Ağustosu eylüle bağlayan hafta, insanlık ve bilim tarihi açısından oldukça bereketli. 27 Ağustos ile 2 Eylül arasındaki zaman diliminde özellikle astronomi, fizik ve kimya gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Her birinin hikâyesi de ilginç

Balonu uçurduk, Titanic’e ulaştık

27 Ağustos:
Hidrojenle doldurulan ilk balon uçuruldu

Balonla havalanma fikri ilk kez, 1766 yılında hidrojenin bir element olduğunu fark eden İngiliz Henry Cavendish’in bu gazın hava’dan hafif olduğunu görmesi ve 1767’de İskoç Joseph Black’in hafif bir aracın hidrojenle doldurulduğu zaman uçabileceğini tasarlamasıyla doğdu. Ancak ilk balon hidrojenle değil, sıcak havayla yükseldi. Fransız Joseph-Michel Montgolfier 1782’de mahallesinde çıkan bir yangına dikkatlice baktı. Yangındaki duman ve sıcak havanın yukarı çıktığını fark etti. Isınan havanın genleşmesi (ve yükselmesi) prensibi, Joseph’in aklına yeni bir fikir getirdi. 5 Haziran 1783’te Joseph-Michel Montgolfier, kardeşi Jacques-Étienne Montgolfier ile birlikte Annonay’da çapı 10,5 metre olan ketenden bir torbayı sıcak havayla doldurarak tarihte ilk balonlu uçuşu yaptı. Balon 450 metre kadar yükselerek 10 dakikada yaklaşık 2,5 km mesafe katetti. Bir diğer Fransız Jacques Charles ise sıcak havanın kısmen az bir havada yüzme etkisi yarattığını ve soğudukça bu özelliğini yitirdiğini fark etti. Sepette yakılan ateş havayı bir müddet ısıtıyordu ancak hidrojen gazı daha hafif ve kimyası itibarıyla havada kalmaya daha müsaitti. En sonunda Charles, 27 Ağustos 1783 günü, tarihteki ilk hidrojen balonunu uçurmayı başardı.

28 Ağustos:
Herschel, Satürn’ün bir uydusunu keşfetti

Almanya doğumlu bir İngiliz olan; astronom, teleskop üreticisi ve besteci Sir Friedrich William Herschel, 28 Ağustos 1789’da Satürn’ün uydusu olan Enceladus’u keşfetti. Herschel bir aylık gözlem sonucunda ise Satürn’ün bir diğer uydusu olan Mimas’ı keşfetti. Bu keşifleri teleskobuyla yapan İngiliz bilim insanı, hayatı boyunca 400’den fazla teleskop üretti. Uranüs’ü 1781 yılında keşfeden de Herschel’dir. Çok yönlü bir insan olan bu kaşifin, 24 adet de senfonisi bulunur.

Belirtmeden geçmeyelim; Sir’ün Enceladus ve Mimas da dahil olmak üzere adlarını Yunan mitolojisinden alan keşiflerine bu isimleri veren kendisi değil, oğlu John’dur. Enceladus ve Mimas, Yunan mitolojisinde yer alan iki devin ismidir.

29 Ağustos:
‘Alaylı’ Faraday’ın bilime büyük katkısı

19. yüzyılın en önemli bilim insanlarından biri olan Michael Faraday, 29 Ağustos 1831’de; motor, jeneratör, pikap ve trafo gibi araçların gelişmesini sağlayan keşfini, yaptığı deneyle gösterdi. ‘Elektromanyetik indüksiyon’ adlı bu keşif, değişken bir manyetik alana maruz kalan iletkenin farklı uçları arasında potansiyel fark oluşması durumudur. Faraday elektrot, katot ve iyon gibi kelimelerin bilime kazandırılmasının kısmen sorumlusu olarak kabul edilir.

