108. Gün…

108. gününde işgalciler maaile sahaya indiler. Terör bahanesiyle oy avına çıkıp, tabutların altından seçim sandığını çıkararak, insanlığın sıfır noktasında olduklarını bir kez daha kanıtladılar.

İşgalciler, beş yüz vekil talebiyle “Haydi Yenikapı’ya” derken DİSK, KESK, TTB ve TMMOB, işgalciye “Haydi, başka kapıya!” diyerek; 10 Ekim’de “Savaşa inat, barış hemen şimdi!” ana temalı barış mitingine çağrı yaptılar.

Giderek çöküşe geçen ve bu gidişi illegal yollarla durdurmaktan başka çaresi kalmayan işgalciler, 1 Kasım seçimlerine yönelik uygulamalara başladılar.

Aslında işgalci de biliyor ki; yüzde 10 barajını aşan HDP’nin altı milyon oyu asla kendine dönmeyecek. O zaman ne yapmalı? O oyları sandıktan uzak tutmalı. Tutamadıklarına da el koymalı. Hesap bu. Bu hesabın ilk sinyalleri de geçen aylar içinde verildi zaten.

27 Temmuz 2015 tarihinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir grup gazetenin genel yayın yönetmeniyle buluştuğunda; “Gerek 2014 yerel seçiminde, gerek Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve son seçimde (PKK tarafından) çok ciddi baskı uygulandığı da bir vaka. Mesela, bunları Seçim Kanunu’nda, Siyasi Partiler Kanunu’nda, koalisyon görüşmelerinde ele almayı planlıyoruz. Yapabileceğiniz şey, onları oy vermeye başka bir yere götürmek.”

Tabii bu akıl Davutoğlu’na enjekte edilmiş bir akıl. Orijinal fikir Erdoğan’ın olup, Çin gezisinde yumurtlanmıştı. Erdoğan, Çin gezisinde, sandık güvenliği için taşımalı sisteme atıfta bulunarak; “Yüksek Seçim Kurulu bunları değerlendirir diye düşünüyorum. Taşımalı sistem sandık güvenliği için önem arz ediyor. Yüz binlerce öğrenciyi okullara taşıyan bir ülkede bizim bunu başaramamak gibi durumumuz olamaz. Türkiye bunu başarabilir.

YSK bunları değerlendirir” demek aslında bu ülkede bir görev emridir ve bu emir de bu günlerde yerine getirilmeye başlandı. İlk olarak Cizre İlçe Seçim Kurulu, Cizre’nin Nur, Sur ve Cudi mahallelerindeki sandıkları taşıma kararı aldı. Hemen ardından, Bitlis Valisi İl Seçim Kurulu’na çağrı yaptı ve taşımalı seçim uygulaması talep etti. Bu kararlar önümüzdeki günlerde hızla yaygınlaşacaktır.

Planın ikinci kısmı için de ilk sinyali İçişleri Bakanı verdi. İçişleri Bakanlığı, 26. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin huzur içinde gerçekleşmesi amacıyla yürütülen çalışmalar kapsamında hazırladığı seçim tedbirleri ile ilgili kitapçığı, 81 ilin valiliklerine gönderdi.

Hassasiyet arz eden yerleşim birimlerindeki oy sandıkları ile sayıma ilişkin evrak ve belgeler, sandık başkanı ve en az iki üye ile birlikte, gerektiğinde zırhlı araç ve helikopterlerden de yararlanılmak suretiyle ilçe seçim kurullarına intikal ettirilecek.

Oyların, taşınması için bile olsa özel tim, asker ve de polise verilmesi, kediye ciğer emanet etmekten öte bir anlam taşımaz. Görüldüğü üzere kedi bu seçiminde baş aktörü olacağa benzer…

Yunanistan’da son seçimde yüzde 44 oranında bir seçmen kitlesi sandığa gitmedi. Sandıktan umudu kesmiş kitleler dünya çapında giderek artmakta.

Şimdi siz kapitalizmin bütün demokrasi oyunlarının ötesinde bir de oy gaspına başvurursanız; “Kendi ülkesinin her santimine bayrak asan bir ülke. Neden, kime sallanıyor o bayrak? ‘Dış güçler’ işgale hazırlanıyor da biz mi göremiyoruz? ‘Bayrak hepimizin’ deyip, o bayrağın sapıyla sokakta Kürt kovalamak. Bizim olan tarafı niye hep sap kısmı oluyor?” diyen Kürt gencinin nereye gideceğini sanıyorsunuz?

Gerçekten barış isteniyorsa, insanlara yaşam hakkı için silahtan başka seçenek bırakmayanların bir kez daha düşünmesi gerekir.

Tabii gerçekten barış istiyorlarsa? Bu işgalci zorbaların barışı istemediklerine inanların sayısı her geçen gün çığ gibi büyüyor. Ölüm tacirleri, şöyle ya da böyle bu çığın altında kalacaklardır. Zaten bütün telaşları da bundan…