Kazandığı onca bireysel ödül bir yana, 2000 yılında başladığı teknik direktörlük kariyerinde 15 yılı devirmiş ve tam 22 kupa kazanmış bir isim Jose Mourinho. Hatta şunları yan yana yazalım da fotoğrafı daha iyi çekmiş olalım. Porto ile 2 Primeria Lig, 1 Portekiz Kupası, 1 Portekiz Süper Kupası, 1 UEFA Kupası, 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. Chelsea ile 3 Premier Lig,  1 Federasyon Kupası, 3 Lig Kupası, 1 İngiltere Süper Kupası şampiyonluğu. Inter ile 2 Serie A, 1 İtalya Kupası, 1 İtalya Süper Kupası, 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. Real Madrid ile 1 La Liga, 1 Kral Kupası, 1 İspanya Süper Kupası şampiyonluğu.

Jose Mourinho’ya “Special One” denmesinin sebepleri sadece sansasyon yaratan açıklamaları, rakip teknik adamlarla girdiği söz düelloları, kritik gollerden sonra yaşadığı gol sevinçleri ve zaman zaman taktik tahtasına yansıttığı uçuk felsefeler değil ya da olmamalı. 3 büyük ve 1 de baş altı ligde kazandığı kupaları dizdiğinizde de onun nasıl bir başarı paratoneri olduğunu anlıyorsunuz. O rakipleriyle uğraşmayı seviyor, ama rakiplerinin de onunla uğraşmayı sevdiğini itiraf etmek lazım. Genelde cevapsız kalan hiçbir açıklaması olmadı Portekizli’nin. Yani süreci yönetmesini ve psikolojik savaşı da çok iyi biliyor. Özellikle Real Madrid’i çalıştırdığı yıllarda “canavar” Barcelona’yı durdurmak için başvurduğu, defansif ağırlıklı futbol için “kalenin önüne çekilen otobüs” yakıştırmasını yapanlar çoktu. Chelsea’nin eski futbolcusu ve menajeri Ruud Gullit geçtiğimiz günlerde mavilerin oynadığı futbol için “sıkıcı” ifadesini kullandı. Gerçekten durum öyle mi? Jose Mourinho 10 yıl önce ülkesi dışındaki ilk şampiyonluğunu, yine Chelsea ile kazanırken 72 gol atıp 15 gol yemiş ve 95 puan toplamıştı. Bu sezon bitime 3 maç kala 69 gol atıp 27 gol yediler ve 83 puan topladılar. Sıkıcı olarak nitelendirilen takımın, 10 yıl önceki performansına gore geliştirebileceği tek rakamın attığı gol olması ilginç. Ayrıca Mourinho’nun ikinci Chelsea döneminde aldığı skorlara bakarsak, onun takımı için sıkıcı ifadesini kullanmanın haksızlık olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz sezon Arsenal’i 6-0 mağlup eden, bu sezon Everton deplasmanında 6-3 kazanan, Avrupa kupalarında birçok maçta rakiplerini ezip geçen Mourinho’nun ta kendisiydi. Gerçi Mourinho, 2005’te, Chelsea’ye 50 yıl sonra tarihinin ilk şampiyonluğunu kazandırırken de aynı eleştirilere maruz kalmış ve efsane Johan Cruijff, onun, galibiyet için eğlenceyi ikinci plana attığını, gerekirse ona nasıl 70’lerin Barcelona ve Ajax’ı gibi göz hoş gelen futbol oynayacağını öğretebileceğini söylemişti. Mourinho’nun cevabı netti. “Şampiyonlar Ligi finalinde 4-0 mağlup olmayı öğrenmeye ihtiyacım yok”. Cruijff Barcelona’nın başındayken 1994 Şampiyonlar Ligi finalini Milan’a 4-0 kaybetmişti.

Mourinho sadece sansasyonlardan ibaret bir adam değil. Futbol ve kendini geliştirmek üzerine her gün kafa yoran, ayakları yere sağlam basan ve insan yönetimini çok iyi bilen birisi. Geçtiğimiz günlerde verdiği röportajda her gün 2 saat boyunca odasına kapanıp yaptığı işi analiz ettiği ve kendisini geliştirme yollarını aradığını açıklamıştı. Geçen sezon şampiyonluğu kaybettiği Manchester City için ekim ayında şöyle demişti. “Biz ve onlar ellerimizdeki oyuncuları tutarsak 5 yıl içinde kim daha iyi olacak? Biz. Hazard, Oscar, Willian, Azpilicueta ve Zouma kariyerlerinin en iyi döneminde olacaklar.” Yine haklı çıkmaya başlamış görünüyor.