Barikatımızı yükseltelim
Müfredat değişikliği, yargı paketi ve genelge gibi hamlelerle kadın düşmanı politikaları kurumsallaştırmayı amaçlayan iktidara karşı kadınların kuracağı barikat büyük önem taşıyor. Kadın örgütleri, “Tehlikenin farkına varalım isyanımızı hep birlikte büyütelim” diyor.

BirGün Kadın Kolektifi
AKP iktidara geldiği günden beri kadınların kazanılmış haklarını, hayatlarını hedef aldı. Son bir kaç yıldır ise bu saldırılarında doz artırdı. İstanbul Sözleşmesi'nin tek adamın sözüyle hukuksuzca feshedilmesi, 6284'ün hedef alınmasıya hızlanan saldırılar şimdi her gün başka biçimde önümüze çıkıyor. Bir gün müfredat değişikliğiyle, bir gün yargı paketiyle, bir gün genelgeyle somutlaşıyor. Kadınların yaşamını 'makbul aile' üzerinden dizayn eden iktidar kadınların tüm özgürlük alanlarına ve haklarına savaş açmış durumda.
Hem 9. Yargı Paketi'nde hem de 'Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı' adlı genelgede kadınların evlenme yaşından boşanma hakkına nafaka hakkından 6284'e tüm hakları hedef alınıyor. Kadınların yaşamları ve bedenleri üzerinde topyekün bir tahakküm kurulmak isteniyor. Bu saldırılar yaşanırken çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de artıyor. Kadın düşmanlığını sürekli bir politika haline getiren iktidar; katilleri, istismar ve şiddet faillerini cezasızlıkla ödüllendiriyor. Önleyici politikalar üretmek bir yana dursun cesaretlendiriyor. Şimdi AKP iktidarına, kadın düşmanlarına, katillere, istismar ve şiddet faillerine karşı kadınların barikatını yükseltme vakti. EŞİK gönüllüsü Av. Merve Çiftçi Davran ve hafta boyu sokak eylemleri örgütleyen SOL Feminist Hareket'ten Gizem Özdem, kadınlara yönelik saldırıları BirGün'e değerlendirdi.

∗∗∗
YAŞAMAK İÇİN İSYAN
Av. Gizem ÖZDEM - SOL Feminist Hareket üyesi
Siyasal İslamcı rejim, kadınların on yıllarca mücadele ederek elde ettikleri kazanımlarına saldırmaya devam ediyor. Uzun zamandır gündemde olan 9. yargı paketinin detayları geçen günlerde belli oldu. Bu yasa taslağındaki Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı ve kadın düşmanı düzenlemelerin, 6284’e yönelik saldırıların tartışması hâlâ sürerken üstüne Cumhurbaşkanlığı'nın 'Ailenin Korunması ve Düzenlenmesi' konulu genelgesi, Resmî Gazete’de yayımlandı.
AİLE VURGUSU HER YERDE
Gerek 9. yargı paketindeki düzenlemelerin gerekse de yayımlanan genelgenin özünde 'ailenin korunması' var. Hatırlayalım; 2011 yılında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli" diyerek Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın yerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurulacağını açıklamıştı. Aynı yıl Türkiye, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı bir insan hakkı ihlali olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesi'ne ilk imzayı atan ülke olmuştu. Bu imzaya bugün bakıldığında daha net görüldüğü üzere, kadın hareketinin yoğun mücadelesinin hakkını vermek gerekiyor. siyasal İslamcı rejimin tam kurumsallaşamadığı bir dönemde uluslararası alanda atması gereken bir adımdı. Ancak esasında AKP, 22 yıllık iktidarının hiçbir aşamasında kadınların kazanımlarına saldırmaktan geri durmadı. Gelinen aşamada İstanbul Sözleşmesi’nden olabilecek en hukuksuz yöntemle çekildi, 6284’ü ise aşındırmaya devam ediyor.
İktidar; yargısı ve yürütmesiyle saldırılarına devam ederken kadın cinayetleri, çocuk istismarları aynı hızla artıyor. 2024’ün ilk 4 ayında 147 kadın katledildi, üstelik bu yalnızca kayıtlara geçen... Geçen günlerde ülke, kan donduran bir istismar haberiyle sarsıldı. İstanbul Sultanbeyli’de 13 yaşında bir kız çocuğunun tam 15 kişinin cinsel istismarına maruz kaldığı ortaya çıktı. Olayın ayrıntıları, siyasal İslamcı rejimin yarattığı kirli, karanlık düzeni tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Mevcut yasalar zaten kadınları ve çocukları korumuyorken iktidar, yaşanan tüm vahşetler karşısında üç maymunu oynayarak cezasızlık politikalarını sağlamlaştırıyor.

