Emanetçi ne iş yapar biliyor musun? Sana ilk söyleyeceğim emanetçi gayrimeşru paranın aklandığı yerdir.

Banka kredisine karşı, emanetçi kredisi

KEMAL CAN KAYAR - kemalkyr@gmail.com

Hubert Selby JR’ın Bir Düş İçin Ağıt kitabından uyarlanan filmde meşhur bir sahne vardır. Filmin başrolündeki çocuk uyuşturucu parasını çıkarmak için annesinin televizyonunu rehinciye götürür. Çocuk rehinciye televizyonu sattıktan sonra annesi gelip rehinciden kendi televizyonunu geri satın alır. Rehinci ve annesi için bu rutin bir iş sayılmaktadır. Amerika’da varoş semtlerde çok yaygın olan rehincilere Pawn Shop denir. Bu dükkanların Türkiye’deki ismiyse emanetçidir ve yine nakit paranın hayat kurtardığı varoşlarda yaygındır.

Emanetçilerin işi sizin değerli eşyalarınızı değerinin çok altına alıp paranızı ödemediğiniz takdirde malınıza el koymaktır. İstanbul’daki emanetçilerin çalışma tarzları Amerika’dakilere çok benzemese de bu şekilde İstanbul’da çalışan pek çok dükkan var. Esenler’de bu dükkanlardan birini ziyaret ettikten sonra, emanetçilerde uzun süre mesai harcamış birinden neyin ne olduğunu dinliyorum.

Vitrinde silme dolu elektronik eşyalardan içeri çok fazla gün ışığı girmiyor. Anısı olan eşyaların ele geçirdiği bir dünya. Duvarlar gözden çıkartılmış tozlu eşyalarla dolu. Alıcısı olmayanlar unutulup kalmış koyuldukları yerde. Video kasetten, elektrikli süpürgeye kadar bir sürü eşya. Kasadaki arkadaş baktığı şeye saniyeler içinde fiyat verip söylemekle meşgul. Bazen, “Bir araştırmam lazım piyasasını bilmiyorum” gibi laflar söylüyor. “Ne kadar terso insan var görüyorsun değil mi? Mezarlık gibi anasını satıyım” diyor Mami. İnsanın nefes almasını zorlaştıran dükkandan çıkıyoruz, Mami anlatmaya başlıyor.

“Gayrimeşru para aklanır”
Emanetçi ne iş yapar biliyor musun? Sana ilk söyleyeceğim emanetçi gayrimeşru paranın aklandığı yerdir. Buraya gelen malların hiçbir şekilde kaydı kuydu tutulmaz. Bu yüzden tufacılar, yankesiciler, gaspçılar sağdan soldan indirdikleri malları gelip buraya satarlar. Çok ucuz fiyata elden çıkartırlar. Bu adamların eşkalleri bellidir. Dükkan sahibi de siz bunu nerden aldınız diye aslında formalite icabı sorması gerekir ama çoğu zaman sormaz. Bu eşyalar daha sonra telefonsa Tahtekale’ye, elektronikse Yenibosna’ya dağılır.

“Zor durumda olan satar, ucuzcular malı indirir”
Sadece hırsızlar falan gelmez emanetçiye, bunlar en ufak kısımdır. Asıl zor durumda olanlar en büyük kesimdir. Ne iş yapar bu emanetçi. Nakit paraya sıkışan insan telefonunu ya da değerli eşyalarını buraya getirir. Emanetçi kendince bu eşyalara bir değer biçer ve bu değerin çok altında bunu alır. Bu değer genelde dörtte biri kadardır. Emanete bıraktığınız eşyanızı geri alacağınızı da söyleyebilirsiniz. Ancak 100 liraya bıraktığını 125 liraya geri alırsın. Bir hafta içinde falan getirmezsen, emanetçi malına el koyar. Malı elinde çok bekletmez emanetçi. Çünkü şişme olur. Haftada bin parçaya yakın mal gelir. Birde buradan sürekli mal kovalayan ucuzcular vardır. Düşme malları indirmek için hazırda beklerler. Düşene herkes tekme vurmanın peşinde yani.

“Uyuşturucu parasını çıkarmak için telefon bırakır millet”
Zor durumda olan insanlar geliyor derken, zaten zor durumda olmayan insan bunu niye tercih etsin. Mont, kamera, telefon, televizyon, bilgisayar para edecek her şey bırakılır emanetçiye. Adam geliyor mesela uyuşturucu almak için telefonunu geri almak üzere emanete bırakıyor. 100 lira cebine nakit koyuyor. Telefonu almak için gereken 125 lirayı bulamazsa, emanetçi telefonu satıyor. Ufak bir para daha veriyor malın sahibine. Ya da adam torbacıya telefonunu satıyor. Torbacı gelip emanetçiye satıyor. En son çıkan telefonlardan en çok parayı kazanırlar.

Evinden malzemesi çalınan gidip bazen buralarda arar. Ama polisler buna üşenirler çünkü binlerce eşya vardır. Polisler daha çok kaybolan eşyaları telefon falansa İMEİ numarasından bulmayı tercih ederler. Bir telefon için sokaklarda mesai harcamazlar. Aynı zamanda orası bir gösteri merkezi gibi. Gelip incelersin bir sürü işe yarayacak şey çıkar.