Kuzeyde, Bering Denizi’nde, Rusya ile ABD kara parçalarının yakınlaştığı yerde Diomede Adalar Grubu var. Bunlardan küçük Diomede, Amerika’ya ait ve kaynaklar bu adada yalnızca 146 kişinin yaşadığını yazıyor

Kuzeyde, Bering Denizi’nde, Rusya ile ABD kara parçalarının yakınlaştığı yerde Diomede Adalar Grubu var. Bunlardan küçük Diomede, Amerika’ya ait ve kaynaklar bu adada yalnızca 146 kişinin yaşadığını yazıyor. Büyük Diomede ise Rusya’ya ait ve ıssız bir ada. İki adanın birbirine uzaklığı 4 kilometre. Bu iki adanın en önemli özelliği aralarından ‘gün değişme çizgisi’nin geçmesi. Yani Küçük Diomede’de bulunanlar Büyük Diomede’ye baktıklarında sadece başka bir ülke görmüyorlar, ayrıca yarını da görüyorlar.

Yarını görmek her zaman bu kadar ilginç olmuyor. Türkiye-Suriye sınırında ise sınırın her iki tarafında yaşayan Kürtler ‘gün değişme çizgisi’nden değil, ama sınırların dört ülkeye ayırdığı kardeşlerine sınırlardan birinden ötekine birbirlerine bakıyorlar. Onlar geçmişte büyük zulüm gördüler, hâlâ da zulüm altındalar. Yaşadıkları kötü deneyimleri nedeniyle kardeşlerinin başına gelenleri/gelebilecekleri görüyorlar. Ancak insanlık, yarınını görmekte zorlanıyor. Onlar başkalarının yarınını yaşamak istemiyorlar. Kimlerin yarınını yaşayacak Kürtler? Kendi yarınlarının belirleyicisi olmak istiyorlar, çok mu? Suruç- Kobane sınırında polis halka sert müdahalede bulunuyor. Oysa sınırın öte tarafında IŞİD’e karşı savaşan kardeşlerine destek olmaya geldiler, kendileri gibi daha önce de zalimlere karşı yüzlerce kez savaşmak zorunda kaldıkları kardeşlerine... Ne yapacaklardı yani?

Yalnızca gözleriyle bakanların sınırın öte tarafında görebileceği en olası durum; insanlık dramıdır, o da vicdanları varsa, ama bunun da ‘sahte bir sahiplenme’ ile içini boşalttılar. Hatırlanacaktır, ilk gün insanlar sınırda tel örgülere dayandıklarında Kobane’ye geri dönmeleri istenmişti, şimdi ise sahipleniyorlar, hangisine inanacağız? Çıplak gözle değil, ancak yaşanmışlıkla bakanlar yarını görebilir. O yüzden oradalar... Zulüm edenlere ve maşalarına inanmadıkları için... Yine soruyorum; kimlerin yarınını yaşayacak Kürtler? “Güç kimin elindeyse onun” diye düşünenler yüreğe-bilince-gönüle değer vermeyip görmeyi yalnızca göz organına atfeden ahmaklardır...

Bering Denizi’ndeki ‘gün değişme çizgisi’ dün ve yarını imlerken, bu coğrafyadaki değişme çizgisi ‘tarihi’ imliyor.

Bomonti'de bir sanat sineması

SETEM Akademi Sineması 26 Eylül’de perdelerini açıyor. Bomonti’de bir sanat sineması olarak faaliyete geçen ve zengin bir program hedefleyen SETEM Akademi Sineması; ülke sineması haftaları, yönetmen retrospektifleri, film analizleri, sözlü tarih çalışmaları gibi etkinliklerin yapıldığı bir merkez olmayı hedefliyor. SETEM Başkanı Mehmet Güleryüz; “Ülkemizde her yıl yüze yakın film çekiliyor. Bunların gösterime girmesi giderek zorlaşıyor. Bu sinemamızın önünde büyük bir sorun olarak duruyor. SETEM Akademi olarak salon bulmakta zorlanan sinemacılarımıza salonumuzu açacağız. Filmlerin çekilmesi kadar seyirci ile buluşması da önemlidir” dedi.

SETEM Akademi Sineması ülkemizde önemli bir sorunu gündemine almış görünüyor. Çünkü biliyoruz ki, kültürel ürünleri dağıtmanın ve izleyiciyle buluşmasının araçları olan dağıtım ve gösterim, tekelci sermayenin kontrolünde. Ne demişti Fernando Birri; “Gösterimciler ile dağıtımcılar ulusal olarak üretilmiş filmleri sürekli engellemelerini, izleyicinin neyi izlemeyi istediğini seçme hakkına başvurarak haklı gösterirler. Ancak bu serbest piyasa safsatası küçük bir detayı atlar: Bir filmi tercih edecek izleyici için, filmin ilk olarak gösterilmesi gerekir ve genel olarak ulusal filmler gösterilmez ya da çok kötü koşullarda gösterilir.”

SETEM Akademi Sineması’na başarılar diliyorum.

Sinemada vizyona girecek ilk film; Ahmet Çadırcı’nın yönetmenliğini üstlendiği ‘Biz Babasız Büyüdük’.

Vizyon Tarihi: 26 Eylül 2014-09 Ekim 2014.

25 Eylül saat 20.00 de galası yapılacak filmin özeti şöyle; Kırgız yazar Aşım Cakıpbekov’un öykülerinden uyarlanan ‘Biz Babasız Büyüdük’ bir köy çocuğu Alim’in çocukluk aşkını anlatırken, geri planda savaşın insanlar üzerinde etkilerini görürüz. Babası askerde olan Alim, utangaç ve duygusal bir çocuktur. Bir gün babası kasabaya tayin edilen Selma’nın sınıfa gelmesiyle Alim’in hayatı değişecektir. Alim ve Selma’nın arkadaşlıklarının ilerlemesi üzerine çocuklar  “Alim, Selma’yı seviyor,” diye bir dedikodu çıkartırlar. Çocukların yaptıkları şakalara bir türlü engel olamayan Alim, bütün olanlardan sorumlu gördüğü Selma’yı istemeden de olsa kendinden uzaklaştırır. Eğer ondan uzaklaşırsa bu zor durumdan kurtulacağına inanmaktadır. Alim, yıllar sonra bir tatil yerinde çocukluk aşkına rastlar, ama o eski çocukluk yılları artık geride kalmıştır.

İsteyenler; Kazım Orbay Cad. No:3B Bomonti Park AVM 205 F Bomonti-Şişli/İSTANBUL adresinden ya da 0212 232 35 42 – Cep: 0532 509 20 12 numaralı telefonlardan iletişim kurabilirler.