Saray rejiminin telaşı da inatçı kararlılığı da ortada. Baroların yapısını değiştirecek düzenlemeyi, sosyal medya ile internete ayar verme iştahını ve sadece yüzde 5’i havuzun dışında kalan bağımsız medya kuruluşlarının fişini çekme ısrarını birlikte ele almak mümkün.

BAROLAR

Türkiye, hızlı ve etkin karar mekanizması bahanesi ile tek adam tarafından kuşatıldı. Şüphesiz ülkedeki her karar, bir kişinin iki dudağı arasında kanun olurken, baroların, “demokrasiye atıfla” çoklu sisteme geçirilmek istenmesi riyakar bir çelişki. Bu demokrasi değil, olsa olsa 2010’da cemaat ile kuşatılan yargının kalbine saplanan son hançer.

Barolar önce bölücek, AKP anlayışına uygun olmayanlar ayrılıp fişlenecek. Ardından yalnızlaştırılarak, terörize edilecek. AKP’li ve MHP ile gericilik çemberi dışında kalan baroların avukatları itibarızlaştırılacak. Toplum, yargıyı etkilemek için her davada iktidar menşeli baro avukatlarını tercih edecek. Savunma işsizlikle de terbiye edilecek.

Düzenlemenin sadece hukuk alanında çalışanları etkilemesi düşünülemez! Üstü örtülmeye çalışılan her türden dava ve fail için gün doğacak. Kadın şiddeti, çocuk istismarı, yolsuzluk, ağır hak ihlalleri, radikal İslamcı yapılanmalara ait örgütlenme ya da işbirliği dosya ve davalarına erişilemeyecek.

TELEVİZYONLAR

Barolar tartışması ile TELE1 ve Halk TV’ye verilen 5 günlük ekran karartma cezaları gündemde. TELE1’e “Abdülhamit’e hakaret” ve “Diyanet'e suçlayıcı ifadeler” gerekçeleri, Halk TV’ye ise “Libya şaibeleri” nedeniyle ceza verildi. Cezalar rejimin, karakteri hakkında da bilgi veriyor.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşçı, cezalar ile muhalif kanalların sesini kesmeye yönelik operasyonun 2’nci aşamasına geçildiğini, sonraki adımın kanalların fişinin çekilmesi, ekranların tamamen karartılması demek olacağını ifade ediyor.

Kamuoyu, ekran karartma gibi internet konusunda da endişe taşıyor. Saray rejimi ve MHP koalisyonunun, 2020 yılında, internetin fişini tümden çekebilmesi söz konusu olmasa da belli düzenlemelerle “daha etkin” kontrol sağlaması mümkün. Bu da fişlemenin artması, terörize etme, gözdağı ve baskının yaygınlaşması demek.

SOSYAL MEDYA

İfade özgürlüğünün sosyal medya ile ilişkisi zaten içler acısı durumda. İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFOD) 2 gün önce yayımladığı, “EngelliWeb 2019: Buzdağının Görünmeyen Yüzü” raporu endişe verici. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Uzman Ozan Güven’in yaptığı araştırmada çarpıcı veriler var:

2019 sonu itibarıyla Türkiye’de 408 bin 494 web sitesi erişime engellendi. Dahası, 130 bin Kaynak (URL) adresine, 7 bin Twitter hesapına, 40 bin tweete, 10 bin YouTube videosuna ve 6 bin 200 Facebook içeriğine, 5651 sayılı kanun ve diğer yükümlere istinaden erişim engellendi.

Bunlar, önceden planlanarak, bir düzen içinde ve uygun zemin oluşturularak hayata geçirildi. Savunma için, Ankara Barosu’nun, Diyanetin LGBTİ+’lara ilişkin nefret söylemine tepkisi sonrası düğmeye basıldı. Sosyal medyaya saldırıda, Esra ve Berat Albayrak çiftinin yeni doğan çocuklarına dair çirkin paylaşımlar fırsat bilindi. Televizyonlara saldırı için de “ahlaki tutum” ve “bunun dışındakiler” algısı yaratıldı.

Gelişmeler karşısında, “AKP kepekleri indiriyor” diyen karamsarlar da “Bir iktidar bu şekilde şekilde sürdürülemez, koltuk, altlarından kaydığı için telaştalar” diyen iyimserler de var. Gerçek olan şu ki Türkiye eski Türkiye değil. Geçen bir hafta öncesine göre bile!

İKTİDAR NEYİ AMAÇLIYOR: TEDBİR, SEÇİM DİZAYNI

İktidarın hızlanmış adımlarına, tek açıdan bakmak olanaksız. İslamifaşist koalisyonun halkın gözünden düştüğü, yaldızlarının dökülüp sadece pasının kaldığı ortada. Rıza üretemeyince, “kendi açısından” bir dizi akla, çağa, demokrasiye uygun olmayan önlemi almaya çalışıyor. Ancak bu adımlar ile aynı zamanda karanlık rejimin inşaasını da sürdürüyor.

“Tedbirler”, “seçimsiz seçim” dizaynı olarak da değerlendirilebilir. Anketleri bir yana koyup, iktidarın attığı adımlar üzerinden sadece sandık gününe ilişkin bir simülasyon yapılabilir! “Bizden değildir” denip illegalize edilen avukatlar oy günü büyük zorluklar yaşayacak, sosyal medya gücü ile duyurulan usulsüzlükler halka yansımayacak, “Seçim bitti” diyen havuz medyasını ifşa edecek karşıt bir mecra olmayacak.

“Bırakalım zaten kendilerine zarar vererek gidiyorlar” demek kolaycı ve karşılığı olmayan bir yaklaşım. 2002’den beri benzer terane! İşlevsiz hale gelmesi öngörülen sosyal medya platformlarındaki atışmalar, şakalar etkisiz. Galiba Türkiye artık mizah yapılacak dönemeçten oldukça uzak. Her şeyin iyiden iyiye zorlaştığını düşündükçe, “dokunulmazlıklara” ve “atı alan Üsküdar’ı geçti” seçimine bir kez daha ah çekmemek imkansız.