Başarısızlıktan kalan yüksek ve kalıcı enflasyon olacak

Güldem ATABAY
Ekonomist

Önümüzdeki perşembe günü saat 14.00’te Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararını açıklayacak. Döviz rezervlerinden daha fazla satacak alan kalmayınca rekabetçi kur söylemine dönen, ardından Kavcıoğlu döneminde cari fazla vererek fiyat istikrarını yakalayacağına inanmamızı bekleyen TCMB, Türkiye ekonomisinin ağustos ve eylül aylarında art arda cari fazla vermesini temel alarak faiz indirmeye devam edecek. Genel beklenti 50-100 baz puan daha faiz indirimi yapılarak politika faizinin yüzde 16’dan aşağıya çekilmeye devam edileceği.

Hâlbuki resmi verilere göre “bile” tüketici fiyatları enflasyonu (TÜFE) ekim sonu itibarıyla yüzde 20’de. Faizi yüzde 15’e doğru çekmek negatif reel faiz seviyesini derinleştirecek. TCMB açısından istenen sonuç olarak da TL değer kaybetmeye devam edecek, Türkiye sanayi sektörü ihracat pazarında daha da “rekabetçi” hale gelecek. Bu arada enflasyona ne olacağı şimdilik Merkez Bankası’nın ilgi alanında değil. Nasıl olsa uzun vadede cari fazla vererek, yani artan ihracatla döviz bolluğu yaratarak TL istikrara kavuşacak, böylece enflasyon düşmeye başlayacak.

Bu dolambaçlı beklentiye yeni bir ekonomik teori dahi demek zor. Daha çok ekonominin kitabını yazanlar açısından bilgi ile yeni bir “iddialaşma” olarak yorumlanabilir.

Rekabet gücünün Berlin Duvarı yıkılışından bu yana ülke kurları üzerinden artmadığını, inovasyon ve verimliliğin payının daha önemli olduğunu vurgulayabiliriz.

Buna, ihracatta son dönem izlenen ışıltılı performansta geçici olacağı varsayılan tedarik zinciri aksaklıkları nedeniyle Türkiye’nin Avrupa pazarına olan fiziksel yakınlığının önemli payı olduğunu ekleyebiliriz. İthalat artışında izlenen ivme kaybının artan emtia fiyatları/zayıflayan TL nedeniyle yurtiçinde ithal ikameyi tetiklediğini de hatırlatabiliriz TCMB’ye. Dolayısıyla ihracattaki performansın 2022 ötesinde sürdürülmesinin de kolay olmadığını...

Küresel ölçekte yükselen enflasyon, ABD merkez bankası Fed’in 2022’de parasal sıkılaştırmaya geçerek Dolar Endeksi’nin değerini herkes için daha da yükseltecek olması, gelişmekte olan ülke para birimlerinin özellikle ağır hasar alacağı gibi bilinen gerçekler, TCMB açısından belli ki teferruattan ibaret.

Hâlbuki TL’nin değer kaybının yarattığı yüksek enflasyon sorunu Türkiye ekonomisinde kalıcı olacak. Faiz kararı beklenirken TL/doların 10,21’e çıkmasının üretim için ara malı ithal eden, net enerji ithalatçısı Türkiye açısından sonuçları acı verici. Eriyen TL kaynaklı maliyet artışları hızla iç piyasada fiyatlara yansıtılmak zorunda. Yoksa üreticilerin, hele zaten borç yükü yüksek KOBİ’lerin var olma şansı kalmıyor. Hizmet sektörü için de durum farklı değil.

Çalışan milyonların yarıdan fazlasının asgari ücret aldığı Türkiye ekonomisinde hane halkı açısından en yakıcı sorunlar, gıda, kira ve enerji fiyatları enflasyonu elbette. Asgari ücrete yapılması beklenen düzeltmenin yükselen enflasyonun ardından koşması da birkaç vade ile düzeltmenin olumlu etkilerinin eriyerek yok olacağının habercisi.

TCMB’nin para politikasının değersiz TL hedeflemesinden fiyat istikrarı açısından hiçbir fayda beklenemezken, milyonlar için geçim sorununu ağırlaştırması ise kabul edilemez bir politika tercihi.

Para politikasında odağın enflasyon hedeflemesinden finansal istikrara genişlemesi gerekirken, neredeyse paralel evrene kayması nedeniyle TL’deki değer kaybının yakın zamanda bire bir ölçeğe yakın şekilde fiyatlara yansıması kaçınılmaz.

Başa dönersek, neyi neden yaptığı ekonomik olarak açıklanamayan TCMB, 18 Kasım PPK toplantısında yine faiz indirecek. TL’de yaşanan değer kaybının son bir haftada hızlanmasından bu beklentinin genel kanı olduğunu anlıyoruz. TL/doların 10,21’i vurması PPK’yi faiz indirme kararlılığından vaz geçirir mi? Olabilir ve ne fark eder? Bir sonraki toplantıda faiz indirmeyeceğini kim garanti edebilir? Ya da artan küresel enflasyonla sıkı para politikasıyla çoktan mücadele etmeye başlayan merkez bankaları gibi gidişattan sorumlu hissederek TL’yi korumaya, enflasyonu dizginlemeye çalışacak bir aklın hâkim olacağını kim iddia edebilir?

2018’den beri içine düştüğümüz bu çukurdan çıkmanın tek gerçekçi yolunun bu hatalı kararları alan hükümetin değişmesi olduğunu vurgulamaktan başka söylenecek sözün kalmadığı bir aşamadayız.