1990 yılında kurulan Başakşehir takımının yaş ortalaması 29,9 ve takım maliyeti 48,73 milyon Euro.

Gelelim bizim yüzyıllık takımlara: Galatasaray’ın yaş ortalaması 28, takım maliyeti 87,50 milyon Euro. Beşiktaş’ın yaş ortalaması 26,8, maliyeti 56,08 milyon Euro. Fenerbahçe’nin yaş ortalaması 26,5, takım maliyeti 60,25 milyon Euro. Trabzonspor’un yaş ortalaması 25,1, maliyeti 76,28 milyon Euro.

Şimdi buradaki sayısal verilere bakılınca; Başakşehir takımının maliyeti dört takımdan daha düşük ve yaş ortalaması dört takımdan daha büyük. Yani dezavantajlı durumda.

2015 yılında yükseldiği Süper Lig’de iki dördüncülük, iki ikincilik, bir üçüncülük ve bu sene şampiyon oldular. Hiç de fena olmayan bir istikrarları olduğu gözüküyor.

Başkanları Göksel Gümüşdağ.

Hani herkesin anlattığı o futbolcular ile haşır neşirliği olan ve onlara yakın olmak için çok çaba sarf eden Büyükşehir Belediye’de katiplik yapan memur…

Evet, siyasi ilişkiler sayesinde kendine alan açan ve o nimetlerden kişisel olarak da yararlanan kimse…

İyi de geldi kulübe başkan oldu ve tüm ilişkilerini kullanarak (!) takımı bir istikrara kavuşturup sonunda şampiyon yaptı. Oyunu kuralına göre oynadı.

Peki arkasında seyirci desteği var mı? Yok.

Arkasında medya desteği var mı? Yok.

Arkasında spor kamuoyu desteği var mı? Yok.

Takımının tarihsel bir derinliği var mı? Yok.

Dört büyük takımın başkanlarında Gümüşdağ’da olmayan her şey var, hatta daha fazlası da var ama bir şeyler eksik!

Yüz yıllık takımların başkanlarına bakınca ortada bir şeylerin yanlış gittiği gerçeği ile karşılaşıyoruz.

Ali Koç’un futbol ile ilgili zaafları ve seyirci etkisinde kalarak hata yapma lüksüne sahip olması, onun hala taraftar kimliğinden kurtulmadığını göstermekte. Nasıl bir istikrar politikası izleyeceği konusunda hala kafası karışık.

Galatasaray’da futbolun tek sorumlusu Fatih Terim olduğuna göre, onun üzerinden süreci anlatmak daha doğru olur. Öncelikle yaptığı transferlerdeki verimsizlik ile beraber, şartların eşit olduğu ortamlarda, kendisinin donanımlarının o kadar da etkili olmadığı gerçeği de müsabakalardaki olumsuzluklar üzerinde ortaya çıktı.

Ahmet Nur Çebi, altı yıllık stajyerliğinden sonra asaleten görevi almasına karşın, başkanlık etkisi elektrik faturasından öteye maalesef gidemedi. Sergen Yalçın’ın çabası da takımın ancak buralara kadar gelmesini sağladı.

Ahmet Ağaoğlu tabiri caizse yanlış ata oynadı ve federasyon başkanlığı dönemindeki bütün hataları katlayarak Trabzonspor başkanı olarak da yaptı hatta eksiksiz de diyebiliriz…

Takımların taraftar bütünlüğüne bakın ve takımların tarihsel derinliğine bakın ki Ali Koç ile, Fatih Terim ile, Ahmet Nur Çebi ve Ahmet Ağaoğlu ile yüzleşirsin ve Başakşehir neden şampiyon olduğunu anlamakta hata olmasın.

Dört takımın toplam borcu 10 milyar TL’nin üstünde olduğunu da düşündüğümüzde, birilerinin ciddi şekilde yanlış ve hata yaptığı gerçeği ile yüzleşmek gerekir.

Dört büyük takımın geldiği yer ile şimdi bulunduğu yer arasındaki farka baktığımız zaman, birlerinin kulübü kendi kişisel çıkarı için sömürdüğü gerçeği ile yüzleşmek gerekir.

Binlerce genel kurul üyelerine rağmen, olması gerekenler değil de olursa kulüp menfaati için zararı olacağını bile bile seçimlerdeki tercihlerini bu şekilde yaptıysalar, genel kurul üyelerinden bazıları kişisel çıkarları için takımın geleceğini heba ettikleri gerçeği ile yüzleşmek gerekir.

Evet Başakşehir bir proje takımı bu doğru ve arkasında siyasi bir güç de var, ki belki birkaç sene içinde çok farklı konuma gelecek ve hiçbir etkisi kalmayacak, ama ortada kadro bakımından bir istikrar ve her sene aynı çizgide oynayan bir takım varsa burada da bazı gerçekler ile de yüzleşmek gerekir.

Lig kalitesinin kötü deyip, Başakşehir’in şampiyonluğuna bu gerekçe ile bakmaktan ziyade, dört büyük takımın futbol adına yapamadıklarından dolayı lig kalitesinin düşmesi nedeni ile yüzleşmesi gerekir. Bunlar ile yüzleşmeden siyasi güçten ve haksız rekabet koşullarından bahsetmek doğru olmaz.

Herkes arkadaki aynaya baksın.