Her ne zaman bir savaş yaşanıyorsa, o zaman kesinlikle barışı konuşmanın zamanıdır. Bazıları, savaş zamanında barışı tartışmanın bir tür zayıflığın işareti olduğunu söylese de, doğru olan tam da budur. Herkes için barış, güvence ve adalet tesis edecek bir yol aramak hepimizin görevi. Can kayıplarını veya dünyanın başka bir yerine sığınmak zorunda kalan milyonlar olduğu gerçeğini başka nasıl ortadan kaldırabiliriz ki?

Barışı istemenin zamanı

Jeremy CORBYN - Eski İngiltere İşçi Partisi Lideri
(BirGün Çeviri Kolektifi tarafından Counterpunch'tan çevrilmiştir.)

Rus mermileri Ukrayna şehirlerine yağsa da, Yemen'de süren ateşkes belirsiz olsa da, Kudüs'te namaz kılan Filistinlilere saldırılar yapılsa ve dünyanın pek çok yerinde çatışmalar hala devam ediyor olsa da bazıları için barıştan bahsetmek hala uygunsuz kaçabiliyor.

Her ne zaman bir savaş yaşanıyorsa, o zaman kesinlikle barışı konuşmanın zamanıdır. Daha fazla can kaybını veya dünyanın başka bir yerine sığınmak zorunda kalan milyonlarca insanın olduğu gerçeğini başka nasıl ortadan kaldırabiliriz ki? Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres'in nihayet Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski ile yüz yüze görüşme talebinde bulunması geç de olsa memnuniyet verici bir gelişmedir. (Yazı Guterres’in Putin ve Zelenski ile görüşmesinden önce yayınlanmıştır.)

Ukrayna'da hızlı bir ateşkes süreci yürütülmeli, Rus askerleri geri çekilmeli ve Rusya ile Ukrayna arasında gelecekteki güvenlik düzenlemeleri konusunda bir anlaşma sağlanmalıdır.

Tüm savaşlar müzakerelerle sona erdirilmişse, bu savaş da neden bitirilemesin?

ÇOĞU ÜLKE KIŞKIRTIYOR

Herkes bir noktadan sonra zaten bu sürecin işletileceği geçeğinin farkında. Ukrayna ve Rusya'da gerçekleştirilen bombalamalar ve katliamlar, daha fazla mülteci, daha fazla ölü ve daha fazla kederli aile varken bu süreci geciktirmenin bir anlamı da yok. Ancak çoğu Avrupa ülkesi barışı teşvik etmek yerine silah tedarikini artırma, mevcut savaş makinesini besleme ve kendi silah üreticilerinin hisse fiyatlarını artırma fırsatını değerlendiriyor.

Silahlı çatışmaların sebep olduklarının yanında insan haklarının istismar edilmesi veya küresel ekonomik sistemin bir sonucu olarak pek çoğunun karşı karşıya kaldığı şiddetli yoksulluk nedeniyle derin sıkıntı içindeki insanlara insanlık adına, insanlıktan yoksun olduğumuzu da konuşmanın zamanıdır.

Ukrayna nüfusunun neredeyse yüzde onu şu anda sürgünde travma, kaygı ve korku içinde yaşıyor. Avrupa'daki çoğu ülke Ukraynalı mültecilere bir şekilde destek de sağlıyor. İngiliz hükümeti de öyleymiş gibi davranıyor, ancak daha sonra Ukraynalıları caydırmak adına İçişleri Bakanlığı'nın kasten yarattığı labirent ve kabus gibi olan bürokrasi tuzağına düşürüyor. Aksine, Ukraynalı mülteciler samimiyetle desteklenmeli ve iyi ağırlanmalıdır. İngiliz halkının genel olarak istediği şey de budur. Sıradan insanların gösterdiği bu muazzam cömertlik, insanlığımızın aslında nasıl olması gerektiğini de yansıtıyor.

Bununla birlikte, Afganistan, Irak, Libya ve Yemen gibi İngiltere'nin doğrudan sorumlu olduğu savaşlar sonucunda ülkemize gelen çaresiz mültecilerin yaşadıklarına bakarsak, hikâye acı bir şekilde değişiyor.

KAPILAR MÜLTECİLERE AÇILSIN

Eğer biri tehlikeyi göze olarak yıkık dökük bir botla İngiliz Kanalı'nı geçmeye teşebbüs edecek kadar çaresiz kalmışsa, sempatiyi de desteği de hak ediyor demektir. İçişleri Bakanlığı'nın planı ise anlaşılan o ki bu insanları Ruanda'ya geri göndermek gibi görünüyor. İnsanlığa ve mülteci haklarına inanıyorsak, hepsine eşit ve onurlu bir şekilde davranmalı, göçü bir suç haline getirmemeli, göçmenleri hapse atmamalı ve toplumumuza katkı sağlamalarına izin vermeliyiz. Muhafazakâr Parti bu insanları def etmeyi tercih ederse, elbette diğer Avrupa ülkeleri de aynısını yapacaktır. Danimarka hükümeti, bu acımasız ve uygulanamaz tavrı desteklediğini hızla açıkladı bile.

