Bugün 25 Kasım 2021… Tek adam rejiminin keyfi ve şahsileşmiş düzeninde, 20 Mart 2021 tarihli İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararının gölgesindeki ilk Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Geçen 250 günde, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bilgilerine göre her gün en az bir kadın öldürüldü veya şüpheli şekilde ölü bulundu. Üstelik kadın hakları üzerindeki karanlığı arttıran pandemi ve günden güne ağırlaşan ekonomik buhran yaşanırken…

Açık ki, kadına yönelik şiddet hiçbir zaman tekil, kişisel, psikolojik şiddet vakalarından ibaret olmadı. Kadına yönelik şiddetin, yaşanan ayrımcılıkların sebebi kurulu erkek egemen düzen. O düzeni devam ettirme kararı da iktidarın bilinçli, açık siyasi tercihi. Yani mesele tamamen siyasi!

Meselenin siyasi olduğu, tek adam rejiminin uluslararası toplumda kadına yönelik şiddetle mücadelede “altın standart” olarak nitelendirilen, kadınların şiddete karşı korunması için somut ve bağlayıcı hukuki güvenceler içeren İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme tercihinden belli. Bu tercih aynı zamanda iktidarın Türkiye’yi hak temelli dünya düzeninden, demokratik hukuk devletinden uzaklaştırma iradesinin de bir örneği daha.

İşte bu düzene karşı kadınların öncülüğünde, kadın mücadelesinin dinamizmi ve kazanımları ile Türkiye’de düzen değişikliği yönünde güçlü ve yeni bir siyasi irade büyüyor. Kadınlar şiddete ve ayrımcılığa karşı tüm cesaretleriyle sokakları ve meydanları dolduruyor. O nedenle, işyerlerinden emekçi kadınların güvenceli, eşit koşullarda, iyi işlerde çalışma talebi günden güne yükseliyor. O nedenle, üniversite kampüslerinden kadınlar “farklılıklarımızla bir aradayız” diye haykırıyor. Bu güçlü toplumsal irade, güçlenen yeni bir siyasi iradeyi, irademizi büyütüyor.

İrademiz, bütüncül bir düzen değişikliği. Çünkü sosyoekonomik eşitsizlikler, iklim krizi, cinsiyet eşitsizlikleri; bunların tümü aynı düzenin sonucu. Çünkü her kriz toplumun dezavantajlı kesimlerinin, özellikle kadınların maruz oldukları adaletsizliklerin derinleşmesine neden oluyor.

İhtiyacımız dört temel tercihe dayanan bir düzen değişikliği. Hukuk devletinin kurallar ve kurumlarıyla hukuki güvencenin, üretken ve üretime dayalı bir düzenle ekonomik güvencenin, güçlü bir sosyal devlet ile sosyal güvencelerin, siyasette eşit temsil ile kadınların karar mekanizmalarının eşit ortağı olmasının sağlandığı bir düzen… Hak temelli bir düzen! Biz bu düzeni değiştireceğiz. Kadına yönelik şiddete, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine son vermek için iktidarımızın ilk haftasında İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyacağız.

Kamunun kaynaklarını ranttan yana değil üretimden yana kullanarak kamuda ve özelde insan onuruna yakışır, güvenceli istihdam imkânlarının arttırılmasını sağlayacağız. Her mahallede kreş, geceli- gündüzlü bakım evleri kurarak sosyal bakım hizmetlerini nitelikli, erişilebilir bir kamu hizmetine dönüştüreceğiz. Eşit işe eşit ücret ilkesinin her bir işyerinde eksiksiz biçimde hayata geçirilmesi için düzenlemeler yapacağız.

Başta ev içi ücretsiz emek ile sosyal güvenceden yoksun bırakılanlar olmak üzere, güçlü bir sosyal devlet ile tüm kadınların sosyal güvenceye kavuşturulması için Aile Destekleri Sigortası programımızı hayata geçireceğiz. Her bir kadın bu ülkenin vatandaşı olmaktan gelen bir hakla temel gelire erişecek. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak, fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddeti ortadan kaldıracak bütüncül politikaların yapımında, kadınlara etkin ve eşit söz hakkının güvencesi olacak yeni bir siyaseti hep birlikte kuracağız.

Çünkü biliyoruz ki ancak karar mekanizmalarında eşit temsil güvence altına alınırsa, ancak ulusal ve uluslararası dayanışma büyütülürse toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir bütüncül düzeni hep birlikte inşa edebiliriz.

Türkiye’yi temsilen görev aldığım Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) işte bu dayanışmanın büyüdüğü, büyütüldüğü yerlerden birisi. AKPM’de, raportörlüğünü üstlendiğim, sosyoekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldıracak bütüncül bir politika çerçevesine dair bir dizi politika önerisi Konsey’e üye devlet ülkelere tavsiye karar olarak geçtiğimiz eylül ayında kabul edilmesi de bu büyük eşitlikçi dayanışmanın bir göstergesi…

Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında erkek egemen düzeni sürdüren tek adam rejimi yerine eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye, hakça paylaşılan zenginliğe dayalı bir düzeni bu ülkenin eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye adanmış milyonları olarak hep birlikte; kadınların öncülüğünde kuracağız.
Biz varız, biz hazırız, buradayız!