REJİM YIKILMALI
Yaşanan cinayetler, istismarlar bu iktidar, bu rejim yaşadıkça son bulmayacak. Dahası Anayasa yapmaya soyunmuş, laikliği ayaklar altına alan bu iktidar çok daha kötülerine sebep olacak. Yargının da tamamen iktidarın sözcülüğüne soyunduğu bu tabloda çözümün biz kadınların kendi ellerinde olduğunu biliyoruz. Baskıların alabildiğine arttığı OHAL döneminde dahi kadınlar mücadele etmekten bir adım geri durmadı. Bugün de biz varız, buradayız ve siyasal İslamın gerici politikalarının sürüp gitmesine izin vermeyeceğiz. Saldırdıkları her hak bizim hayatlarımızı hedef alıyor. Kadınlar, LGBTİ+’lar ve çocuklar, öldürülmek veya yaşamak için direnmek arasında kalıyor. Tam da bu sebeple bu hafta Sol Feminist Hareket çeşitli noktalarda “Haklarımız ve yaşamlarımız için isyandayız!” diyerek sokaklara çıktı, çıkıyor. Bu rejimle mücadeleyi ancak ve ancak isyanımızı büyüterek kazanabiliriz. Ve biliyoruz; laikliğe, emeğimize, haklarımıza, özgürlüğümüze, geleceğimize, yaşamlarımıza sahip çıkmak için direnmeye devam edeceğiz, isyanımız büyüyecek, biz kazanacağız!

∗∗∗
DİKKAT! 9. YARGI “TORBASINDA” 6284’Ü HEDEF ALAN DEĞİŞİKLİKLER YAPILACAK
6284 sayılı yasanın içini boşaltma girişimleri devam ediyor. Koruma kararına uymayanların uymasını sağlamak için konulmuş olan 'zorlama hapsi' çok ender uygulanıyordu, şimdi tamamen uygulanamaz hale getirilecek. Zorlama hapsi ile ilgili hükmün tanık, delil, duruşma, itiraza konu olması yasanın hayati önemdeki 'koruma' işlevini fiilen yürürlükten kaldırmak anlamına gelecek. Koruma kararları etkin uygulanmadığı için kadınlar katledilirken yapılan bu teklifin sadece konuşulması bile potansiyel faillere cesaret verecek.
9. yargı paketinde 6284 sayılı yasada, tedbir kararının gereklerine aykırılığın tekrarı durumunda zorlama hapsine itiraz yolunun açılmasına ilişkin bir madde yer alıyor. Gerekçe olarak Danıştay kararına atıfta bulunularak kararın uygulanması ile ilgili 'bazı tereddütler' olduğu işaret edilmiştir. Ancak atıfta bulunulan Danıştay kararında, yasada olmayan bir kanunun yönetmeliğine konamayacağını söyleyerek zorlama hapsine karşı itiraz yolunun kapalı olduğuna hükmedilmiştir. Zorlama hapsi bir suç karşılığı uygulanan ceza ya da hapis cezası olarak nitelendirilmemiş; tedbir kararına uyma yükümlülüğünü yerine getirmeye zorlamak amaçlanıyor. Keza ilgili Danıştay kararında da pek çok Anayasa Mahkemesi kararında yer aldığı üzere “6284 sayılı yasanın sistematiğine bakıldığında da zorlama hapsinin tedbir kararlarına uyulmaması halinde verileceği, daha açık bir ifade ile sürecin ikinci aşaması olarak düzenlendiği ve yasada zorlama hapsine itiraz yolunun düzenlenmediği görülmektedir” şeklindeki Anayasa Mahkemesi kararına atıfta bulunuluyor.
Bu karara itiraz ile duruşma açılabilecek, tanıklar dinlenebilecek ve sonuçta 6284 sayılı yasanın 'şiddet uygulayanın tedbir kararlarına aykırı şekilde hareket etmesinin önüne geçme ve caydırıcılık sağlama' amacından tamamen uzaklaşılacak. Anayasa Mahkemesi de kararlarında, zorlama hapsinin amacının şiddet uygulayanı tedbirlere uymaya zorlayarak neticesi ağır suçların işlenmesinden önce suçun önlenmesini amaçlayan bir yaptırım olduğunu değerlendirmiştir. Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi tarafından 'Mahkemenin verdiği zorlama hapsi kararı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine' ilişkin pek çok karar verildi.

