine dayalı araştırmaların “bilimdışı” olduğunu iddia etmek asıl bilimdışılık olmaz mı?
Öte yandan TÜİK “Tüketim Harcamaları, Yoksulluk ve Gelir Dağılımı Sorularla Resmi İstatistikler Dizisi-6” (2008) adlı çalışmasında Türk-İş ve diğer sendikalar tarafından yapılan açlık ve yoksulluk sınırı çalışmalarını TÜİK dışındaki “diğer önemli çalışmalar” olarak ifade etmekte ve metodolojilerindeki farkları ortaya koymaktadır. TÜİK’in “diğer önemli yoksulluk çalışmaları” olarak tanımladığı sendikaların araştırmaları Sayın Bilgin tarafından bir çırpıda “bilimdışı” olarak ilan edilebiliyor. İnsaf Sayın Bakan!

BAKANA DİĞER BİLİMSEL SORULAR

Bu durumda Sayın Bakan’a başka bilimsel sorular sormak da kaçınılmaz oluyor. Örneğin asgari ücretle ilgili yaptığınız anketin soru kâğıdını, araştırma metodolojisinin ayrıntılarını ve ham verileri kamuoyu ile paylaşmaya ne dersiniz? Böylece anketin bilimselliği konusunda fikir edinmiş oluruz. Örneğin işçilerin kamuoyu genelinden daha düşük asgari ücret beklentisinin izahı epeyce zor!

Bir diğer sorum: Asgari ücret kapsamının yüzde 38 olduğunu söylüyorsunuz. Bu bile korkunç bir oran. Ama veri kaynağınız ve metodolojiniz nedir? SGK verilerini mi esas alıyorsunuz? Asgari ücret komşuluğunu dikkate alıyor musunuz? Bu konuda da bilimsel açıklama yaparsanız kamuoyu aydınlanmış olur. Aksi halde bu anketin kamuoyu oluşturmak için yapıldığını düşünmek için çok neden var.

Sayın Bilgin “Biz asgari ücrette ciddi bir düzenleme yaptığımız zaman bütün ücretlilerin aldıkları ücret düzeyleri asgari ücrete göre farklılaşıyor ve yukarıya doğru tırmanıyor” demişsiniz. Özetle “Asgari ücret diğer ücret düzeylerini yukarıya itiyor” demek istemişsiniz. Altınız çizerek söylüyorum: Yanılıyorsunuz ve yanıltıyorsunuz Sayın Bakan!

Türkiye’de asgari ücretin kaldıraç olmaktan çıktığını ve bir mengene olduğunu kabul edin lütfen. Ortalama ücret düzeyi ile asgari ücret arasındaki makas kapanıyor. Asgari ücret diğer ücret düzeylerini aşağıya çekiyor. Diğer emek gelirleri asgari ücret kadar artmadığı için ortalama ücretler asgari ücrete doğru düşüyor. Bunun üstüne sayısız yazı yazdım. Burada verileri tekrarlamak istemiyorum. Bütün bunlara ilişkin resmi verilere dayalı dayalı tabloları “DİSK-AR Asgari Ücret Gerçeği 2023 Raporu”nda bulabilirsiniz. Bir sosyal politikacı olarak ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Danışmanlarınız ve bakanlık bürokrasisine de aynı çalışmayı incelemelerini öneriyorum. Şuradan ulaşabilirsiniz:

arastirma.disk.org.tr/?p=9502

Son olarak bilimselliğe ve verilere önem verdiğiniz anlaşılıyor. Ancak bakanlığınızın ilgili kuruluşu olan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bütün ısrarlı taleplerime rağmen asgari ücret altında emekli aylığı alan emekli ve hak sahiplerinin sayısını ısrarla açıklamıyor, devlet sırrı gibi gizliyor. Bu yüzden dava açmak zorunda kaldım. Bilimsel verilere önem verdiğinizi söylüyorsunuz, o halde bu sayıları kamuoyu ile neden paylaşmıyorsunuz? Hem asgari ücretin hem de emeklilik sisteminin tartışıldığı bugünlerde size açık çağrı yapıyorum: Asgari ücret altında emekli aylığı ve geliri alanların sayısını açıklayın.

Evet Sayın Bilgin bilimsellik çok önemli. Sosyal bilimciler “olguların görünüşleri ile özü aynı olsaydı bilime gerek olmazdı” sözünü hiç unutmamalı ve olguların sadece görünüşüne değil özüne de dikkatle bakmalı!