Bir anlatıya göre Faraday, “Bu buluşlar bizim ne işimize yarayacak?” diyen dönemin İngiliz Başbakanı’na, “Henüz bilmiyorum ama eminim hükümetiniz ondan vergi almanın yolunu bulacaktır” diye cevap vermiş ve yıllar sonra evlerde elektrik kullanılmaya başlanmıştır. Bu hikâye ne kadar doğru bilmiyoruz ama Faraday ilginç bir kişiliktir. Ailesinin imkânsızlığı nedeniyle üniversite eğitimi alamayan ve bir otodidakt (Kendi kendini yetiştiren) olan Faraday, Kraliyet Enstitüsü’nde kimyacı Sir Humphry Davy tarafından verilen kimya konferanslarına katılma olanağı bulmuş ve ardından Davy’nin asistanı olarak bilimsel kariyerini inşa etmiştir. Faraday yıllar sonra Kraliyet Enstitüsü’nün başına geçince geldiği yeri unutmamış; enstitü bünyesinde 1825 yılında imkânı olmayan insanlara bilimi öğretmek amacıyla açık dersler vermeye başlamıştır. Her sene Noel Günü düzenlenen dersler günümüzde de devam etmektedir.

1 Eylül:
Titanic’in enkazı 73 yıl sonra bulundu

ABD’li oşinografi (denizbilim) profesörü Robert Ballard ve ekibi, 1912’de batan ünlü Titanic gemisinin enkazını tam 73 yıl sonra, 1 Eylül 1985’te Atlas Okyanusu’nun yaklaşık 4 bin metre derinliğinde iki parça halinde buldu. Geminin kamaralarındaki birçok eşya ilk günkü gibi duruyordu. Eşyalar ilerleyen yıllarda çıkartıldı ve sergilendi. Buna karşı çıkan Ballard ise gemiden yolculara duyduğu saygı nedeniyle hiçbir şey çıkartmamıştı. Yalnızca araştırma yapmak için demir parçaları ve tartışma konusu olan perçin çivilerini çıkartmıştı. Bu parçaların incelenmesi sonucu gemi gövdesinin neden ikiye kırıldığı anlaşıldı. Zira bu demirler esneme özelliğine sahip değildi.

ABD donanmasında görev yapmış eski bir komutan olan Ballard, Rhode Island Üniversitesi’nde çalıştı. Ballard en çok sualtı arkeolojisi alanında yürüttüğü çalışmalarıyla adından söz ettirdi.

Bu arada ilginç bir bilgi: Uzmanlara göre Titanic’in enkazı yakın gelecekte bakteriler nedeniyle tamamen yok olup gidecek. Nitekim yeni keşfedilen ve pas ile beslenen bir bakteri türünün, gemiye ait olan 50 bin ton demiri yavaş yavaş tükettiği anlaşıldı.

2 Eylül:
Bir Anteplinin ürettiği ‘ATM’ faaliyete geçti

İyi mi oldu, kötü mü oldu tartışılır ama İngilizce ‘Automated Teller Machine’ (Otomatik Vezne Makinası) sözcüklerinin kısaltması olan ATM, ABD’de ilk kez 2 Eylül 1969’da New York şehrinde faaliyete geçti (Bu dünyadaki ilk ATM değil). Bazı kaynaklara göre ATM, 1939 yılında, Antep doğumlu (1905) bir Ermeni olan Luther George Simjian tarafından icat edildi. Fakat ATM cihazlarının icadı ile ilgili farklı isimler de geçmektedir. Bunlardan ilki İskoçya’da James Goodfellow tarafından alınan patenttir. İkincisi ise 1966 yılında John D. White tarafından icat edilen, bankadan bağımsız çalışan modern bankamatiklerin ilk örneğidir. ABD’de faaliyete geçen ATM’den 2 yıl önce, 1967 yılında, İngiliz John Shepherd-Barron tarafından icat edilen ATM cihazı ise Londra’da Barclays Bank tarafından dünyada kullanılan ilk elektronik ATM oldu. ATM cihazı Türkiye’ye ilk defa 1982 yılında İş Bankası tarafından, ‘Bankamatik’ ismiyle kuruldu.

Simjian 1997’de, Barron ise 2010 yılında hayatını kaybetti.

Haftaya: 3-9 Eylül arasındaki gelişmeler...