Uluslararası sözleşmeler, yasalar ve yüksek mahkeme kararlarına dayanan bu hükmün ortadan kaldırılması kadınların yaşam haklarına yönelik bir saldırı. Birçok kadın cinayeti, koruma kararına rağmen işleniyor. Bunun yüzlerce örneği var.
Tedbir kararının ihlal edilmesi nedeniyle zorlama hapsinin yargı paketinde öngörüldüğü şekilde düzenlenmesi sonucunda ne olacağı çok net. Koruma kararının ihlaline rağmen zorlama hapsi için mahkeme tarafından duruşma açılıp şiddete uğrayan kadının, kamera görüntüleri sunmasına rağmen takdir yetkisi çerçevesinde ihlal olmadığına karar verilmesinin ardından öldürülen yüzlerce kadın var. (https://www.birgun.net/haber/serdar-semiz-isimli-erkek-canan-semiz-i-katletti-defalarca-sikayetci-olmus-419702)
GÜNDE 3 KADIN KATLEDİLİYOR
EŞİK Platformu olarak; 20.03.2021 tarihli Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarma konusunda atılan ilk adım olan Cumhurbaşkanı kararının devletin kadına ve çocuklara yönelik şiddetle mücadeleden ve evrensel insan hakları hukukundan vazgeçtiğinin ilanı olduğunu defalarca dile getirdik. İstanbul Sözleşmesi ve 6284, Doğu’nun ya da Batı’nın icadı değil kadınların eşitlik ve yaşam hakkı mücadelesinin bir sonucu. Adı üzerinde kadınların canları ile ilgili. Günde en az 3 kadının, erkek şiddeti neticesinde öldürüldüğünün hatta bu rakamın iyimser kaldığının herkes farkına varmak zorunda.
Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayarak 9. yargı paketine “anne ve babanın ayrı soyadı kullanmalarının çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği” gerekçesiyle kadınların soyadı hakkını gasbedenler bu 'sözde' çocukları koruma hassasiyetini, şiddet tehdidi altındaki kadınlar ve çocuklar için göstermiyor. Oysa ki ev içi şiddet, çocukları doğrudan olumsuz etkilendikleri, 6284 sayılı kanunun genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, tartışmasız bir bilimsel gerçek. Kanunun gerekçesinde “Şiddete tanık olan çocuklarda, ruhsal davranış bozuklukları, okulda başarısızlık görülmekte ve ileriki yaşantılarında şiddet uygulamaya eğilimli bireyler olarak yetişerek şiddetten olumsuz etkilenmektedirler” tespitleri yer alıyordu.
2012 yılında aynı iktidar tarafından yürürlüğe konulan 6284 sayılı kanunun genel gerekçesinde 'şiddetle mücadele bir devlet politikası' olarak kabul edilmekte ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının insan haklarının teminat altına alınması devletlerin sorumluluğunda olduğu kabul edilmekteydi. Aynı zamanda 'kadın cinayetlerinin son bulması' net bir hedefti.
“Geçen sene 315, bu sene ise 107 kadın hayatını kaybetti. Hiç olmasın istiyoruz” sözleriyle kadınların canlarını koruyamadıklarını itiraf eden Adalet Bakanı’na soruyoruz: Bunu nasıl yapacaksınız? 6284 sayılı yasa ile uygulama arasındaki boşluk hızlı bir şekilde büyürken zorlama hapsinin tanık, delil, duruşma, itiraza konu olması yasayı fiilen yürürlükten kaldırarak mı?

∗∗∗
GENELGE NE ANLAMA GELİYOR?
Resmî Gazete’de son yayımlanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” genelgesiyle de tüm illere kurulması hedeflenen “Aile Korunması ve Güçlendirilmesi İl Koordinasyon Kurulları” ve Aile Enstitüsü ile kadınların tüm hakları hedefte.
• Evlenme yaşının yükselmesi sorun olarak belirtiliyor. Fiili ve hukuki olarak çocuk yaşta evliliklerin önünü açan iktidar bu genelgeyle çocuk yaşta evliliklerin artmasını hedefliyor.
• Boşanma aile için sorun olarak tanımlanıyor. Nafaka hakkının gaspının temel gündemlerden biri olacağı anlaşılıyor.STK’larla protokol, işbirliği vurgusuyla manevi rehberlik, dini rehberlik hizmeti, Diyanet’in Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı tüm kuruluşlarda eğitim vermesi gibi ifadelerle kadınların şiddete, tacize maruz bırakılması durumunda telkinle sessizliği kabullenmesi amaçlanıyor.
• Doğurganlık hızının düşmesini de müdahale edilecek başlıklar arasına alan genelge ile kadın bedeni üzerinde devlet denetiminin daha da artırılması amaçlanıyor.