8 Şubat'ta yapılan İrlanda seçiminin sonucu tarihi öneme sahip. Ülkede siyaset neredeyse yüz yıldır iki sağcı partinin egemenliğindeydi. Daha 2007 yılında, bu iki partinin toplam oy oranı yüzde 68,9’du. 8 Şubat günü ise bu oran %43,1’e geriledi

Başka bir dünya mümkün

Ronan Burtenshaw

Değişim dalgası uzun süredir hissediliyordu. İrlanda siyasetinde son on yıldır taşlar yerinden oynuyordu. 2010 yılında İrlanda bankacılık sistemi çöküş yaşarken ve AB kurumları kemer sıkma politikaları ile acı reçeteyi dayatırken, kısa süreliğine de olsa değişim umudu doğmuştu. İrlanda İşçi Partisi’nin oyları anketlerde yüzde 30’un üzerine kadar çıkıyordu, bankalar kurtarılacak diye işçinin sırtına yüklenen yük karşısında sendikaların düzenlediği kitlesel yürüyüşler de büyük destek görüyordu.

Nihayetinde İşçi Partisi seçimlerde oyların yüzde 19,4’ünü aldı (bir rekordu) fakat sağcı Fine Gael partisiyle koalisyona girerek eline geçen fırsatı ziyan etti. İrlanda solunun tarihinde bu gibi felaketlerden bolca var. 1940’lı yılların Clann na Poblachta partisinden İşçi Partisine, Demokrat Sol’dan 1992 yılının İşçi Partisine... Çıkan tüm fırsatlar neticede sağcı partilerin yükselişine vesile olmuştur. 2011 seçimlerinden sonra değişim rüzgârı Sinn Fein partisinden yana esiyordu. Fakat bunun geçici olduğu düşüncesi hâkimdi.

İrlanda, AB’deki kemer sıkma politikaları açısından birkaç yıl boyunca ‘poster çocuğu’ gibiydi. Yunanistan, İspanya, İtalya ve Portekiz’de kitlesel eylemler yaşanıp siyaset çalkalanırken İrlanda’da ortalık sakin görünüyordu. Uzmanlar ülkenin siyasi sisteminin istikrarına şaşıyordu.

Fakat 2014 yılı geldiğinde poster çocuğu yaramazlık yaptı. Fine Gael-İşçi Partisi koalisyon hükümetinin su tüketimine ek vergi uygulama planları toplumu öfkelendirdi. Yıllardır gelirleri artmayan ve kemer sıkma politikalarıyla mücadele eden İrlandalılar arasında yeni bir vergi son istenen şeydi. Tabii, İrlanda’nın su kaynaklarının özelleştirileceği şüpheleri de etkili oldu (ülkenin önde gelen para babalarından Denis O’Brien’ın su saati ihalesine dâhil olması bu şüpheleri körüklemişti).

'SU HAKKI' HAREKETİ

İşçi sınıfının ve yoksulların yaşadığı mahallelerde gerilimler yaşandı, yerel topluluklar su saati taktırmayı reddediyordu. Bu gelişmeler neticesinde sol partileri ve sendikaları kapsayan daha geniş bir ‘su hakkı’ hareketi şekillendi. Düzenlenen ilk eyleme 30 bin kişinin katılımı hedefleniyordu, eylem günü geldiğinde 100 bin kişi sokaktaydı. Su, İrlanda’da yerleşik düzene yönelik memnuniyetsizliklerin bir sembolü haline gelmişti.

Bu esnada yeni nesil de geliyordu. İrlanda’nın ekonomik çöküşünü birinci elden tecrübe etmişlerdi. Üniversite harçları, düşük maaşlar, yüksek kiralar, işsizlik… Birçoğu onlardan önceki nesiller gibi ülkeyi terk etti fakat yeni teknolojik olanaklar sayesinde ülkeleriyle bağları kopmadı ve eninde sonunda birçoğu geri döndü.

Bu yeni nesle mensup birçok insan için ekonomik ve toplumsal problemler bir bütündü. O zamandan bu yana müteahhit yanlısı politikalar ile krize sokulan konut sektörüne, denetimsizlik odaklı ekonomi politikalarına karşı büyük toplumsal hareketler şekillendi.

KONUT POLİTİKASI

Yüksek kiralar genç nüfusun yaşam standartlarını yerle yeksan ediyordu ve iyi yaşamlar sürme umudunu yıkıyordu. Sinn Fein Partisinin konut politikası sözcüsü Eoin O Broin’de kendilerini anlatan bir ses buldular; ülkeyi bu noktaya getiren politikaları tarif edişini, siyasi değişimin bu politikaları nasıl alt edeceğini ondan dinlediler.

Konut politikası işçi sınıfını da vurdu. ‘Çalışan yoksulların’ sayısı gitgide artıyordu. Geçtiğimiz yılın ekim ayı verilerine göre ülkedeki evsiz sayısı 10 bini aşmıştı.
2019’da hastanelerde yatak bulamayan hasta sayısı da 100 bini aşarak rekor kırdı. Hastane randevusu bekleyen kişi sayısı da 569 bin ile tarihin en yükseğindeydi.

Ülkeyi yıllardır sağcı partiler yönettiği için ülkede sağlık hizmetleri gelişmemişti. Krizle birlikte finansman ve yönetim sıkıntısı da eklenince ortaya çıkan şey büyük bir sağlık kriziydi.

Fine Gael partisinin ve muhafazakar Fianna Fail partilerinin çizdiği tablo ise bu gerçeklerden çok uzaktı. İrlanda dünyaya bir başarı hikayesi olarak sunuluyordu,ekonomik daralmadan hızlı çıkışın sebebi ‘vergi cenneti’ ekonomi modeli olarak sunuluyordu.

Fakat arka planda yaşanan iki farklı İrlanda vardı. Biri finans, ilaç, teknoloji ve gayrimenkul sektörlerine gelen yabancı yatırımlardan para kazanan İrlanda; diğeri ekonominin fırtınalı uçlarında yaşamaya mahkûm, yüksek yaşamsal maliyetler ile mücadele eden, maaşında herhangi bir artış görmeyen İrlanda.

KÖKTEN DEĞİŞMİŞ BİR SİYASET

İşte Şubat 2020 seçimlerinde son sözü bu İrlanda söyledi; işçi sınıfının ve gençlerin yaşadığı İrlanda artık Fine Gael–Fianna Fail ikilisinin ülkeyi yönetmesine göz yummayacaktı. İstedikleri kökten değişmiş bir siyaset anlayışıydı; on yıllardır süren sağcı toplumsal ve ekonomik politikaları bir kenara atacak, iklim değişikliğiyle mücadele edecek, daha adil ve adaletli bir toplum inşa edecek bir siyaset…

İrlandalı ünlü sosyalist James Connolly, 'Erin’in Umudu' adlı kitabında İrlanda’yı ilerici tabanda yeniden inşa etmekten söz eder. Solun görevinin 'insanlarda yeni bir ruh yaratmak' olduğunu ve solun 'toplumsal ve siyasi memnuniyetsizliğe dair tüm kuvvetleri yanında toplaması' gerektiğini söyler.

Sinn Fein’in Fine Gael ve Fianna Fail partilerine karşı kazandığı seçim zaferi, bu görevler özelinde ne kadar yol aldığımızı gösteriyor. Fakat daha gidecek çok yol var. Şimdiki görev bu kuvvetleri hükümet çatısı altında bir araya getirip gerçek değişim yaratmak.

Haftalar, aylar sürecek koalisyon görüşmelerinin hareketin ivmesini kesme riski var. Tabii bu görüşmeler ülkenin yine aynı sağcı partiler tarafından yönetilmesiyle de sonuçlanabilir. Çıkan bazı haberlerde Fine Gael, Fianna Fail ve Yeşil Partiyi de kapsayacak bir tür ‘süper koalisyonun’ bahsi geçiyor.

Bundan kaçınmak için farklı sol eğilimli partilerin, sendikaların, toplumsal hareketlerin ve sivil toplum örgütlerin bir araya gelmesi gerek. Bu birleşme değişim gücünü canlı tutabilir ve İrlanda’da düzen karşıtı harekete ket vurma girişimlerini boşa çıkarabilir.

Bu hareketin hangi ortak değerler üzerinden şekilleneceği açık: İrlanda adasının sağcı tarihini geride bırakacak ve farklı bir siyasi-ekonomik için toplumsal mutabakatı sağlayacak. Connoly’nin dediği gibi bu yeni İrlanda’da, İrlanda Sosyalist Cumhuriyeti’nde açgözlülük ve mahrumiyet bir daha asla var olamayacak.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Jacobin