PTT yönetimi Haber-Sen ile 2 yıldır tek bir görüşme bile gerçekleştirmedi. Sorunların çözümü noktasında yalnız kaldık, bu noktada kamuoyu oluşturduk. Buna karşılık sürgünlerle cezalandırıldık. PTT’nin bugünkü sorunu liyakatsiz siyasi atamalar.

Başka PTT yok!

İBRAHİM DAMATOĞLU
Haber-Sen Genel Sekreter

Düşünsenize, bir kurumun en üst yöneticisi olan Genel Müdür unvanında ki kişi, bir sendika ile yaklaşık 2 yıldır görüşme yapmıyor. Bir önceki sendika genel merkez yönetimiyle de hasbelkader sadece bir kez görüştüğünü de hatırlatmak isterim. İş kolunda ki bir sendikayla bir kurumun en üst düzey yöneticisi bunca zamandır neden görüşme sağlamaz? El insaf diyoruz biz bu duruma.

Evet, PTT Genel Müdürü Sayın Hakan Gülten yeni yönetim ile ne yazıktır ki görüşmüyor, onlarca randevu talebimize cevap bile vermiyor. Telefonlarımıza çıkmıyor. Genel Başkanımız Mesut Balcan’ı merak etmiyor mesela ve yeni yönetimle tanışma isteği bile yok. Ne düşündüğümüzü, problemlerin nasıl çözülmesi gerektiğini, asırlık kurumun itibarının tekrardan nasıl kazanması gerektiği ve diğer kronik kurum sorunlarının hangi önlem ve uygulamalar ile çözülebileceği görüşlerimizi merak dahi etmiyor. Dinlemek bile istemiyor demek ki, belki de bizleri bir öcü olarak görüyor. Görüşmeler ile çözülebilecek birçok sorunu ise PTT yönetimi çoğu zaman Anayasayı, Sözleşmeleri, Kanunları ve Uluslararası yönetmelikleri bildiği halde, hukuk ve evrensel kuralları da göz ardı ederek çiğniyor. Çatışma ve kanunsuz işlemler sonucu da, hukuksal mücadele ile kaybeden kurum. Mahkeme kararlarıyla karşı karşıya kalıyor. Öyle ki, birçok hukuksal kayıpları nedeniyle (mahkeme harcı, avukatlık ücreti, harcırah ödemeleri) kurumun kamusal zararlarına da sebep oluyorlar aslında böylece.

Öylesine yanlış bir kurumsal politika izlenmekte ki PTT’de, adeta “her şeyi ben bilirim ve benim dediğim olur ya da yandaştan bir görüş almak gerekir” mantığı uygulanmakta. Sendikamız ile bir ortaklaşma veya sorunları beraberce çözme zihniyeti veya isteği ortada yok. Nedendir bilinmez ancak tahmin seçeneğimizi kullanırız bu konuda ama açık olan şu ki kapıyı kapatmışlar bizlere. İşin ilginç yanı ise bunca yaşanmışlığa rağmen, bu otoriter davranışlarına hiç çekinmeden, hukuk kurallarını görmeden halen devam etmeleri. Demokrasiden yana olmadıkları gibi ötekileştirme, hak ihlalleri, sendikal ayrımcılık, yandaşların yönetici olarak atanmaları gibi uygulamaları hiç çekinmeden ve pişkince artarak devam ediyorlar. Oysa, yarın haksız, hukuksuz ve keyfi somut uygulamaları karşısında bu hukukun kendilerine de gerekli olacağının dahi farkında değiller.

KESK Haber-Sen’e kapılarını ve telefonlarını kapatan PTT yönetimi, diğer yandaş sendikalar ile samimi fotoğraflar eşliğinde görüşme yaptıklarını ise çekinmeden tüm kamuoyunun göreceği sosyal medya hesaplarından paylaşmaya devam etmektedirler. Kurumun mihenk taşı olan ve bilimsel, mantıklı çözüm yolları üreten sendikamız ile görüşme yapılmaması, aslında 181 yıllık PTT’nin de aleyhine bir durumdur. Ülkenin birçok yerinde personel eksikliğine rağmen pandemi sürecinde özveriyle, görevlerini gören sendikamız üyesi olsun, olmasın binlerce PTT emekçisi çözüm yollarımızı ve verdiğimiz mücadeleyi alkışlarken, PTT üst yönetiminin bizim ile görüşmemeyi diretmesi çok enteresan bir durumdur. Bu büyük çoğunlukta ki emekçi dostlarımız bizleri takdir etmelerine rağmen, ne yazıktır ki, diğer kamu kurumlarında olduğu gibi PTT’de de yönetici konumunda ki yandaş sendika yöneticilerinin mobbing baskıları, tehditleri sonucu açık olarak korktukları için gönülleri bizimle de olsa resmiyette üye olamamaktadırlar. Bu durumda açık olarak kurumun antidemokratik bir uygulaması ve bir ayıbıdır.

