Başbakan Erdoğan önemli bir sağlık sorunundan başarılı bir ameliyatla kurtuldu. Kısa sürede acil şifalar dilemek boynumuzun borcu...

Başbakan Erdoğan önemli bir sağlık sorunundan başarılı bir ameliyatla kurtuldu. Kısa sürede acil şifalar dilemek boynumuzun borcu. İnsan hele doktor olunca bir hastanın tıp aracılığıyla sağlığına kavuşmasından hem mutlu oluyor hem de mesleği ve meslektaşları adına gurur duyuyor.

Benzer şekilde ismi geçmese de yargının en üst kademelerinde yer alan bir başka tanınmış kişide geçen haftalarda yine çok başarılı bir ameliyatla iyileşti. Yine çok iyi bir hekim ve ekip, hastayı ameliyat etti. .

Darısı ülkedeki tüm insanların başına demek geliyor insanın içinden.

Dünyadaki, Türkiye’deki her insan için sağlık hakkı ve iyi sağlık hizmeti alma hakkı, evrensel bir hak. İnsan olmaktan, bir arada yaşamaktan, bir devlet idaresi altında yaşıyor olmaktan kaynaklanan bir hak. Her devlet, yurttaşının olabilecek en iyi sağlık hizmetini alabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmalı, insan gücü yetiştirmeli ve alt yapıyı kurmalı.

Ülkedeki tüm insanların başına demek geliyor içinden insanın da, içinden gelmesi yetmiyor. Çünkü Türkiye’deki yasal düzenlemeler yurttaşların sağlık hizmetlerinden eşit ve özgür olarak yararlanmasını engelliyor artık.

Eskiden sosyal güvenlik kurumuna tabi olanlar için ücretsiz olan muayene olma, tetkik yaptırma ve tedavi olma hakkı artık paralı!

Eskiden sosyal güvencesi olan bir yurttaş sağlık ocağına, devlet hastanesine ya da üniversite hastanesine gittiğinde ücretsiz olarak muayene olabiliyor, tetkikleri yapılıyor ve sadece ilaç bedelinin %20’sini ödüyordu. Yatarak tedavi olduğunda ise ameliyat, yatış ve ilaç tedavileri tümüyle ücretsizdi. Aslında ücretsizdi demek durumu tam açıklamıyor. Her ay maaşından kaynağında kesilen sosyal güvenlik primi zaten karşılıyordu masrafları.

Oysa AKP iktidarının getirdiği yasal düzenlemelerden sonra yurttaşlar, yine sosyal güvenlik primi ödemeye devam ederlerken artık aile hekimine muayene olduklarında muayene katılım payı adı altında ek bir ücret daha ödüyorlar. Bu ücret devlet ve üniversite hastanelerindeki muayenede daha da yüksek.

Somut bir örnek; ben kendi çalıştığım üniversite hastanesinde bir başka arkadaşıma muayene olduğumda, reçetemi alırken eczaneye 25 lira muayene katılım payı ödüyorum. Çünkü kendi kliniğimin iki kat altındaki klinikte muayene olunca, oturduğum mahallenin aile hekimine gitmeden doğrudan üniversite hastanesine başvurmuş kabul ediliyorum. Gerçi işimi gücümü bırakıp iki kat aşağıdaki doktora değil de aile hekimime gitsem yine katkı payı ödeyeceğim.

Bu payların bu gün 10-25 lira iken çok yakında 50-100 liralara çıkacağı ve gerekçe olarak da Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme güçlüğü çekmesinin gösterileceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.

Böylece yurttaşlar hem düzenli olarak maaşlarından sosyal güvenlik primi kesilmesine ses çıkaramayacaklar hem de o primi ödemelerine rağmen sağlık hizmeti için ek ücret de ödeyecekler.

Kısaca sağlık hizmeti kamu hizmeti olmaktan çıkıp, herkesin parası kadar alabildiği bir serbest pazar metasına dönüşmüş olacak.

Bu Amerikan tipi vahşi kapitalist sağlık sektörünü Türkiye’ye yerleştirmek de ömürleri batı ve Amerikan karşıtlığıyla geçmiş olan dindar siyasetçilere nasip olmuş oldu.

Sürecin en hazin yanı AKP’nin getirdiği sağlık hizmetlerini kapitalist pazara sunan yasal düzenlemeleri hem Başbakan yani çıkarılan yasaların temel sorumlusu hem de o yasaların Anayasa’ya uygun olup olmadığını denetleyen kişinin delmiş, onları sağlıklarına kavuşturan sağlık hizmetlerini yasa dışı olarak elde etmiş ve onlara sağlık hizmetini veren doktorları ve ekiplerini ve tedavi oldukları kurumları da bu yasadışılığa suç ortağı etmiş olmaları.

Üstelik hem Başbakan’ı hem de yüksek yargı mensubunu sağlığına kavuşturan doktorlar, hani Sağlık Bakanı’nın “muayenehanelerinde benim vatandaşımı kazıklıyorlar” diye halkın önüne linç edilmek üzere attığı muayenehanesi olan hekimlerden!

Yasayı yapanla, yasayı denetleyenin uymadığı yasal düzenlemeler peki kimleri bağlıyor?

Sıcak örnek için Van, Erciş deprem bölgelerindeki vatandaşları ve orada zorla çalıştırılan, işten atma tehditleriyle hasarlı hastanelere sokulan sağlık emekçilerine bakmak gerekli. Ve tabi ki ülkenin yoksullarına.

İktidar her sağlık sorununda Cleveland’a gitmek yerine Clevaland’ı ayağına getirmiş oldu. Ama bir farkla yoksul yurttaşları için değil.