2019, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kuruluşunun 100’üncü yılı. ILO’nun 100’üncü yılı dünyada çeşitli etkinlikler ve bilimsel toplantılarla kutlanıyor. Türkiye’de bu konuda ilk bilimsel etkinlik DİSK tarafından önceki gün İstanbul’da Barış İstiyorsanız Adalet Ekin-Çalışma Hakları ve Çalışmanın Geleceği başlığıyla düzenlendi. Toplantıya uluslararası sosyal politika ve çalışma iktisadi alanında çalışmalarıyla bilinen çok sayıda akademisyen ile ILO ve […]

2019, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kuruluşunun 100’üncü yılı. ILO’nun 100’üncü yılı dünyada çeşitli etkinlikler ve bilimsel toplantılarla kutlanıyor. Türkiye’de bu konuda ilk bilimsel etkinlik DİSK tarafından önceki gün İstanbul’da Barış İstiyorsanız Adalet Ekin-Çalışma Hakları ve Çalışmanın Geleceği başlığıyla düzenlendi. Toplantıya uluslararası sosyal politika ve çalışma iktisadi alanında çalışmalarıyla bilinen çok sayıda akademisyen ile ILO ve ITUC temsilcileri katıldı. Toplantıda Türkiye-ILO ilişkileri, Türkiye’nin çalışma mevzuatının uluslararası sözleşmelere uyumsuzluğu kapsamlı olarak tartışıldı.

Toplantının başlığı olan “Barış istiyorsanız adalet ekin” (Ci vis pacem cole justitiam) bir Latin özdeyişi. Sosyal politika ve uluslararası sosyal politikanın özünü yansıyor. Bu özdeyişin ILO’nun kuruluş ilkelerine de esin kaynağı olduğu kabul edilir. ILO’nun kuruluşu sosyal adalet olmaksızın sosyal barış olmayacağının teyidi anlamına geliyor.

Bir başka Latin özdeyişi ise ci vis pacem para bellum: Barış istiyorsanız savaşa hazır olun. Taban tabana zıt iki anlayış. Biri barışın adalete dayanarak sağlanabileceğini, diğeri ise güce dayanarak sağlanabileceğini söylüyor. Barışın savaşa hazır olarak, güce dayanarak sağlanacağı fikir Pax Romana (Roma Barışı) olarak da biliniyor.

Roma Barışı uzun dönemli ve güçlü bir devlete-orduya dayalı zoraki bir barış dönemini ifade ediyor. Roma Barışı, Cumhuriyet sonrasında, Roma İmparatorluğu’nda İÖ 27 ile İS 180 yılları arasında Akdeniz’de hüküm sürdü. Roma Barışı, Roma’nın öteki halklar karşısında üstün gücüne dayanan zoraki bir barıştı. Bu dönemde İtalya nüfusunun üçte biri köleydi. Öte yandan bu dönemde küçük bir azınlığın lüks içinde yaşadığı bilinmekte birlikte, yoksul sınıfların durumu konusunda çok az şey biliniyor. Güce dayalı barışın adaletten yoksun oldu hep. Güce dayalı ve adaletten yoksun barış kalıcı olmadı. İsyanlar, savaşlar ve toplumsal devrimlerle sarsıldı zoraki barış dönemleri. Sosyal adalet arayışı ve mücadelesi hep sürdü…

ILO, 100 yıl önce 1. Dünya Savaşı’nı sona erdiren Versailles (Versay) Barış Antlaşması ile kuruldu. Savaşın yıkıntıları arasından sadece siyasal barış değil, sosyal barış da doğmuştu. Sosyal barış olmadan siyasal barışın olamayacağı, sosyal barışın da ancak sosyal adalet ile mümkün olacağı kabul ediliyordu. 19. yüzyıl boyunca devam eden sosyal adalet arayışı ve mücadelesinin ILO’nun kuruluşunda büyük katkısı olduğu biliniyor. Nitekim ILO’nun kuruluş ilkelerinden birinin 8 saatlik işgünü olması, 19. yüzyıl işçi sınıfı mücadelelerinin en önemli talebiydi.

ILO Versay Antlaşması ile kurulan Milletler Cemiyeti’nin bir parçasıydı. Ancak Milletler Cemiyeti İkinci Dünya Savaşı’nda doğru yıkılırken ILO ayakta kaldı. Başlangıçta sanayi işçisinin sorunlarına yönelen ILO, daha sonra tüm çalışanları ve tüm sosyal sorunları gündemine almaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde örgütlenme özgürlüğü ve sosyal haklar ILO gündeminde ve sözleşmeleri arasında daha yoğun bir yer tutmaya başladı. 1944 Filadelfiya Konferansı’nda benimsenen ve ILO Anayasası’nın bir parçası olan ilkeler günümüzde de yakıcı bir biçimde önemini koruyor:  n Düşünce ve örgütlenme özgürlükleri sürekli bir ilerlemenin temel koşuludur. n Sürekli bir barış ancak sosyal adalete dayalı olarak sağlanabilir. n Her nerede olursa olsun yoksulluk bütün insanların refahı için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

ILO üç taraflı (emek, sermaye ve devlet) bir yapı olarak kuruldu ve bu haliyle en özgün uluslararası örgüt niteliğini taşıyor. ILO çalışma yaşamına ilişkin uluslararası kurallar üretmek amacıyla kuruldu. ILO yüzyıllık tarihi boyunca çalışma standartlarına ilişkin 190 civarında sözleşme kabul etti. Bu sözleşmeler çalışma sürelerinden çalışma yaşına, sosyal güvenlikten zorla çalıştırmaya ve sendikalaşma hakkından iş güvencesine kadar çalışma yaşamının pek çok önemli sorununa ilişkin kurallar getiriyor. ILO sözleşmeleri dünyada çalışma yaşamının insanileştirilmesine önemli katkılarda bulundu; ancak pek çok ülkede çalışma yaşamı bu standartların çok çok uzağında. Türkiye de çok sayıda ILO sözleşmesini onaylamasına rağmen bunlara uygun davranmıyor.

Uluslararası çalışma hukukunun ve sosyal politikanın amiral gemisi ILO, çalışma hayatıyla ilgili uluslararası asgari kuralları saptayan ve bunların uygulanmasını denetleyen üç taraflı bir yapı. ILO salt bir emek örgütü değil. Üç taraflı bir örgüt. O nedenle çalışma kurallarının oluşturulması uzun zaman alıyor ve taraflar arasında bir uzlaşmaya dayanıyor. Bu nedenle ILO sözleşmeleri ideal sözleşmeler değil. Ancak çalışma yaşamına asgari standartlar getiren evrensel kurallar. Bu kuralların uygulanması da geliştirilmesi de sendikaların ve çalışanların bunlara sahip çıkmasıyla mümkün.

Kadim zamanların özdeyişi bugün daha da yakıcı ve acil: “Barış istiyorsanız adalet ekin.”