Vallahi de billahi de öyle. Ülke cillop, ülke pırlanta. Tek sıkıntı bakan filan olmanız lazım ülkenin kafasını en verimli şekilde yaşayabilmek için. Bakanlık en kolay şey memlekette. Bir kere istifa etmenize gerek yok. Ulaştırma bakanı oldunuz diyelim, ilk günlerinizde hızlı tren kaza yapıyor bir sürü insan hayatını kaybediyor. Sorun yok. Ne sorunu ya. Makinistler hatalıymış… Çorlu’daki facia mesela. En son sorumlu olarak neredeyse yolun üzerindeki kurbağalar “Çok vrakladı” filan diye sorumlu tutulacak. Çoluk çocuk hayatını kaybediyor, ama kimseye bi şey olmuyor. Ölen öldüğüyle kalıyor. Aaa öyle demeyin, süper ülkeyiz.

♦♦♦

Maden kazası oluyor. Yüzlerce insan toprak altına kalıyor. Bakımsız, kontrolsüz, denetimsiz işletmenin ve işletmeye izin verenlerin yüzünden. Ama neyse ki fakirler. Fakir ölümü ülkede en sevilen ve en çok yüceltilmeye çalışılan şey. Çok zorda kalırsak zaten hepimiz bir şey şehidi oluyoruz. Şehadet gibi kutsal bir kavramı da maaşallah her türlü kullandık. Artık arabanız görevdeyken ters döndü ve hayatınızı mı kaybettiniz. Takmayın kafaya ya şehitsiniz işte. Bakın bunlar öldükten sonra çok işinize yarayacak, hemen öyle burnunuzu kıvırmayın.

♦♦♦

Mesela neredeyse kafanıza göre sokağa çıkma yasağı ilan edebiliyorsunuz. Millet yasağa iki saat kalmışken aklını yitiriyor. Sokakta kavgalar, kuyruklar, kaos oluşuyor, sonra bakıyorsunuz ve “Böyle olmaz, ben istifa ediyorum” diyorsunuz. O kadar avantajlı bir ülkeyiz ki istifa etseniz bile işinizden ayrılamıyorsunuz. Bir de üstüne daha da seviliyorsunuz. Aslında bakan olarak pek de bir sorumluluğunuz yok gibi ama aslında tüm sorumluluk da sizde gibi. Kötü bir şey olsa herkes size sallıyor ama kendi hakkınızda herhangi bir karar verme hakkınız yok nedense.

♦♦♦

Yeni süpersonik uzay gemisi sistemi sayesinde neyse ki her şeye tek kişi bakıyor da bakanlar da biraz rahat nefes alabiliyor. Mesela konuşmalarda çıkıp şive taklidi yapıp, üzerine bir de “Füze yağsa da, griz çıhsa da” diye şakalar yapabiliyor, anlamlı anlamsız işler peşinde koşup ülkenin parasını pul hale getirebiliyorsunuz. Sonra da canınız istedi mi Instagram postu olarak görevden affınızı istediğinizi ilan edebiliyorsunuz. Bakın demin istifa edilemiyor demiştim ama aslında istediniz mi istifa da kolay. Yöntem şu olmalı. Sosyal medyadan bir post, bir tivit, bir feys paylaşımı ama bakın burası çok önemli, sonrasında ortada görünmememiz gerekiyor. Yani aslında hayattaki yansımanızdan affınızı da dilemiş oluyorsunuz. Neredesiniz, kimse bilmiyor, bilemiyor. Zaten sonrasında hakkınızda da iyi konuşulurken bir yandan da yokluğunuz bile ülkenin para birimine rahat bir nefes aldırabiliyor. Hatta öyle ki, tekrar ortalıkta görüneceğiniz haberleri bile dövizi yükseltmeye yetiyor. Bakan olmak çok değerli şu hayatta.

♦♦♦

Mesela ülkedeki vatandaşların sağlığından siz sorumlusunuz. Sizin ise hastaneleriniz var. Hipokrat yemini etmenize rağmen aylarca vatandaşlarınızdan gerçekleri saklayıp “Aşı yarın geliyor” diye sallayabiliyorsunuz. Bu noktada size bir kolaylık. Twitter üzerinden kamyon arkası yazısı gibi yazılar paylaşmanız çok önemli. Bir de gece çok geç saatlerde paylaşım yapın. Lafa gelince vatandaşa posta koyun ama gözünüz önünde gerçekleşen kongrelere laf edemeyin, gerekirse cenazelere bile protokolden değil ama arkalardan iştirak edin. Soran olursa da “Maviliklere yolculuk etmek elimizde” ya da “Aşılar gümrükte, az sonra geliyor” filan diyebilirsiniz. Ha bir de sayıları halktan saklamak için vaka sayısı yerine “Şehrin nüfusundaki vatandaş sayısının 100 bindeki oranını” verin. Nasıl olsa ölenler vatandaş, siz bakansınız.

O kadar da bir farkınız olsun.