Bu savaşın toplumumuza dair siyaset ve umutlarımız üzerindeki etkileri, en az küresel etkileri kadar büyük olacaktır. Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra “sonraki nesilleri savaş belasından kurtarmak” için kurulmuştu. O zamandan beri, dünyanın başına bela olmuş, milyonlarca insanın hayatına mal olan uzun ve gitgide de uzayan çatışmalar ve vekâlet savaşlarının üstesinden gelebiliriz. Kore, Vietnam, İran-Irak, Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Hindistan-Pakistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve diğer pek çok yerde yaşanan çatışma, belki de Kenya'daki gibi emperyalist işgale karşı nitelikler barındıran çatışmalar oldukları için ana akım medya tarafından neredeyse hiç haber yapılmıyor.

BM’YE SORULAR

BM'ye Ukrayna'daki işgale dair ciddi sorular sorulmalıdır. Rusya Ukrayna'yı vahşice ve kendi yasadışı tarzıyla işgal ettiğinde, BM'nin ateşkes talep etmesi için genel sekreterini Moskova'ya göndermesi gerekmiyor muydu? BM ise harekete geçmek için çok yavaş davrandı ve bu devletler birliği sistemi müzakerenin yolunu ortaya koymaktansa çatışmayı tırmandıracak bir yol benimsedi.

Nisan 2022'de İspanya'nın solcu Podemos partisinin ev sahipliğinde düzenlenen bir konferansta, solcu aktivist örgüt Progressive International tarafından başlatılan diyaloğun ardından etkili ve güçlü bir barış çağrısı yapıldı. On yedi konuşmacının her biri savaşı ve işgali kınadı, Ukrayna ve Rusya halkı için ateşkes ve barış içinde bir gelecek olması gerektiği çağrısında bulundu. Katılımcılar, bu çatışmanın tırmanmasının tehlikelerini ve yeni bir soğuk savaşın getireceği savaşın şiddetini ve sıcaklığının ne demek olduğunu biliyordu. Dünyada hali hazırda kullanılabilecek 1.800 nükleer savaş başlığı var. Bir taktiksel bir manevra yüz binlerce insanı öldürür, bir nükleer bomba ise milyonları insanı öldürebilirken, kontrol altına alınamayacak ve etkileri sınırlandırılamayacak bir güçtür.

Haziran ayında Viyana, Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması çerçevesinde bir dizi büyük barış etkinliğine ev sahipliği yapacak. BM Genel Kurulu tarafından desteklenen ve ilan edilen nükleer silaha sahip devletlerin ise karşı çıktığı bu anlaşma, nükleer silahın olmadığı bir gelecek adına bir umut ve fırsattır. Ve bu fırsat iki elimizle sarılmalıyız.

Bazıları, savaş zamanında barışı tartışmanın bir tür zayıflığın işareti olduğunu söylese de, doğru olan tam da budur. Bazı hükümetlerin Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen veya devam eden düzinelerce başka çatışmadan herhangi birine karışmasını engelleyen, dünyanın dört bir yanındaki barış protestocularının ortaya koyduğu cesarettir.

BARIŞ TEK GÜVENCEDİR

Barış sadece savaşın olmaması değildir; gerçek bir güvencenin de teminatıdır. Karnınızın doyacağını, çocuklarınızın eğitim alabileceğini, bakılacağını ve ihtiyacınız olduğunda bir sağlık hizmetinin yanınızda olacağını bilmenin verdiği güvence. Milyonlarca kişi için böyle bir güvence artık yok. Ukrayna'daki savaşın yan etkileriyle birlikte, bu güvence milyonlarca başka kişinin elinden de alınacaktır.

Öte yandan, birçok ülke silah harcamalarını artırmaya ve giderek daha da tehlikeli silahlara kaynak ayırmaya devam ediyor. Öyle ki, ABD şimdiye kadarki en büyük savunma bütçesini onayladı. Silahlar için kullanılan bu kaynakların tümü aslında sağlık, eğitim, barınma veya doğanın koruması için kullanılması gereken kaynaklardır.

Vahim ve tehlikelerle dolu bir zamandan geçiyoruz. Bu korkutucu oyunu izlemek ve ardından gelebilecek daha fazla çatışmaya kendimizi alıştırmak ve hazırlamak, iklim, yoksulluk veya gıda krizinin gündeme taşınmasını sağlamayacaktır. Herkes için barış, güvence ve adalet tesis edecek başka bir yol aramak hepimize düşen bir görevdir.