KONUK YAZAR: FİKRET BAŞKAYA AKP tipik bir burjuva partisi değil. Politik İslamcı bir parti. Dolayısıyla ‘oyunun kurallarına’ uygun davranmayı reddediyor. Laikliğin iflah olmaz düşmanı. Tabii yasal, kurumsal çerçeveyi ve teamülleri de sürekli aşındırarak yol alıyor. Amaç şeriat düzenini tesis etmek olunca, yasaları, kuralları, teamülleri, etiği yok saymak işten bile değildir… Zira, üzerinde durduğu zeminle tam […]

Başarmamak için hiçbir  neden yok

KONUK YAZAR: FİKRET BAŞKAYA

AKP tipik bir burjuva partisi değil. Politik İslamcı bir parti. Dolayısıyla ‘oyunun kurallarına’ uygun davranmayı reddediyor. Laikliğin iflah olmaz düşmanı. Tabii yasal, kurumsal çerçeveyi ve teamülleri de sürekli aşındırarak yol alıyor. Amaç şeriat düzenini tesis etmek olunca, yasaları, kuralları, teamülleri, etiği yok saymak işten bile değildir… Zira, üzerinde durduğu zeminle tam bir uyumsuzluk halinde…

Güya bütün bunları da, kendinden menkul bir ‘şeriata’ dayandırıyor… Verili olanı tasfiye ediyor ama ‘yeni bir şey’ yapma yeteneği yok. Malûm, ‘Politik İslam’ın’ alternatif bir toplum projesi yoktur… Çözümü geride arıyorlar… Tarihte geriye dönüş mümkün olsaydı, işler ne kadar kolay olurdu… 40 yaşındaki adama 8 yaşındaki çocuğun ceketini giydirebilir misiniz? O zaman geriye şeriat soslu bir neoliberalizmi dayatmaktan başka yapabilecekleri bir şey kalmıyor… Dini, ülke zenginliğini, bütçeyi, hazineyi, ‘müşterekleri’ yağmalamak, talan etmek için kullanıyorlar… Din onlar için kitleleri aldatmanın bir aracı, bir şov malzemesi…

AKP seçimle gelse de seçimle gitmek istemez. Bir kere kendini ‘vazgeçilmez’ olarak görüyor… “Bizsiz olmaz” diyor. Bekayı dillerine dolamalarının nedeni bu… Biz gidersek devlet çöker, Türkiye yok olur… safsatasını dillerinden düşürmüyorlar ama bunu inanarak söylediklerini sanmıyorum. Zira, gitmenin maliyeti çok büyüktür onlar için… Yağma ve talana o kadar alıştılar ki, ‘ballı böreği’ bırakmak çok zor. İkincisi, o kadar büyük suça bulaştılar ki, iktidardan düştüklerinde mutlaka yargılanacaklarını, hesap vereceklerini biliyorlar… Israrla ve her şeye rağmen iktidarda kalmak istemelerinin nedeni bu… Hile, yalanla ve manipülasyonla bir yere kadar denecektir…

Hukukun bu kadar ayaklar altına alındığı, kurumların çökertildiği durumda, İstanbul seçim skandalı neden şaşırtıcı olsundu? İnsanlar olmayan şeyleri varmış gibi görme eğilimindeler maalesef… Bu durumda yapılması gereken şey, tüm muhalefet bileşenlerinin 23 Haziran seçimlerini boykot etmesidir… “Biz bu sefil oyuna ortak olmayız” demeleri lâzım… Zira, bu sefer seçim sonuçlarına razı olmayan bu iktidar, 23 Haziranda fikir mi değiştirecek? Aslında bu iktidar gününü çoktan doldurdu… Her şeyi çökerttiler… Bütün gösterge ışıkları ‘kırmızıda’… Eğer, boykotta anlaşma sağlanamaz ise, muhalefetin ikircikli olmayan bir tarzda seçime ‘asılması’, güçlü bir ‘demokrasi cephesi’ oluşturması gerekiyor… Bu durum politikleşmeyi güçlendirebilir, insanların gerçek birer ‘politik özne’ olmasını sağlayabilir ki, bu çok büyük bir kazanım demektir…

O halde iki şey: Birincisi, ‘fotoğrafı netleştirdikleri’ için YSK’ya teşekkür etmek gerekiyor. Bu durum, muhalefetin ‘gerçek muhalefet’ olabilmesi için potansiyel bir fırsat sunuyor; İkincisi, ‘muhalefetin’ de bu süreçte kendini yenilemesi gerekiyor… Zira, ‘yeni durum’ yeni yaklaşımları, yeni perspektifleri, yeni yöntem ve araçları gerektiriyor… Artık hiç bir şey eskisi gibi değil… Zeminin kaydığının bilincinde olmak ve gereğini yapmak gerekiyor… Başarmamak için de hiç bir neden yok! Bu bir haysiyet mücadelesidir ki, orada kaybetmek diye bir şey yoktur…