Kupa maçları dünyanın dört bir köşesinde peri masallarının gerçek olabileceğine inandırmıştır insanları. Alt liglerdeki takımlar nesiller boyu anlatılacak futbol mucizelerinin peşinden koşar. 2000’de Fransa Kupası’nda Amatör Lig takımı Calais’in finale uzanan hikâyesi... İtalya Kupası’nda yarı final vizesi alan 3. Lig temsilcisi Alessandria... Memlekette de var benzer hikâyeler; 1980 yılında Lüleburgaz’ın hem Beşiktaş hem de Fenerbahçe’yi eleyerek yarı final oynaması... 1999’da ismini hafızalarımıza kazıyan Pendik... Oligarşik takımların maç sayısını arttırmak ve güçlü takımların erken elenmesini önlemek adına yeniden kurgulanan Türkiye Kupası’nda artık alt lig sürprizi, sempati şampiyonlarına rastlamaz olmuştuk. Bu sene kupada maç kaybetmeden adını çeyrek finale yazdıran ve eşleşmenin ilk ayağında Fenerbahçe ile 3-3 berabere kalan Amed Sportif Faaliyetler’in hikâyesi ise bir peri masalından ziyade Kemalettin Tuğcu öyküsü tadında. Ne de olsa delik deşik bir şemsiyeyle yağmurdan korunmaya çalışanların takımı Amedspor....

Eski adı Diyarbakır Büyükşehir Belediye, yeni adıyla Amed Sportif Faaliyetler, Türkiye Kupası’nda tarihi başarılara imza atarken, ülkeyi yöneten erk, hazzetmediği coğrafyanın temsilcisinin elenip ülke gündeminden uzaklaşması için düğmeye bastı. İktidarın propaganda aracı yayıncı kuruluşun Amedspor’un maçlarını yayınlamaktan kaçınması gündeme gelmişti. Memleketin doğusunda devlet marifetiyle oluşan savaş ortamının müsebbibi futbolcularmış gibi her şehirde terörist muamelesi görmeleri, ırkçı tezahüratlara maruz kalmaları ise hiç gündeme gelmedi.
Kontratları nedeniyle Diyarbakır’da yaşayan, bu sebeple hem gerçekleri gören hem de terörist muamelesi yapılan oyuncu topluluğu, grup aşamasında liderliği son saniyelerde kaybetmişti. Tek maçlı eliminasyon sistemiyle oynanan son 16 turunda Bursaspor ile eşleştiler. İl Güvenlik Kurulu toplandı ve tribünlerden patronu kızdıracak sesler çıkmasın diye 2009-2010 sezonunda şehrin diğer takımı Diyarbakırspor ile oynanan maçlarda çıkan olayları bahane ederek, karşılaşmaya sadece passolig sahibi Bursaspor taraftarlarının alınmasına karar verdi. Amedspor kulüp tarihindeki en önemli maçına çıktığında stadyumda alkışlayanı yoktu. Deniz Naki’nin çeyrek finalin kapısını açan golünden sonra zafer işareti yapması hem askere gitmemek için her şeyi yapmaya hazır olup Amed’e gol atınca asker selamı verenlere hem de mezhebini vücuduna kazıdığı için ülkenin başkentinde kendisine saldıranlara cevaptı. Maç öncesinde ve süresince tribünlerin ırkçı hakaretlerine aldırmayan oyuncular sadece futbola odaklanarak ev sahibi takımı sahadan silmişti. Asırlardır ezilen bir halkı temsil ediyorsan hak ederek kazanmaktan başka çaren yok. Amedspor’un oynadığı futbolu gören Bursa taraftarı da başka anlamlar yüklediği maçın bitiş düdüğü yaklaşırken “ruhsuzlar” diye tempo tutarak tepkisini kendi oyuncularına yöneltmişti.
Yukarıdakiler Amedspor çeyrek finale kalması yetmiyormuş gibi üstüne ratingi yüksek bir takımla eşleşmesinden rahatsız oldular. Çocuklar ölmesin diyenlerin terör örgütü propagandası yapmaktan yargılandığı bir memlekette Diyarbakır halkının Fenerbahçe’yi ağırlamasına elbette izin verilmedi. Biz Beyaz Türklerin romantikleşip kendilerini doğudan esen tatlı rüzgâra kaptırmamaları için gerekli önlemler alındı. PDFK Amedspor’a, Başakşehir ile oynanan karşılaşmada taraftarlarının “Her Yer Cizre, Her Yer Sur, Çocuklar Ölmesin Maça Gidebilsin” diye tezahürat yaptığı için bir maç seyircisiz oynama cezası verdi.

Bu cezayla yetinmeyen TFF, takımın yıldızı Deniz Naki’yi de sosyal medyadaki paylaşımları sebebiyle PFDK’ye sevk etti. Gol attıktan sonra Rabia işareti yapanlara ses çıkartamayanlar Deniz Naki’ye ideolojik propaganda yaptığı ve sportmenliğe aykırı davrandığı gerekçesiyle 12 maç ceza verdiler. Diyarbakır’da boş tribünler önünde oynanan çeyrek final maçına “Çocuklar ölmesin maça da gelsin” pankartıyla çıkan, ilk 30 saniyesinde hareket etmeyerek TFF’nin kararlarını protesto eden Amed Sportif’e yeni bir ceza daha yolda...

Gezi Parkı’da toma suyu ve biber gazıyla eğitilen duyu organlarının doğudan gelen kokulara, seslere, görüntülere kayıtsız kalmasına artık şaşırmıyorum ama Deniz Naki’nin bu kadar yalnız bırakılmasına şaşırıyorum. Haftada bir resmi maç oynayan bir futbolcu için 12 maç ceza almak neredeyse sezonu kapatması demek. Hakeme yumruk atmak ile sosyal medyadan fikrini söylemenin cezasının aynı olduğu yerde adaletten bahsedilemez. Deniz Naki’ye sahip çıkmayan tüm futbol aktörleri bilmelidir ki adalet bir gün onlara da lazım olacak. Amed Sportif’in varlığından dahi rahatsız olanlara, kupayı kazanma olasılığı olan her takımın Türkiye’yi Avrupa’da temsil etme olasılığı da olduğunu hatırlatmak gerek.

Aslına bakarsanız mart başında oynanacak rövanşın sonucundan çok Fenerbahçe taraftarının yaklaşımını merak ediyorum. Ali İsmail Korkmaz’ın adına marş yazan tribünlerin “barışa bir şans” vermesi umuduyla...