Kendimi bildim bileli çizgi film severim. Biz yaş icabı Frankofon bir çağda yetiştiğimiz, ana-babamız da Fransızca bildiği için, ‘animasyon’ derdik ve her Pazar sabahı saat 10’da annelerimizi de sürükleyerek Çocuk Sineması’na gider, zavallıların Pazar gününü haram ederdik. Kahramanlarımız daha çok Disney hayvancıklarıydı: Mickey Mouse, Ducky Duck, Goofy. Sonra, Disney’in olmayan, çok sevimli Bugs Bunny vardı. Bir de en kıymetlim: Road Runner.

Ama bütün hayvanlar içinde en sevdiğim Bambi’ydi. Ormanda annesini kaybeden küçük karaca. Hep yanlış yerlere koşardı. O sırada üç yaşında olan bir arkadaşım, ona acımış, koltuğa tırmanıp doğru yönü eliyle göstermiş: “Bambi, Bambi! Annen orda!” Bambi gene ters yöne koşunca da öfkeyle yerine oturmuş: “Eşşoğlueşşek!” Yedi yaşına kadar bir daha sinemaya götürmemişler.

"Hollywood patronları ise hayatımız gerçek trajediler, terörist saldırıları ve katliam ile doluyken, belki de sinemaseverlerin artık onların taklitlerini perdede görmek istemediğinden şüpheleniyor. "

Hayatımızın bir parçasıydılar ama yıllarla birlikte hayatımıza başka anime hayvanlar da katıldı. En sevdiklerimden biri, Winnie the Pooh’tur. Bir de, “Charlotte’s Web”in akıllı örümceği Charlotte. İkisinin de önce kitaplarını okumuştum. Konuşan Katır Francis ile ayı Paddington’ın çizgi filmlerine ne yazık ki gidemedim.
Bu yıl ise, çizgi film sevenler kendilerini cennette hissediyor olmalı. Yılın en beğenilen, en çok iş yapan filmleri arasında animasyonlar başı çekiyor desek yalan olmaz: Anomalisa, Finding Dory, The Jungle Book, Zootopia hem beğenildi, hem de iş yapıyor. Öte yandan, korkunç gazete manşetleriyle dolu bu çetin yaz bizi zaten felaketlerin göbeğine attığı halde, her nedense kitapçıları da distopik kitaplar dolduruyormuş. Lionel Shrive, Ruth Franklin, Jenni Fagan gibi yazarlar yakın gelecekteki ya da kıyamet sonrası dünyada olup bitenleri anlatmış, örneğin.

Doğrusu, her kafadan bir ses çıkar, herkes şiddetle kendini haklı görüp diğerlerine horgörüyle bakar ve hemen herkes her şeyi tersinden anlarken, benim içimden de Facebook’ta sadece iyi müzik, resim, bir-iki hatıra ve, tövbeler olsun, kedi resmi paylaşmak geliyor. Bu nedenle de, kitaplar felakete yelken açmışken, sinemanın özellikle hayvanlı çizgi filmlerden medet ummasını anlıyorum. Herhalde şirin kahramanların korkunç yaz günlerinde panzehir niyetine geleceğini düşünüyorlar. Şu âna kadar sezonun en fazla iş yapan filmlerinden ikisi Disney’in “Finding Dory”si ile Universal’in “The Secret Life of Pets”i. İki filmin gişeleri dışındaki ortak noktaları da, insan gibi davranan ve insanca konuşan hayvan kahramanları olması. An itibariyle, seyircilerin bu kuyruklu şahsiyetleri Johnny Depp’e, hatta George Clooney’ye tercih ettiğini söyleyebiliriz.

Hollywood patronları ise hayatımız gerçek trajediler, terörist saldırıları ve katliam ile doluyken, belki de sinemaseverlerin artık onların taklitlerini perdede görmek istemediğinden şüpheleniyor. Eh, felaket, felaket, bir yere kadar. Uzmanlara göre de, akıllı, tatlı hayvancıklar inisanlara bir kaçış yolu sunuyormuş. Hele, insanmış gibi davrandıklarında...

Sonuç olarak, şimdiye kadar A.B.D.’de 2016’nın en çok iş yapan 12 filminden altısında konuşan hayvanlar var. Bu listeye Disney’in The Jungle Book’u ($360 milyon dolar) ve Zootopia’sı (341 milyon dolar) ile Fox’un Kung Fu Panda 3’ü (144 milyon dolar) ve Sony’nin The Angry Birds Movie’si de (106 milyon dolar) dahil. Ama asıl şampiyonlar, ülkesinde ilk haftada 153 milyon dolar iş yapan The Secret Life of Pets’i ile şimdilik 434 milyon doları bulmuş olan Finding Dory.
‘antropomorfizm, yani hayvanların insanca nitelikler taşıması yeni bir keşif değil. Ezop’un Masalları ile Kadim Yunan’a kadar uzanıyor. Sinema da 1940’larda Walt Disney’in Mickey Mouse’u ve Warner Bros.’un Bugs Bunny’si ile bu işe girdi.

Gene de, bütün konuşan hayvan filmlerinin başarılı olduğu söylenemez. Neyse ki başarısız olanların sayısı çok az.

Ufukta gene hayvanlı çizgi filmler var: Ice Age: Collision Course, Pete’s Dragon, Sing gibi. İnsanların hayvan sevmesi de işi kolaylaştırıyor tabii. A.B.D.’den söz ediyorum. Seksen milyon evde hayvan besleniyormuş. Amerikalıların hayvanlarına bu yıl tahminen 62 milyar 750 milyon dolar masraf ettikleri söyleniyor. Hayvan hakları da her zamankinden fazla korunuyor. Ne mutlu diyoruz. Biz şimdilik insanlara da fit olabilirdik.