Hafta sonu, iktidarın yaptıklarını sorgulamaya kalkışan herkesi testere sesiyle terörist ilan edip hedef göstermesiyle meşhur beyefendi, Turkovac aşısı hakkında gerekli ve yeterli bilimsel çalışmaların yapılmadığını vurgulayan TTB başta olmak üzere fanatiklerine yine birçok ‘terörist’ sunarken, ben de Antifa Splatterpunk adlı öykü derlemesini okuyordum. 2021’de yayımlanmasına rağmen ancak Ocak 2022’de satışa çıkabilen kitap, anti-faşist korku öykülerinden oluşuyor.


Merriam-Webster Sözlüğü’ne göre, ‘faşizm karşıtı’nın kısaltılmışı olan ‘antifa’ sözcüğü ilk kez 1946’da ‘Nazi karşıtı’ anlamında kullanılmış. Sonrasında neredeyse hiç duyulmayan bu isim, Trump’ın başkan seçildiği 2016’dan itibaren yavaş yavaş yeniden gündeme geldi. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan Amerikan aşırı sağı siyahlara, eşcinsellere, yabancılara, muhaliflere karşı öyle rezil saldırılar düzenliyordu ki, diyalektik düzeyde karşıtının ortaya çıkması kaçınılmazdı.

Cumhuriyetçi Parti ve Trump iktidarı tarafından desteklenen aşırı sağcılar (alt-right) ateşli silahlarla dolu cephaneler kurarken Antifa’nın böyle bir ‘silahlı saldırganlar birliği’ olmadığı biliniyor. Ama Amerikan yandaş medyasında Antifa hakkında yoğun dezenformatif bir bilgi akışı var. Özellikle 2020’de, Black Lives Matter eylemleri sırasında görülen bazı yağma olayları Antifa’ya bağlanıp bu oluşum Trump tarafından ‘terörist’ ilan edildiğinde, sağcı ve genel olarak cahil kitleler tarafından lanetlenmesi için başka bir şey yapılmasına gerek kalmadı.

***

Aşırı derecede kanlı ‘beden korkusu’na (body horror) dayalı bir alt-tür olan ‘splatterpunk’ ile Antifa birlikte anılınca ortaya çıkacak şey biraz tedirginlik yaratıyor tabii. Neyse ki Antifa Splatterpunk’taki traji-komik öyküler şiddet övgüsü içermiyor, çoğunlukla ırkçı şiddetin kendi içinde patlayışını anlatıyor. Örneğin ilk öyküde, sokakta yakalayıp kaçırdıkları eylemciler üzerinde, Vietnam işgalinden kalmış bir miktar hardal gazıyla ‘deney’ler yapan faşist polislerin yanlışlıkla kendilerini gazlamasına tanık oluyoruz. Bir diğer öyküde, düşman belledikleri herkesin korkunç biçimde ölmesini sağlamak için Hitler’den kalma bir kitaptaki kara büyülere başvuran faşistlerin bu büyülerle mahvoluşunu görüyoruz. Red Brick adlı öykü, bembeyaz bir polisin, vurduğu siyahinin hayaletini görerek deliliğe doğru ilerlemesini anlatıyor. Yani kısaca, ‘faşizmin bir saatli bomba olarak portresi’ var bu öykülerde.

Kitaptaki favori öykülerimden biri, The Chad Show (Chad Şov) adını taşıyor. İlginç bir tesadüfle tam da hazretin konuştuğu saatlerde okuduğum öyküde, Chad Spears adlı bir televizyon programcısının özyıkımına tanıklık ediyoruz.

Chad ismi son yıllarda, tıpkı ‘Karen’ gibi, beyaz ayrıcalığına inanan cahil ve faşist bireyleri tanımlamak için kullanılıyor. Öyküdeki Chad, her gece yayımlanan Chad Şov adlı programda, solcuların kendilerine neler yapacağını göstererek anlatan bir medya soytarısı.

“Solcuların ne istediğini biliyorum. Burada hangi sol gruptan söz ettiğimizin de bir önemi yok; ister elit akademisyenler olsun ister sosyal yardımla geçinen sülükler… Bunlar -liberaller, demokratlar, antifa, kafirler, eşcinseller- bizim Batılı değerlerimizi yok etmek istiyor.” Alnında bir damla ter beliren Chad, kendisini izleyen 25 milyon Amerikalıya giderek ateşlenen biçimde seslenmeyi sürdürüyor: “‘Batılı değerlerimizin yok edilmesi’ ne anlama geliyor peki? Bu sadece vergilerin yeniden düzenlenmesi ya da çocuklarınıza beyaz olmanın utancını öğretmekle ilgili değil… Solcular sizin gibi ve benim gibi insanlardan kurtulmak istiyorlar; sadece değerlerimizden değil, bizden de! Bunlaaar, inançlı Hıristiyanların olmadığı bir dünya istiyorlar! Amerikan ailesini bitirmek istiyorlar! Amerikan erkeğini hadım etmek istiyorlar! Bu sapkınlar, kafayı ataerkillik dedikleri şeyi alaşağı etmeye takmışlar; babalarımızın erkekliğine leke sürmek, benim gibi erkeklerin gücünü ortadan kaldırmak istiyorlar!”

***

Chad, Amerikan halkına solcuların ne kadar tehlikeli olduğunu anlatırken bir yandan da ‘bunlar’ın iktidara gelirse neler yapacağını uygulamalı olarak göstermeye başlıyor: Kendi kasığına bir yumruk patlatıyor! Sonra bir daha, bir daha! Çektiği acıyla ağlayıp kusmaya başlarken, testislerini ezmeyi sürdürüyor. Ekran başındaki milyonlar hipnotize olmuş gibi, zevk ve hayranlık dolu gözlerle izliyor. Chad acı içinde masaya gidiyor, üzerinde “Anneniz kürtaj karşıtıydı” yazan fincanı alıp kafasında patlatıyor. Elinde kalan parçayla yüzünü doğrarken “Ah tanrım!” diye bağırıyor, “Solculuk size işte bunu yapıyor, hanımlar beyler!”

Bir süre sonra ağzını da parçaladığı için ne söylediği anlaşılamayan Chad’in prompterdan okuduğu sözler altyazı olarak veriliyor: “İşte solcular size bunu yapıyor!”

Chad elindeki porselen parçalarıyla karnını yarıp iç organlarını kameraya sıçratırken, yayın ekibi olanları keyifle izliyor. Sonra yönetmen bağırıyor: “Sıradaki gelsin!”

Aynı kıyafetleri giyen bir başka ‘Chad’, gülümseyerek stüdyoya girip selefinin kalıntılarına basmamaya çalışarak kameranın karşısına geçiyor: “Solcuların daha ne tür dehşetli şeyler düşündüğünü göstermek için, hepinizi yarın gece yine Chad Şov’a bekliyoruz.”

Prompter kapanıyor, fanlarının hayranlık dolu bakışları eşliğinde hazret görüntüden çıkıyor; ulusa bir sonraki seslenişine kadar beklemeye başlıyor.