22 Kasım 2016 tarihli 678 sayılı KHK ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesi şu şekilde değiştirildi: “Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt; genel sağlığı veya millî güvenliği, büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplutaşıma hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir.”

Böylece eğer bir grev büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplutaşıma hizmetlerini ve bankacılık sektöründe ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte görülürse hükümet tarafından ertelenebilecek. Böylece 63. madde ile hükümete verilen grev erteleme yetkisinin kapsamı, hizmetin aksamı ve ekonomik istikrar hallerini de kapsayacak şekilde genişletildi. Ekonomik ve hizmet aksaması nedeniyle grev ertelemenin yolu açılmış oldu. Grev erteleme yetkisinin grev yasaklama anlamına geldiği biliniyor. AYM’nin bu iki alanda kaldırdığı grev yasağı, KHK ile AYM kararının etrafından dolaşılarak geri getirilmiş oldu.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi (AYM), CHP’nin başvurusu üzerine 22 Ekim 2014 tarihli kararıyla, 6356 sayılı yasanın sendikal hakları ihlal eden bazı maddelerini iptal etmişti. AYM bankacılık ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev yasağını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmişti. Dünyada eşi benzeri olmayan ve 1982 yılında askeri darbe yönetimi tarafından getirilen bankacılık sektöründe grev yasağı 31 yıl sonra yürürlükten kalkmıştı.

Ancak bankacılık sektöründe grev yasağının kalkması bankaları rahatsız etti. Türkiye Bankalar Birliği (TBB), AYM’nin iptal kararının ardından bu konuda hukuksal düzenleme yapılması için harekete geçti. TBB’nin dersini sıkı çalıştığı ve hükümete yoğun baskı yaptığı, hükümetin de bankaların ricasını yerine getirdiği anlaşılıyor. Türkiye Bankalar Birliği 2015-2016 Dönemi Çalışma Raporunda şunlar yazıyor (s.34): “Anayasa Mahkemesi’nin bankacılık sektöründe grev yasağının da kaldırılmasına ilişkin kararı sonrasında değerlendirmede bulunmak ve Birliğimiz tarafından yapılabilecek çalışmaları görüşmek üzere Hukuk Müşavirleri Kurulu üyeleri ile özel gündemli toplantılar gerçekleştirilmiştir. Gerekçeli kararının, Resmi Gazete’de yayımlanması sonrasında, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na eklenmek üzere mevzuatta değişiklik önerisi oluşturulması çalışmaları sürdürülmektedir.”

TBB’nin bu konuda oldukça ısrarlı olduğu anlaşılıyor. Nitekim bu konu Başbakan Yardımcı Nurettin Canikli tarafından da dile getirildi. Canikli, TBB Yönetim Kurulu ile yaptığı toplantıda bankacılık sektöründe greve yönelik Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına değinerek, “Bu sektör hassas ve kırılgan bir sektördür. Grev ile ilgili düzenlemeler sektörün bu özel yapısı dikkate alınmadan hayata geçirilemez, çok risklidir, ülkenin genel ekonomik güvenliği açısından risklidir. Elbette grev yapmak da bir haktır. Anayasamızın ifade ettiği en temel haklardan birisidir. İki hassas, kritik tespit birlikte harmanlanarak optimal bir sonuç ortaya çıkacaktır. Önümüzdeki günlerde onu da sonuçlandıracağız” dedi (Haber Türk, 6 Eylül 2016).

Bakanın bu sözlerinden kısa bir süre sonra KHK ile bankacılık sektörü grevleri erteleme (aslında yasaklama) kapsamına alınmış oldu. Böylece iki ciddi hukuksuzluk yapılmış oldu. Birincisi Anayasa Mahkemesi’nin kararı hiçe sayılmış oldu. AYM, bankacılık sektöründe grev yasağının kaldırılarak ekonomik nedenlerle grevi yasaklamanın hukuksuz olduğunu vurgulamıştı. Hükümet AYM kararını yok saymış oldu. İkinci hukuk ihlali daha da vahim.

Önce bazı hatırlatmalar yapalım: OHAL ilanı 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 20 Temmuz 2016’da Anayasa’nın 120. maddesi gereğince yapıldı. 120. madde şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü̈ hal ilanını öngörüyor. Anayasa’nın 121. maddesi ise olağanüstü̈ hal süresince, cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na, olağanüstü̈ halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilme yetkisi veriyor.

Şu sorular akla geliyor: Şehir içi ulaşım ve bankacılık sektöründeki grev yasağının OHAL gerekçesiyle alakası nedir? Darbe teşebbüsü ve şiddet olaylarının yaygınlaşması gerekçesiyle işçilerin grev hakkının alakası nedir? AYM kararına ve Anayasa’ya aykırı biçimde grev hakkına ilişkin düzenlemeyi OHAL KHK’sinin içine sokmanın sebebi nedir? Bankacılık ve şehiriçi ulaşım sektörlerinde kapıda yaygın grevler mi vardır? Hayır elbette. Bu soruların makul ve hukuksal hiçbir cevabı yoktur. Bankaların “ricası” gecikmeye mahal verilmeden yerine getirilmiştir.

Böylece bir taşla birkaç kuş vurulmuştur. Bir yandan bankacılık sektöründe grev yasağı tekrar geri getirilmiştir. Öte yandan bu düzenleme AYM’nin denetiminden kaçırılmıştır. AYM, OHAL KHK’leri ile ilgili olarak önceki içtihatlarını terk ederek Anayasa’nın 120. maddesine aykırı KHK’leri denetlemeyeceğini karara bağlamış ve OHAL KHK’leri ile Anayasa hükümlerinin dahi değiştirilmesine cevaz vermişti. Ortada hukukla izah edilecek bir durum yok!

Bankacılıkta grev yasağının geri gelmesinden bir süre önce, 5 Eylül 2016’da Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı web sitesinde yayımlanan bir haberle yazıyı bitirelim: “Brezilya’da bankacılık sektöründe grev. Brezilya’da 1 Eylül 2016 Perşembe günü banka çalışanları sendikaları 6 Eylül 2016 Salı gününden itibaren bankalarla anlaşma sağlanana kadar sürecek ulusal düzeyde bir grev başlatmayı kararlaştırmıştır.”

Demek ki uluslararası finans çevrelerinde Türkiye gibi “yükselen piyasalar” içinde sayılan Brezilya’da bankacılık sektörü grevi ekonomik ve finansal istikrarı bozup milli güvenliği tehdit etmiyor ama Türkiye’de ediyor. Yorum yok!