Başakşehir, Şampiyonlar Ligi’nin kapısına dayandı

Geçen sezon kazandığı maçların ardından Şampiyonlar Ligi müziğiyle motive olan Başakşehir ilk maçta avantajlı bir skor elde etmişti. Abdullah Avcı kulüp tarihinin en önemli eşleşmesinin ikinci maçına da aynı onbirle çıkmaya karar vermişti. Gördüğüm her boş koltuk bana bir kez daha Eskişehirspor, Adanademirspor, Samsunspor, Kocaelispor gibi kulüpler alt liglerde sürünürken bir proje takımının Şampiyonlar Ligi ön elemesi oynamasının nedenlerine lanet okutuyordu. Başakşehir’in başarısını iktidar desteğiyle açıklamaya çalışmak işin kolayına kaçmaktır. Fikret Orman’a “Beşiktaş halk değil saray takımıdır” dedirten futbol iklimde tüm profesyonel liglerdeki iktidara yanaşmayan kulüpleri toplasak bir elin parmaklarını geçmez. Göreceksiniz AKP iktidarı sona erdikten sonra da Başakşehir yoluna devam edecek. Zira takım elbiseli hırsızlarca değil, bir akıl çerçevesinde yönetiliyor.

Tam Başakşehir’e sempati duymaya başlıyordum ki karşı tribünler “Ayağa kalkmayan FETÖ’cü olsun” diye tempo tutmaya başladı. Damadı FETÖ’cülükten yargılanan Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın kurduğu takımın aslında olmayan taraftarının böyle bağırması mı, bulunduğumuz stadın adının Yıldırım Demirören’in “yok hocam birlikte yapacak çok işimiz var” diye istifasını reddetmesinin ertesi günü görevine son verdiği Fatih Terim’in adını taşıması mı, Demirören’in fikrini değiştirdiği iddia edilen çiçeği burnunda spor bakanı Osman Aşkın Şık’ın üstelik cumhurbaşkanıyla beraber maça gelmesi mi, maç öncesi dağıtılan Başakşehir dergisinin ilk sayısının kapağı mı, takımın başında kaptanlık pazu bandıyla sahaya çıkan Emre Belözoğlu mu yoksa maçın sonlarına doğru açılan pankart mı sebep oldu bilmiyorum ama sempatimin antipatiye dönüşmesi zor olmadı.

“Sanat hiç birşeyden bir şeyler yapmak ve onu satmaktır” der Frank Zappa. Başakşehir’e turu yoktan var olan iki gol getirdi.

Önce 7.dakikada Premiere Leauge de birlikte forma giymiş iki sanatçı sahnedeydi. Yeni transfer Gael Clichy, Adebayor’a öyle bir orta yaptı ki eski takım arkadaşı bu ikramı geri çeviremezdi. Zira yapılan orta asist olarak istatistiklere kaydedilmeyi hak ediyordu. Türkiye Futbol Direktörü olsam bu ortanın alt yapılardaki tüm bek ve kanat oyuncularına izletilmesi ve çalıştırılmasını zorunlu tutardım. Allahtan değilim.

Rakibin fişini çeken golü 34’te Visca attı. Bu sefer yoktan var etme sırası Adebayor’daydı. Togolu yıldız oynadığı oyunla “Hayatı tecrübe yönetir” lafının niçin doğru olduğunu ispatlıyor.

Başakşehir’in tur atlamak için artık tek yapması gereken sadece duran toplara dikkat etmekti. Zira üçüncü bölgede varlık gösteremeyen Club Brugge’ün başka türlü skor üretmesi mümkün gözükmüyordu.

Başakşehir maçın geri kalanında hiç zorlanmadı. Club Brugge ikinci yarının başlarında varlık göstermeye çabaladı ancak karşısındaki takımın onlara pozisyon vermeyeceğini anlamaları uzun sürmedi. Buna karşın ev sahibi bulduğu her fırsatta rakip kaleyi zorlamayı sürdürdü. Ancak ikinci yarıda skor değişmedi ve Başakşehir 2-0 galip gelerek Şampiyonlar Ligi’nin kapısına dayandı. Boz Baykuşlar sonraki turu da geçerlerse Şampiyonlar Ligi’ne kalacaklar ancak geçemeseler bile UEFA Avrupa Ligi gruplar aşamasına kalmayı garanti etti.

Yiğidi öldür ama hakkını ver. Bütün antipatisine rağmen Başakşehir geçen seneki takımın kadro olarak da oyun olarak da üzerine koymaya devam ediyor. Yine bütün antipatisine rağmen Emre’nin futbolu takımı başka bir seviyeye çıkartıyor. Başakşehir Emre’siz oynamayı da çözerse şampiyonluk hesapları yapan oligarkların işi bu yıl hiç kolay olmayacak.