Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, torununa bakan büyükannelere (anneanne/babaanne) maaş bağlanacağını açıkladı. Çocuklar daha sağlıklı ortamlarda büyüyecekmiş!

Kendinizi, çocuğun annesi veya babası yerine koyun; işe giderken çocuğunuzu teslim ettiğiniz anneniz; torununu sizden bile sakınan, kendini çocuğun asıl annesi sayan anneniz sizin işçiniz…

Babaanne veya anneanne yerine geçin; hiçbir maddi/manevi karşılık beklemeden, birlikte olmaktan mutluluk duyduğunuz torununuza tutulmuş bakıcısı muamelesi görüyorsunuz. Torununuza gösterdiğiniz ilginin, aldığınız ücretle arttığını düşünenler olduğunu hissedin…

Çocuk olun; birgün aklın erdiğinde seni parka götüren, düşersin diye gözünü salıncaktan ayırmayan büyükannenin senden bakıcı parası aldığını öğren…

Mehmet Müezzinoğlu’nun, torununa bakma karşılığı büyükannelere maaş bağlama buluşu, duyguları paramparça olmuş toplumda, her şeye rağmen duygusal bağını korumayı başaran aileyi çözmekten başka işe yaramaz. Belki AKP’ye minneti artıracak ama lanet olası yoksulluk, kesinlikle çıkara dayanmayan aile ilişkisini bozacak. Bu uyarıyı, siz İslamcılara “aile mefhumu yok” dediğiniz bir solcu olarak yapıyorum: Aile, çocuk bakım sorununu, mümkün olduğu ölçüde sizin düşündüğünüzden daha iyi yollarla kendi içinde çözüyor. Lütfen burada siyaset yapmayın, çirkin olur...

Bambu

Bambu, tohumu toprağa dikildikten beş-altı yıl (bazı türleri için bu süre on yıldan fazladır) sonra filizlenen bir bitkidir; dikildiği yer, filizleri toprağı yarıp yeryüzüne çıkana dek boş bir mera görünümündedir. Bambu tohumu, yer altında sessiz sedasız geçirdiği yılları uykuda geçirmez; bu sürede, 30-40 metre boyutuna erişecek gövdesinin tutunacağı kökünü toprağın derinliklerine salar. Bambu yetiştiricisi de boş durmaz, ektiği tohumu sulayarak, gübre vererek dışarıdan besler. Sonunda ekenle ekilenin sabrı meyvesini verir; yıllar önce ekilen tohum içinden geçilmez sıklıkta ormana dönüşür; bir ot gibi başını çıkarır ve kökünden aldığı güçle bir buçuk ayda 20-30 metre boy atar.

AKP’nin ikinci Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, AKP hükümetlerinin ikinci eğitim reformunun hedefini bambunun hikâyesiyle anlatmıştı. ‘Eğitim politikalarının meyvesi uzun yıllar sonra alınır, sabredin’ demek istiyordu. Halkımız gerçekten de sabretti, beş-on yıl değil, tam on dört yıl bekledi. Yiyebilirseniz buyurun size meyve! İŞİD sempatizanı olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde 8; bu oran Lübnan’da sıfır.

2003’te atılan tohum meyvesini vermeye başladı: Ölüsüne küfür eden, çocuklara tecavüz eden, rüşvet alan, hırsızlık ve hile yapan, yalancı, kendisine ve başkasına saygısı olmayanların baskın olduğu bir topluma dönüştük. Toplum böyle olunca Diyanet İşleri Başkanı başka türlü olmuyor. Unutmayın ki yeni yıl kutlamalarını “gayri meşru tutum ve davranış” sayan Mehmet Görmez, etek giyen öğrencisini “yol kenarında iş bekleyen kadınlara” benzeten okul yöneticilerinin bulunduğu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı! Siz, başkandan arızalı davranışlar gösterenleri uyarmasını boşuna bekliyorsunuz. O da diğer siyasetçiler gibi yıllar önce ekilen, bugün içinde dolaşılamaz hale gelen bambu bahçesini sulamak; çoğunluğun duygusuna seslenmek, onların zihinsel ihtiyacını karşılamak durumunda.

Satranç fetvası Suudi Arabistan baş müftüsünden…

Cüppeli Ahmet Hoca’nın satrancı haram ilan etmesine bilindik dincilerden tepki gelmedi. Satranç konusunda kitap ne diyor onu da bilmiyorum. Türkiye’deki egemen din anlayışının referans kabul ettiği Suudi Arabistan Baş Müftüsü Şeyh Abdülaziz el-Şeyh, satrancın haram olduğu fetvasını bir yıl önce vermiş. Yüzde 85’i Suudi Arabistan hayranı (bu verinin kaynağı 16 Aralık tarihli yazımda) olan halkımız için sanırım bu yeterli bir referanstır.

Şeyh’in gerekçesi satrancın vakit kaybına yol açması ve kişiyi kumara özendirmesi. Bizce asıl neden, satrancın düşünme yetisini harekete geçirmesi, hedef için çok seçenekli yol sunması ve kişiyi en akılcı yolu bulunmaya zorlaması. Bu da Diyanet fetvası gibi her gün biraz daha Suudileşen Türkiye’nin ihtiyacına binaen çıkmış bir fetva gibi gözüküyor!