Kurumun en tepesindeki yönetici, sendikamıza böyle davranınca, özellikle Türkiye Varlık Fonuna (TVF) devir olan PTT’nin, diğer üst düzey yöneticileri de, (bunların bazıları PTT dışından kuruma atanan kişilerdir) bir iki görüşme haricinde sendikamız ile görüşmekten kaçınmakta ve telefonlarımıza dahi çıkmamaktadırlar. Kaldı ki, çok hayati ve anlık sorunları bir görüşme ile çözebilecek olmamıza rağmen görüşmemeleri sonucu da, haklı olduğumuz problemler kamuoyuna ve PTT emekçilerine aktarılarak, problemin çözülmesi yoluna gidilmektedir. Örneğin son süreçte yaşanan Çanakkale Biga PTT müdürünün bir insanlık ayıbı olarak kamuoyuna da yansıyan ve TBMM’de de bu hususta yazılı soru önergesi verilen çalışanının ve aynı zamanda sendikamız İl Temsilcisinin, yakınını kaybetmesi (91 yaşındaki dedesi) üzerine, kendisine sadece bir gün yıllık izin dahi müdür tarafından verilmemesi gibi. Yine, İstanbul Şişli Posta İşleme ve Dağıtım Müdürlüğü işyerinde yetkili sendikamıza karşı yapılan aralarında sendika yöneticilerimizin de olduğu sürgün operasyonları açık olarak sendikamıza karşı yapılan haksız bir sendikal ayrımcılığın bariz bir hukuksal olmayan örneği olmuştur.

SORUN LİYAKATSİZ SİYASİ ATAMALAR

Bu hak ihlalleri yanında, çok derinlemesine değinmemekle birlikte ve yine her somut durumu bilmemize rağmen detaylara girmeden yüzeysel olarak şunu da ifade etmek isterim ki; özellikle asırlık kurumumuz TVF’na girdiğinden beri kötü yönetilmesinden kaynaklı halkın kurumu olan PTT’nin kaynakları çarçur edilerek bazı yolsuzluklara, usulsüz ihalelere ve yandaş yapılanmalara maruz kalarak 2019 ve 2020 yıllarını rekor zararlarla kapatmış olup, 2021 yılının son sürecinde kamu hizmeti gören kurumun tabi olduğu 6475 Posta Hizmetleri Kanunun ilgili maddesini de çiğneyerek %35 ile %300 civarında halk için karşılanamayan bir rekor zam yapmıştır. Özellikle yurt dışı gönderilere Cumhuriyet tarihinin en yüksek astronomik zam oranı uygulanmıştır. Bu olumsuzlukların sebebi kamu emekçileri değil, liyakatsiz kurumu tanımayan, kurum dışından asırlık kurumumuza siyasi tercihlerle atanan yöneticilerdir.

Ancak emin olun ki, bu makus tarih değişecek, kurumuna sahip çıkacak, çalışanları birbirine düşürmeyen, sendikal ayrımcılık yapmayan, kurumu tanıyan işinin ehli liyakatli yöneticilere önem veren, iş barışının sağlandığı, cezacı ve baskıcı zihniyetten önce dinleyen, sorunları bir aile ortamı düzeyinde ana/baba gibi gören, uzlaşmadan ve iş barışından yana, önce kurumun el uzattığı, umuda, sevince, barışa ve huzura yürümek için yurttaşlarımıza nitelikli kamusal hizmet sunan bir PTT oluşturmak için ne pahasına olursa olsun mücadelemizi her ortamda, her yerde sürdürmeye devam edeceğiz. Ayrımcılığın olmadığı, insanların ötekileştirilmediği nitelikli kamusal hizmet gören asli görevlerini gören kurumumuzu tekrardan kuracağız ve kurtaracağız.

Belki de, PTT yönetimi pandemi sürecinin başından beri iş kolumuzda sadece Haber-Sen’in verdiği çalışma, mücadele ve eleştirileri nedeniyle, sendikamız ile kamplaştı ve kutuplaştı. Halbuki bizlerin, kamplaşma, kutuplaşma gibi bir derdi yoktu ve olamazdı. Sürekli sahada olan bir sendika olarak bizlerin tek derdi vardı o da yaşanan ciddi ve ölümcül sorunları aktarmak ve hatta çözüm yollarımızı izah etmek istedik. Bizim için bir gönderi kesinlikle insan hayatından önemli değildi. Bu süreçte çağrılarımıza, onlarca önlem alın yazılarımıza, Türk Tabipler Birliğinden (TTB), PTT için aldığımız çalışma raporumuzu sunmak istememize rağmen cevap verilmediği gibi anlaşılamayan ve izahı olmayan bir sebeple PTT yönetimi bizi dinlemedi, görüşmedi. Hatta ceza yöntemine yöneldi.

6 BİN 185 POZİTİF VAKA

Sadece kısıtlı olanaklarımızla ve yalnızca sendikamızın tespit ettiği 1641 PTT emekçisinin pozitif Covid-19 vakası olduğu tespitinin ise aylar sonra PTT’nin açıklamak zorunda olduğu TBMM Kit komisyonundaki 6185 PTT emekçisinin pozitif Covid-19 olduğunu öğrenmiş olduk. Sendikamız adına Genel Sekreter olarak Halk TV’de 1641 Covid-19 pozitif vaka sayısını açıklamam ve Genel Merkez Yöneticisi olmama rağmen, yukarıda da açıklandığı gibi Anayasa, Ulusal ve Uluslararası kanunları çiğneyerek PTT yönetimi beni Zonguldak’tan Şanlıurfa Akçakale sınır ilçesine 1100 Km uzaklığa sürgün etmişti. Gücü yetseymiş belki de Suriye’ye göndereceklerdi. Fakat ilahi adalet mahkeme kararı ile yerini buldu, bunun yanında gerçekler aylar sonra ortaya çıkmıştı. Biz 1641 sayısını elimizdeki kısıtlı olanaklarla eksik tespit etmişiz ki, gerçek rakam 6185’miş! Bunun yanında ne yazık ki PTT, pandemi sürecini sadece eksik bazı koruyucu ekipman dağıtımı dışında, sanki böyle bir ölümcül salgın yokmuş gibi faaliyetlerine devam etti ve maalesef yine sadece sendikamızın tespit edebildiği son altı ay harici, 15 PTT emekçisi vefat etti (ailelerinde ki kayıplar hariç) PTT yönetimi şeffaf olarak tüm PTT’ler de iş yeri işyeri Covid-19 vaka verilerini rapor edip kamuoyu ile paylaşması gerekirken tek bir açıklama dahi yapmadı. Sadece kısıtlı olanaklarımızla Haber-Sen olarak biz tüm Türkiye’yi tarayarak kısıtlı bilgiler ile vaka sayılarını ve ölüm sayılarını elde edebildik. Kurumun şeffafça kamuoyu veya sendikalar ile paylaşması gereken bilgileri bizim Şubelerimiz ve İl Temsilciliklerimiz ile KESK’e bağlı sendikaların yardımları sonucu elde ettiğimiz veriler bile eksikmiş. Haklılığımız PTT’nin TBMM KİT Komisyonunda yine sadece PTT tarafından açıklanan 6185 sayısı ile tescillenmiş olup, haklılığımız resmi olarak da tescillenmiş oldu. Ancak yine de böylesine bir zamanda açıklanan bu sayı konusunda da bir güven sorunu olabilecektir.

