Bakanlık faciadan hukuken sorumlu

Dr. Murat EMİR*

Gaziantep SANKO Üniversitesi Hastanesi Covid-19 yoğun bakım ünitesinde çıkan ve 12 hastanın canına mal olan yangınla ilgili detaylar netleştikçe olayın basit bir kaza olmadığı ve ihmaller zincirinin ardından yaşandığı anlaşılıyor. Özel sağlık hizmeti, kamu denetiminde ve kamu adına verildiğinden niteliği itibariyle bir kamu hizmeti taşır ve dolayısıyla yangının özel hastanede çıkmış olması, Sağlık Bakanlığı’nın olaydaki idari ve hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

SAĞLIK HAKKI, TEMEL BİR HAKTIR

Özel hastanelerin çalışma şartları Özel Hastaneler Yönetmeliği’nce belirlenirken, denetim süreci de aynı yönetmeliğin 62’nci maddesinde hüküm altına alınıyor. Söz konusu düzenlemeye göre özel hastanelerin, şikâyet, soruşturma veya Bakanlıkça yapılacak olağan dışı denetimler hariç olmak üzere, Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü’nde oluşturulan bir ekip tarafından düzenli olarak denetlenmesi gerekiyor. Bu maddeden de anlaşıldığı gibi özel hastane denetimlerinin hukuki sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’nın görev kapsamına girerken bir başka sorumluluk da 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görev alanına giriyor. Çalışma Bakanlığı’nın da bu kapsamda özel hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarının iş güvenliğine ilişkin denetimleri yerine getirmesi bekleniyor. Kaldı ki; her şeyden önce her yurttaşın yaşam ve sağlık hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile güvence altına alınırken, Anayasa’mızda da sağlık hakkı, temel bir hak olarak tanımlanıyor.

BAKANLIK, BİRİNCİ DERECE SORUMLU

Buna karşın henüz soruşturmanın ön sonuçları dahi çıkmamışken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın olayın ardından yaptığı "Bakanlığın ihmali yok" anlamına gelen açıklamalar, bir an önce sorumluluğu üzerinden atma gayretini gösteriyor. Yasa ve yönetmelikler bağlamında değerlendirildiğinde ise Sağlık Bakanlığı’nın olaydaki birinci derece sorumluluğu net bir şekilde ortaya çıkıyor. Nitekim Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’nün olaydan bir gün önce "Tıbbi Cihazların Güvenli Kullanımı" başlığı ile hastanelere gönderdiği uyarı yazısı da facianın göz göre göre geldiğini gözler önüne seriyor. Pandemi süresince hasta tedavisinde kullanılan nazal oksijen terapi sistemine ilişkin uyarıda yer verilen "Sağlık tesislerimize demirbaş veya hizmet alımı yoluyla edinilen ve hasta tedavisine yoğun olarak kullanılan yüksek akış nazal oksijen terapi cihazlarının bir kısmında yangınlar meydana geldiğine dair geri bildirimler alınmaktadır" ifadesi, bakanlığın zaten tehlikeden haberdar olduğunu ancak bu konuda bir işlem yapılmadığını ortaya koyuyor.

40’TAN FAZLA YANGIN GİZLENDİ

Yazıda yangın çıktığı belirtilen oksijen terapi cihazları ile ilgili "bir kısım" ifadesinin ise gerçeği yansıtmadığını ve bir geçiştirme amacı taşıdığını vurgulamak gerekiyor. Covid hastalarının artan oksijen ihtiyacı nedeniyle bu cihazların yaklaşık altı aydır kamu ve özel olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrindeki hastanede kullanıldığını ve "bir kısım" diye geçiştirilen ifadenin karşılığının aslında 40’tan fazla yangın olduğunu ve onlarcasının gizlendiğini biliyoruz. Bu kadar çok yangın olurken Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Kamu Hizmetleri Genel Müdürlüğünün nasıl bir denetim yaptığı, ne tür önlemler aldığı ise önemli birer soru olarak yanıtlanmayı bekliyor. Burada bir parantez açıp, Kamu Hizmetleri Genel Müdürlüğünün vekaleten Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Ahmet Tekin tarafından yönetildiğini belirtmek gerekiyor. Yani Sağlık Bakanlığı, bünyesinde başka liyakatli kişi yokmuş gibi aylardır Kamu Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü vekaleten idare etmeye çalışıyor.

TİTCK’NIN SORUMLULUĞU

Faciaya teknik yönden bakıldığında ise iş müfettişlerinin, cihazların çalıştırılmasında teknik personelin yeterliliklerini ya da bu cihazların çalıştırılma koşullarına ilişkin denetimleri yaptığına dair hiçbir veriye ulaşılamıyor. Oksijen tüplerinin gerekli kalite ve standartları taşımadığı iddiası ise yine Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) sorumluluk alanına giriyor. Dolayısıyla yüksek akış nazal oksijen terapi cihazlarının alımları ve ruhsatlandırılması süreçlerinin takip altına alınması ve olayla ilgili başlatılan soruşturmada söz konusu izinlerin de irdelenerek, kamuoyunun aydınlatılması bekleniyor. 12 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, böylesine vahim bir tablonun sorumlularının ortaya çıkartılması ve bu tür faciaların bir daha yaşanmaması adına, öncelikle siyasi kaygılardan arınmış, nesnel ve gerektiğinde siyasi sorumluluğu da göze alan bir tutumun ortaya konması gerekiyor.

*CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi