Andrei Sakharov’un nükleer silah engelleme çabalarının da yardımıyla 1963’de SSCB ve ABD arasında yeraltı harici başka yerlerde nükleer silah testi yapılmasını engelleyen bir sözleşme imzalanıyor.

Barış fizikçisi Andrei Sakharov

Evrenimizde niye hiç antimadde olmadığını açıklamak istiyorsak, Standart Model ötesi yeni bir teoriye ihtiyacımız var. Böyle bir yeni fizik modelinin üç kuralı sağlaması gerekiyor:

1- Baryon sayısı korunan bir kuantum yük olamaz,

2- Yük ve yük-parite simetrileri korunan simetriler olamaz ve 3- Bu tarz etkileşimler termal dengede olamaz. Bu kurallara Sakharov kuralları deniyor. Sovyet fizikçi Andrei Sakharov’un 1965’te sunduğu bu üç temel kural son 60 yılda bu konuda yazılan her makalenin temelini oluşturuyor.


Doktoram sırasında Sakharov kurallarını öğrenirken, tez danışmanım Ann Nelson bir hikâye anlatmıştı. Zamanında Sakharov’u ABD’deki bir konferansa ana konuşmacı olarak davet etmişler. Sakharov’un cevabı: “Davetinizi ne yazık ki reddetmek zorundayım. Öğrendim ki hastaymışım.” Sakharov’un SSCB içindeki hareketleri, ülke dışına çıkışları hükümet tarafından kısıtlandırılmış yıllarca. 1975’te aldığı Nobel Barış Ödülü’nün seremonisine katılmasına izin verilmemiş. Sakharov’un böyle bir polis gözetimine maruz kalmasının sebepleri insan hakları adına verdiği söylemler, barış istemesi ve silahlanma karşıtlığı.

Sakharov’un barışa gelen yolu aslında savaşla başlamış. 2. Dünya Savaşı sırasında Andrei Sakharov, SSCB’nin nükleer silah araştırmalarının başını çeken bir fizikçiydi. Tez danışmanı Igor Tamm ile beraber hidrojen bombasını geliştirdi. (Tamm, Cherenkov radyasyonu üzerine olan çalışmaları ile 1958 Nobel Fizik Ödülü’nü paylaştı.) Sakharov savaş sonrasında bu silahların insanlığa ne kadar zarar verdiğini görüyor ve bu yıkımda kendi sorumluluğu ile yüzleşiyor. Bir yandan da ülkelerin silahlanma yarışına girmesini endişeyle izliyor. SSCB’nin 1961’de yaptığı Çar Bombası testinden sonra telaşı artan Sakharov, Sovyet politikacılara atmosferik nükleer testleri durdurmaları için mektuplar yazmaya başlıyor. Bir yandan da akademik dergilere nükleer silahların yıkımına dair yazılar gönderiyor. Sakharov’un çabalarının da yardımıyla 1963’de SSCB ve ABD arasında yeraltı harici başka yerlerde nükleer silah testi yapılmasını engelleyen bir sözleşme imzalanıyor.

Sakharov’u dünya gündemine taşıyan ise 1968’de yazdığı “İlerleme, Barış İçinde Bir Arada Yaşama ve Entelektüel Özgürlük Üzerine Düşünceler” başlıklı manifesto olmuş. Bu yazısı ile Sovyet rejimine açık açık muhalefet oluyor, rejimin özgürlükleri artırmasını ve insan hakları suiistimallerinin bitmesini talep ediyor. Sakharov’un manifestosu bir yıl içinde 18 milyon baskıya ulaşıyor. Sakharov Sovyet Atom Komisyonu’ndan atılıyor ve araştırma geliştirme projelerinden alınıyor. Bilimsel araştırmalarına kamu gözünden uzak devam eden Sakharov, Moskova İnsan Hakları Komitesi’ni kuruyor. SSCB’nin Çekoslovakya işgalini protesto etmesi gibi, Afganistan’a girmesine karşı da protestolar yapıyor. Zaten KGB’nin listesinde olan Sakharov, 1980 yılında Gorky şehrine, 6 yıl sürecek olan bir sürgüne gönderiliyor. Gorbaçev tarafından serbest bırakılan Sakharov, kelimenin tam anlamıyla son nefesine kadar dünya halklarının özgür ve güvenli bir hayat yaşamaları için uğraşıyor.

Şu günlerde Sakharov’u düşünmemin ana sebebi tabii ki Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilan etmesi. Putin’in dünyaya savurduğu tehditlerden bir tanesi Rusya’nın sahip olduğu nükleer silahlar. Sakharov ‘68 manifestosunda ABD ile işbirliğini ve nükleer silahlanmanın durdurulmasını savunurken nükleer silahların bizi götüreceği yeri açık bir şekilde görmüş ve bu yolda kendi yerini rasyonalize etmek, mea culpalar sunmak yerine geleceğimizi değiştirmeye adamış hayatının geri kalanını. Andrei Sakharov anısına verilen önemli ödüllerden biri Avrupa Komisyonu’nun verdiği Düşünce Özgürlüğü Ödülü. Bu ödül 1995’te Leyla Zana’ya verilmiş fakat Zana o sırada hapiste olduğu için ancak 2004’te alabilmiş ödülünü. Özellikle fizik dünyasında önemli bir diğer ödül ise Amerikan Fizik Topluluğu’nun Sakharov Ödülü. 2020’de bu ödül Ayşe Erzan’a verilmiş. Ayşe Erzan Bilim Akademisi kurucularından olan bir fizikçi ve Türkiye’nin güneydoğusunda barış isteyen akademisyenlerden biri. Barıştan fersahlarca uzaklaştığımız şu günlerde Sakharov’u düşünüp güç almaya çalışıyorum. Ve bir fizikçi olarak onun izinden gitmeyi umuyorum.