Ne tuhaf insanoğlu, nasıl hırslı ve bu durum ne acınası bazen. Tanrım kimseyi Burhan Kuzu tarafından savunulacak duruma düşürmesin, Z junior kuşağının alay konusu olmasın. Şu şiir, bu hafta sonu muhtemelen Posta gazetesinin şiir köşesine yazılan şiirlerden esinlenilerek parlak zekâlı gençler tarafından yazıldı ve daha yaşlı olanlar da hızla WhatsApp gruplarında ve Facebook sayfalarında paylaştılar: […]

Ne tuhaf insanoğlu, nasıl hırslı ve bu durum ne acınası bazen. Tanrım kimseyi Burhan Kuzu tarafından savunulacak duruma düşürmesin, Z junior kuşağının alay konusu olmasın. Şu şiir, bu hafta sonu muhtemelen Posta gazetesinin şiir köşesine yazılan şiirlerden esinlenilerek parlak zekâlı gençler tarafından yazıldı ve daha yaşlı olanlar da hızla WhatsApp gruplarında ve Facebook sayfalarında paylaştılar:

Adım Buket, soyadım Aydın
İmamoğlu kazanıp aklımı aldın
İzin verin de yapayım son bir yayın
Bana ne bana ne çıkmam kanaldan
Estetik olmaya kalmayacak param
Kahkaha atmak artık bana haram
Ne olur yapayım son bir program
Bana ne bana ne çıkmam kanaldan
Stüdyoya asmışlar sineklik
Hop Hop hop temas yok güvenlik
Bari çaycıdan alayım bir helallik
Bana ne bana ne çıkmam kanaldan
Ben ağlarken herkes niye mutlu
Alacağın olsun Kemal Kılıçdaroğlu
Bir şey de bunlara Süleyman Soylu
Bana ne bana ne çıkmam kanaldan…

Malum kendini Kanal D Haber Başkanı diye tanımlayan Buket Aydın’ın kanaldaki akıbeti belirsizliğini koruyor. Aydın’ın geçen hafta içinde kanaldan kovulduğu haberleri yayıldı sonra bu haberler grubun gazetelerinin internet sayfalarına konulan kısa bir kurumsal açıklamayla yalanlandı. Ancak cuma akşamı söylentiler bu kez daha da detaylandırıldı.

İddialara göre “Haber Başkanı”, görevine son verilmiş olduğu tebliğ edilmesine rağmen haberleri sunmak için girdiği stüdyodan kanalın güvenlik görevlileri tarafından zorla çıkarılmış sonrasında kendini haber dairesindeki odasına kilitlemiş ve o odadan çıkarılamamıştı. Bu kara komedi türündeki söylentiler bu kez yalanlanmadı. Üstelik cuma akşamı ekrana “Başkan” yerine başka bir spiker çıkmıştı. Herkesin aklına Kemal Kılıçdaroğlu’nun son derece isabetli olduğu seçimden sonra ortaya çıkan iddialı seçim tahmini karşısında kahkaha atan Buket Başkan’ın bu röportajdaki performansı geldi. Hayal güçleri hemen devreye girdi ve akıllara abartılı makyajı ağlamaktan akmış, ayağını sıkan topuklu ayakkabılarının topuğuna vura vura “Bana ne bana ne çıkmam kanaldan!” diye bağıran acınası komik bir figür geldi. Şayet işine son verildiği haberi doğruysa geçmiş olsun “Başkan”a. Kimseler işinden oldu diye sevinemem. Ancak bu durum, “Bu da size ders olsun.” deme hakkımı elimden almaz sanırım.

Demirören’ler, seçim sonrası oluşan yeni tabloya adapte olmaya çalışırken kerameti kendinden menkul “Başkan”a güle güle demiş olabilirler ya da daha sakallı bir başka “Başkan” yıllar önce kaybettiği ana kadar haber koltuğunu geri almak için türlü patron iknalarına girişmiş ya da “Ankara rahatsız.” diyen bazı temsilciler patronun aklını çelmiş olabilir. Bunu bilemem. Bildiğim şu ki kişi kendini bilmez de ne oldum havasına girerse, kendini vazgeçilmez sanmaya başlarsa, gücünü başkasının gücüne sırtını dayamış olmaktan alırsa, hırsı boyunu aşarsa, hayat boyu unutamayacağı bir ders alması yakındır. Bu yalnız saray medyasında değil muhalif medyada da böyledir, her sektörde de aynıdır. Son derece haksız bir gerekçeyle aynı kurumun önceki sahipleri tarafından işime son verildiğinde tazminatımı almak için kanuni yollara başvurdum, masamı toplayıp ödüllerimi bile kolilere koymadan çekip kapıyı çıktım o binadan. İki buçuk yıl tek başıma mesleğimi sürdürmeye gayret ettim ve geçen ay muhalif medyanın lokomotifi olan bir kanaldan gelen teklifle ana haber sunmaya başladım. Adımı “Ana Haber Emekçisi” koyup, yarın o koltukta oturmayabileceğimi de çok iyi bilerek ve umursamadan bugün haber için emek sarf etmeye başladım bile. Kıssadan hisse var biliyorum her yaşananda. Velhasılıkelam, gökten sanırım bir elma düştü. O da, yandaşlıktan akli melekelerini yitirecek raddeye gelmiş, kıvrıla kıvrıla düğüm olmuş, yaşam tarzı başka savundukları başka, dayandıkları gücün yıkılmasına ramak kalmış nice kifayetsiz muhterisin, sinsirellanın, ekran ve gazete trolünün başına!