PTT’de ki eşitsizlikler salgın dönemiyle birlikte çok ciddi boyutta artarak devam etti. Eşitsizlikler yanında, sendikal ayrımcılık ve yandaş sendika yönetici ve üyeleri PTT’de tüm çalışanların özlük haklarının dosyalandığı ve tüm bilgilerinin olduğu İnsan Kaynakları Daire Başkanlığına ve yine bir çoğu Başmüdür unvanlarına atandı. Ya sürgün ya da öl gibi bir sürü zorlu parkur var. Bunlara rağmen Haber-Sen olarak böylesine karanlık ve baskıcı dönemde, biz bütün bu sorunlar ve kölelik koşulları ile mücadele ediyoruz, çabalıyoruz. Bizler bu kurumun üvey evlatları değiliz. Aksine bizler kurumumuza ve geleceğimize sahip çıkan bir sendikayız. Sendikamız üye ve yöneticilerine uygulanan, keyfi hukuksuz ihraç, sürgün, il dışı ve il içi geçici görevlendirmeler yanında iş kolumuzda faaliyet gösteren PTT Sen ve PTT Kargo Sen Yönetici ve üyelerine ise daha vahşice ve pişkince zulüm uygulanmaktadır. Buradaki arkadaşlarımız, çoluk çocukları ve ekonomik durumları düşünülmeden adeta ortaçağ zihniyetiyle işlerinden atılmışlardır. Kaldı ki, yetkili oldukları bölgelerde de ihalesinin nasıl yapıldığı Sayıştay raporlarından bakılacağı firma ise aklımızla dalga geçer gibi bir sendika kurarak, firma personeli emekçilere sendikalarından istifa ederek, kurduğu sendikaya üye olmaları hususunda baskı yapmış, birçoğunu da istifa edip kendi sendikasına gelmediği için işten atmıştır. Böyle bir zulmün ve vicdanın açıklaması nedir? Bu bir insanlık suçu değil midir? Bunun hukuksal ve insani hesabı nasıl verilecek?

Sürekli sahada ve PTT işyerlerinde olan sendikamızı üzen birçok hadise ile karşılaşıyoruz. Şahsen beni hem babamdan, hem de annemden dolayı bir PTT evladı olarak net üzen genel bir durum ise, her unvandaki tüm PTT emekçilerinin mutsuz olduğu, iş yükü altında ezildikleri, tükendiği, ciddi ekonomik kriz altında ağırlaşan masraflarını zor ödediklerini, geleceğe umutla bakamadıkları, kuruma olan aidiyet duygularının yok olduğu ve yarın bir gün bir teşvik ya da bir havuz uygulamasında derhal gideceklerini ifade etmeleri, çocuklarını PTT’ye ancak köle zihniyetinde ki firmalara taşeron olarak, o da AKP İl Başkanlığından onay alabilirse koyabileceklerini, bir kısmı da icra çıkmazı içinde olduklarını utanarak ifade etmişlerdir. Yemekhanelerin ve sosyal tesislerin kapanması da PTT emekçilerinin sosyal devlet anlayışından uzaklaşması demektir. Henüz daha yeni bu yazıyı kaleme aldığımda yıllardır PTT’nin kendi personeli ile hizmet gördüğü yemekhane hizmeti geçtiğimiz aylarda yandaş firmaya peşkeş çekilmiş ve sosyal devlet anlayışından uzak firma fiyatları artırınca talep azalmış ve bunun sonucu olarak sadece şu an için ülkedeki PTT yemekhanelerinin sekizi kapatılmıştır. Buralarda ki PTT emekçilerinin bir sosyal hakları daha gasp edilmiştir. Bırakın sendikacı olmamı, bir insan olarak ve 29 yıllık bir PTT emekçisi olarak bu durum beni derinden üzmektedir. Bu durum eskiden olduğu gibi babacan, çalışanının her daim yanında olan çalışanının sesi olan, gerçeklerden yana olan, insan olan PTT yöneticilerini de üzmekte midir?

PTT’Yİ KARANLIKTAN ÇIKARTACAĞIZ

Bu ülkenin başka bir PTT’si yok, 181 yıllık kurum en dipte şu anda. Her ne pahasına olursa olsun atalarımızdan bizlere miras kalan bu kurumu kimseye talan ettirmeyeceğiz, peşkeş çektirmeyeceğiz. Eski günlerde ki gibi itibarını kazanması için, liyakatli yöneticilerin olduğu, kurumu tanıyan ve aidiyeti olan emekçilerin yönetici olduğu günlerimize az kaldı. Yeniden eski ama insani, eski ama modern, eski ama huzurlu, eski ama usulsüz ihale ve alımların yapılmadığı, eski ama ortaklık işlemlerinin usulsüz olmadığı, eski ama iş barışının olduğu bir PTT’yi yeniden kuracağız. Asırlık kurumumuzu hep birlikte omuz omuza vererek bu karanlıktan çıkartacağız.